ALMANYA'daki seçim kampanyası sırasında çok şey söylendi, çok şey yazıldı; ama pazar günü sandık başına gidecek olan seçmenlerin vereceği karar tek cümle ile şudur: Tamam mı, devam mı?.. Yani Helmut Kohl'ün 16 yıllık iktidarını bir kez daha uzatmak mı, yoksa bu faslı kapatıp yeni bir çığır açmak mı?
Geçen gün bir Alman meslektaşım şöyle diyordu: "Aslında tercih, iki karşıt eğilimi yansıtan "değişim" ile "istikrar" sözcükleri arasındadır. Kohl sürekliliği, istikrarı, Schröder ise değişikliği ve yeniliği temsil ediyor. Ama Almanya'nın önümüzdeki dönemde siyasetini kim belirleyecek bilir misiniz? Ne Kohl'ün CDU partisi, ne de Schröder'in SPD'si. Sonucu esas etkileyecek olan, 3 küçük parti, yani bunlardan hangisinin koalisyon ortağı olacağıdır"...
Bu üç parti, anketlere göre barajın yüzde 5 sınırının biraz üstünde veya altında seyreden liberal FDP, Yeşiller ve Doğu Almanya kökenli sosyalist PDS'dir.
Halkın önemli kesimi ister "değişim", ister "istikrar" desin, Şansölye Kohl'e "tamam" veya "devam" sinyalini verecek olan bu "küçük" partilere yönelecek oylardır. Örneğin Yeşiller, Bundestag'a girerse (ve FDP saf dışı kalırsa), Schröder'in onlarla birlikte bir koalisyonun başına geçmesi olasılığı büyüktür.
Son nabız yoklamalarına göre, iki ana partinin nerede ise başabaş gitmesi, şu anda bundan sonraki hükümetin kimin tarafından kurulacağını kestirmeyi zorlaştırıyor. Hele "kararsızlar"ın ne tarafa meyledecekleri hala belli değilken...
* * *
ALMANYA'da da, diğer birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi, partiler arasındaki seçim mücadelesinin katı ideolojik çizgiler etrafında yapıldığı günler geride kaldı. Bu kampanyada karşıt siyasal görüşlerden çok, kişiler - yani iki ana partinin liderleri - yarıştı. Diğer bir deyişle bu siyasi maç, deneyimi nedeniyle 68 yaşındaki "ağır sıklet" Kohl ile 54 yaşındaki "taze kan" Schröder arasında cereyan etti.
Bunun nedeni, son zamanlarda tutucu CDU ile sosyal demokrat SPD'nin "merkez"e yaklaşmalarıdır. O kadar ki, özellikle bazı genç seçmenler, iki partinin seçim bildirgelerine bakarak "acaba hangi program hangi partiye ait" sorusunu soruyorlar!
Tabii bunda Schröder'in, partisinin çizgisini Tony Blair'inkine benzer pragmatik bir çizgiye çekmesinin rolü büyük. "Eski ekol" sosyal demokratlar bundan hoşlanmasalar da...
Seçim kampanyasında bekleneceği gibi daha çok ekonomik sorunlar tartışıldı. Almanya'nın yüksek işsizlik oranı (yüzde 11 veya 4 milyon insan), SPD ve diğer muhalefet partilerine, Kohl yönetimine karşı eleştiri ve suçlamalar yağdırma olanağını verdi.
Kohl iktidarının işsizliğe, durgunluğa ve bundan kaynaklanan sosyal sorunlara çözüm bulamadığı gerçek. Ama Schröder'in de elinde bu durumu düzeltecek bir sihirli değnek yok. Hatta bazı eleştirmenlerin belirttiği gibi, doğru dürüst bir programı da yok.
Dış politikada da CDU ile SPD arasında önemli bir fark yok. Schröder, AB'ye destek konusunda, Kohl'ün görüşlerini paylaşıyor. Oysa SPD eskiden AB - ve hatta NATO konusunda da - daha mesafeli davranıyordu...
* * *
İNGİLİZ "Financial Times" gazetesine göre, bu seçimlerle Almanya'da Kohl devri kapanıyor. Kurt Şansölye iktidarda tutunmayı başarsa dahi... Çünkü Almanya'da - ve Avrupa'da - "devir değişiyor" artık...
Kuşkusuz Kohl, Almanya'ya büyük hizmetleri (bu arada iki Almanya'yı birleştirmesi ve Almanya'yı AB'nin lideri durumuna getirmesi) nedeni ile, ulusu tarafından takdirle anılacaktır.
Seçmen Kohl'e ister "tamam", ister "devam" desin, artık Almanya bütün Avrupa ile birlikte 21. yüzyıla taze fikirlerle ve daha gerçekçi politikalarla girmek zorunda.
Alman seçmeni bu işi kimin daha iyi yapabileceğine karar vermekte belki hiçbir zaman bu kadar zorlanmamıştı...
Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr