Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       TUNUSLU rehberimiz, Kartaca harabelerini gezerken, belirli bir mesafeden görülebilen Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın fotoğraflarını çekmememizi rica ediyor. Nedenini soruyoruz: "Yasaktır" demekle yetiniyor. Bu nedenle başımızın belaya girmesini istemediğini de ekliyor!
Vaktiyle Arnavutluk'tan Kuzey Kore'ye kadar sert rejimli ülkelerde karşılaştığımız bu anlamsız uygulamaya Tunus'ta da rastlayacağımızı hiç tahmin etmemiştik. Çünkü Tunus öyle bir diktatörlük değil. Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali de kendisini halktan uzak tutan bir lider değil. Aksine, sık sık birçok etkinliklerde görülen ve genelde halk tarafından sevilen bir Cumhurbaşkanı...
Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın fotoğrafını çekme yasağı, ilk Başkan Habib Burgiba zamanından kalma bir uygulama. Oysa ulusunu 1956'da bağımsızlığa kavuşturan ve "sağlık" nedeni ile 1987'de zamanın İçişleri Bakanı Bin Ali tarafından alaşağı edilen Burgiba da bir milli kahramandı.
Şimdi 96 yaşında olan Burgiba, doğduğu Manastır kentinde, yüksek duvarlarla çevrili bir villada yaşıyor. Kentte, yıllar önce inşa edilen görkemli bir anıtkabir onu bekliyor...
Başkent Tunus'ta ana caddelerden biri gene Burgiba adını taşıyor. Kent ve kasabalarda sıkça görülen bir başka cadde ismi, Bin Ali'nin yabancı diplomatların deyişi ile "tıbbi darbe" ile, Burgiba'yı devirip iktidarı ele aldığı "7 Kasım" tarihini taşıyor...
* * *
TUNUS'ta 1980'ler, yani Burgiba'nın son yılları, sıkıntılı bir dönemdi. Başta gerçekleştirilen reformlar - ve bu arada laiklik - toplumda beliren aşırı akımların baskısı altına giriyordu. Burgiba solculara hakim olmak için şeriatçılara taviz veriyordu. Darbe öncesi günlerde, yönetim katılaşıyor, muhalefet susturuluyor, hapisler rejim karşıtları ile dolup taşıyordu.
Bugün 64 yaşında olan Bin Ali iktidarı ile aldığında bir rahatlama oldu. Yeni lider ilk iş olarak siyasi mahkumları serbest bıraktı, sansürü kaldırdı, parti ve derneklerin kurulmasına izin verdi... Ta ki, şeriatçılar örgütlenip etkinliklerini hissettirmeye ve esas amaçlarını da açıkça ifade etmeye başlayıncaya kadar... Bin Ali, o zaman (özellikle 1989'da büyük çoğunlukla Başkan seçildikten sonra) dincilere karşı yoğun bir kampanya başlattı. Bu hareketin birçok ele başısını yakalatıp idam ettirdi, bir kısmını da (hareketin başındaki Reşat Gannuşi gibi) sınır dışı etti.
Bin Ali "İslama evet, İslamizme (yani siyasi İslama) hayır" sloganı ile, Tunus'un laiklik anlayışını sürdürmeye çalıştı. Bu bağlamda "dinci" herhangi bir partinin (adı ne olursa olsun) faaliyete geçmesini yasakladı. Din okullarının dışında, eğitimin laik ilkelere göre yapılmasına özen gösterdi.
Bin Ali rejimi 1990'ların başında komşu Cezayir'deki olayların ışığında, benzer bir durumun Tunus'ta da tekrarlanmaması için, kendisine özgü bir politika belirledi. Buna "Tunus modeli" diyenler de var.
Tunus'taki şartların Cezayir'den farklı olduğunu belirten Tunuslular, bu "model"in şimdiye kadar başarılı olmasını şu nedenlere bağlıyorlar: 1) Cezayir deneyimi uyarıcı oldu. Bin Ali bu nedenle işi baştan sıkı tutmayı yeğledi. 2) Köktendinci akım, Cezayir'deki gibi güçlü değil. Yani Tunuslular İslam radikalizmini bir "tehdit" olarak görmüyor. 3) Tunus'ta eğitim düzeyi nispeten yüksek. Modern - ve laik - eğitime büyük önem veriliyor. 4) Bağımsızlıktan itibaren laiklik, bir sistem ve yaşam şekli olarak benimsendi. Sokakta özellikle gençler arasında tesettürlü kadın ve sakallı erkek pek görülmez. 5) Tunus'ta ekonomik kalkınmaya öncelik veriliyor. Hayat standardında belirgin bir gelişme var. Turizm büyük gelir kaynağı. Bir Tunuslunun deyişi ile "turizmin olduğu yerde fanatizm olmaz"...
* * *
BİN Ali'nin kurduğu sisteme otoriter olarak bakanlar var. Gerçekten de Tunus'ta güdümlü bir rejim var. Her ne kadar Meclis'te toplam 5 parti temsil ediliyorsa da, ezici çoğunluk, Bin Ali'nin Anayasal Demokratik Birlik (RCD)'dedir. Batılı anlamda demokratik bir düzen ve gerçek bir muhalefet yok. Tunus içindeki ve dışındaki insan hakları ve benzer sivil toplum örgütleri, Bin Ali'yi baskı rejimi kurmakla suçluyor.
Malum soru, Tunus'ta da aydın çevrelerde tartışma konusudur: Laiklik veya ekonomik gelişme uğruna, demokrasiden ödün verilir mi, özgürlükten vazgeçilir mi?..
Soruyu başka şekilde soranlar da var: Esas niyetleri demokrasiyi ortadan kaldırmak olanlara, demokrasi adı atında, bu şans verilir mi?
Bin Ali'nin bu son soruya yanıtı kesin bir "hayır"dır...




Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr