İran'daki seçim sonucu Ankara - Tahran ilişkilerini nasıl etkileyecek?
Reformcuların galibiyeti, ilk bakışta olumlu bir etken sayılabilir. Devrim sonrası dönemde, molla rejiminin Türkiye'ye karşı tavrı, bir hayli soğukluk ve güvensizlik yaratmıştı. Son zamanlarda Cumhurbaşkanı Hatemi'nin de gayreti ile bir düzelmeye doğru gidildi.
Şimdi Türk - İran ilişkilerinin iyileşmesi ve gelişmesi, İran'ın bundan sonra içte ve dışta izleyeceği politikalara önemli ölçüde bağlı. Reformcular önce kendi aralarında anlaşıp köklü değişiklikler gerçekleştirebilecekler mi? Devletin kilit organlarına hakim olan muhafazakarlar buna razı olacaklar mı? İran dışa açılacak ve özellikle "devrim ihracı" politikasından vazgeçecek mi? Tahran laik ve Batı yanlısı Türkiye'ye karşı eski olumsuz tavrını değiştirecek mi?
Türk - İran ilişkilerinin geleceğini bu soruların yanıtlarını belirleyeceğine göre, Tahran'da seçim sonucunun iyice oturmasını beklemek gerek.
* * *
BAŞBAKAN Ecevit'in bu konudaki değerlendirmesi oldukça kesin. Reformcuların lehinde net ve bağlayıcı bir tavır ortaya koyan Ecevit'in önceki günkü açıklamasında vurguladığı iki nokta var: Biri, "İran artık başka ülkelere devrim ihracına kalkışmayacak", diğeri de "Türkiye'deki laiklik karşıtı bazı çevreler bundan böyle İran devrimini bir esin kaynağı olarak değerlendiremeyecek" şeklindeki ifadelerdir.
Tabii bunun böyle olması, bu aşamada bir temenni veya umuttur. İran'ın "devrim ihracı"na artık kalkışmaması, devletin önemli organlarını kontrol eden muhafazakarların bu huylarından vazgeçmesine bağlıdır.Son zamanlarda - yani Hatemi iktidarı döneminde - Türkiye'nin karşılaştığı sıkıntı, Tahran'daki "iki başlı" yönetimin çelişkili tavırlarıdır. Gözle görülür olumsuz davranışlar (Türkiye'deki laik karşıtı çevrelere ve PKK'ya destek gibi) ne zaman İran yöneticilerinin dikkatine sunuldu ise, Tahran bunu hep inkar etmiştir. Gerçekte Hatemi yönetimi böyle uygulamalara başvurmamış olabilir; ama Tahran'da başka "etkin odak noktaları"nın bu olaylardaki sorumluluğu apaçık ortada...
Bu çelişkili durumun son bulması ve Türk - İran ilişkilerinin gerçekten sağlam bir zemine oturması için, İran'ın politikalarını daha tutarlı hale getirmesi gerek.* * *
DÜN burada "devrim"den "evrim"e geçen İran'ın şimdi farklı bir model oluşturabileceğini belirttik.
Bu yeni dönemde, İran özellikle İslam ve Arap dünyasında daha çok ilgi ve sempati görebilir. Totaliter rejimlere sahip Ortadoğu ülkelerinde insanlar, İran'ın çoğulcu ve daha özgür sisteme geçişinden etkilenebilirler.
Bu hali ile İran modeli, Türk modeline rakip olabilir mi?Bunun cevabını Dışişleri Bakanı İsmail Cem şöyle veriyor: "Türkiye'nin örnek olma özelliği var. Türkiye gibi bir yenileşme modeline ve bunun getirdiği mesaja İran'ın bazı özelliklerinin benzeşmeye başlaması, Türkiye açısından çok önemli bir gelişmedir."
Bunun anlamı şudur: Demokratik, laik, yenilikçi, dünya ile bütünleşmeye çalışan Türkiye'nin model olarak üstünlüğü tartışılmaz...Peki, Batı açısından İran'ın eski politikalarını terk etmesi, yeni değerlendirmelere ve daha uzun vadede İran'ın Türkiye'ye karşı ciddi bir rakip olarak ortaya çıkmasına yol açabilir mi?
İran'ın siyasal ve ekonomik potansiyeli açısından bölgedeki önemi açıktır. Tahran elverdiği takdirde Batı elbet onunla daha sıkı bağlar kuracaktır.
Ancak bu nedenle Batı'nın, jeostratejik değerinin yanı sıra laik, demokratik bir ülke ve de bir müttefik olarak Türkiye ile mevcut özel ilişkilere verdiği öneme gölge düşürmesi söz konusu olmaz. Buna karşılık İran'ın yeni çehresi ile bölgede ve Orta Asya'da daha aktif bir rakip haline gelmesi mümkündür.
Bunu da şimdiden bilmekte yarar vardır...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr