Ankara ziyareti sırasında hep "Tükiye’nin Irak konusundaki görüşlerini öğrenmeye geldik" diyen ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’e sorduk: "Peki, Türk siyasi ve askeri liderlerinin görüşleri, Başkan Bush’un örneğin bir askeri harekat konusunda alacağı kararı ne kadar etkileyecek?"
Türkiye’den ayrılmadan önce İstanbul Havaalanı’ndaki VIP salonunda iki meslektaşımızla birlikte yaptığımız söyleşi sırasında Wolfowitz soruya şu yanıtı verdi: "Evet, buraya Türkiye’nin düşüncelerini almak ve bunları Başkan Bush’a aktarmak amacı ile geldim. Türkiye’nin görüşleri bizim için özel bir önem taşıyor... Fikir istemekten başka bir talebimiz olmadı. Bazı görüş farklılıklarına rağmen, demokratik bir Irak’ın kurulmasının Türkiye’nin de yararına olacağı konusunda geniş bir mutabakat var. Tabii (Başkan Bush tarafından) bir karar alındığı takdirde veya alındığı zaman, Türkiye kendi tavrını kendi belirleyecektir..."
* * *
Wolfowitz’in bu söylediklerinden - ve diğer sorularımıza yanıtlarından - şu sonuçları çıkarabiliriz:
ABD gerçekten "stratejik müttefiki" olan Türkiye’nin Irak konusundaki görüşlerini bütün ayrıntıları ile öğrenmekte yarar görüyor. Bakan Yardımcısı misyonunu yerine getirmiş, Başkan Bush’a vereceği rapor için kabarık bir dosya oluşturabilecek bilgiler toplamıştır.
Bush yönetiminin henüz "savaş" konusunda kesinleşmiş bir planı yok. Çeşitli seçenekleri içeren birtakım raporlar, taslaklar var. Ama Bush, Saddam rejimine son vermek için "askeri opsiyon"a başvurmak konusunda da kararlı. Türkiye gibi ülkelerin işbirliğini veya desteğini elde etmek istiyor tabii. Nitekim Wolfowitz her ne kadar "dinlemeye geldi" ise de, aynı şekilde "anlatmaya" (hatta ikna etmeye de) geldi! Bunu kendisi de inkar etmiyor. Nitekim, bize bazı "görüş ayrılıklarından" söz etmesi anlamlı. Daha açık bir deyişle Türkiye, "askeri opsiyon"a sıcak bakmıyor.
Wolfowitz bu düşünceleri ve kaygıları Washington’a götürecek. Ama bunun - eğer son analizde Bush mutlaka Irak’ı vurmak gerektiğine inanıyorsa - bu kararı değiştirmesi söz konusu olmayacak. Hatta Batı Avrupalı müttefiklerin ve Rusya’nın bu konudaki rezervleri veya itirazları nihai kararı etkilemeyecek. Yani, ABD icabında "dış destek" olmasa da "savaş planını" bizzat uygulamaya koyacak.
* * *
Wolfowitz, bu ziyaretinde, yönetimin Irak’a müdahale için sık sık dile getirdiği bir gerekçeyi tekrarladı: Saddam, izlediği politikalar ABD’yi, bölgeyi, Türkiye’yi de ciddi şekilde tehdit ediyor. Irak’ın elinde bugün çok tehlikeli kitle imha silahları var. Terörizme de destek veren Saddam bunları hiç çekinmeden kullanabilir veya başkalarına kullandırabilir. Dolayısıyla bunun engellenmesi için ne gerekiyorsa, şimdiden yapılmalı...
Gene bu argümana göre, Saddam’ın şu veya bu şekilde saf dışı edilmesi ile yeni bir Irak doğacaktır. Bu, toprak bütünlüğü olan, demokratik bir Irak olacak. Toprak bütünlüğü konusunda Wolfowitz bize de ABD’nin bir Kürt devletinin kurulmasına karşı olduğunu, Türkmenlerin haklarının da tanınmasını istediğini belirtti.
Wolfowitz bu sözleri bir nevi teminat olarak Ankara’da görüştüğü sivil ve askeri yetkililere de söyledi.
* * *
Bakan Yardımcısı’nın Ankara’da tespit ettiği başlıca kaygı gerçekten olası bir "Kürt oluşumu" ile ilgili. Son yılların deneyiminin ışığında Türkiye bu konuda çok hassas. Yetkililer Wolfowitz’in dile getirdiği sözlerin yerine getirilmesini bekleyecek...
Türk tarafının Wolfowitz’e aktardığı diğer bir endişe de, olası bir askeri müdahalenin - gene yakın geçmişteki deneyimlerin ışığında - Türk ekonomisi üzerindeki yıkıcı etkisidir. Türkiye’ye ekonomik destek konusunda kulağa hoş sözler söyleyen Wolfowitz’in bu konuda da Washington’a döndükten sonra ilgili mekanizmaları hızla çalıştırmaya başlaması bekleniyor.
Kısacası Wolfowitz’in temasları Irak sorununun (ve bir askeri müdahale olasılığının) önümüzdeki aylarda gündemde kalacağını gösteriyor. Türkiye’nin seçim ağırlıklı gündemi bu gerçeği unutturmamalı...