Başkan Yaser Arafat 13 Eylül'de Filistin devletini ilan ettiği zaman Türkiye ne yapacak?
Konu ile yakından ilgili bir Türk yetkilisinden aldığımız yanıt ilginç:
Türkiye, diğer birçok ülkelerden farklı olarak, yeni devleti tanıma veya tanımama gibi zor bir tercih yapmak durumu ile karşılaşmayacak. Çünkü Türkiye, çoktan Filistin'i tanımış ve onunla diplomatik ilişki kurmuş bulunuyor...Nitekim, yetkilinin de anımsattığı gibi, Filistin yönetiminin Ankara'da bir büyükelçiliği var. Hatta elçiliğin bulunduğu sokak, Filistin adını taşıyor. Aynı şekilde Türkiye'nin de Kudüs'ün doğu kesiminde Filistin yönetimi nezdinde akredite bir başkonsolosluğu var. Ayrıca Türk ve Filistin liderleri zaman zaman karşılıklı ziyaretlerde ve temaslarda da bulunuyorlar. Türkiye Filistin'e mali destek sağlıyor ve özel sektör de ticari ilişkileri geliştirmeye çalışıyor...
Dolayısı ile, Arafat bağımsızlığı ilan ettiği zaman, Ankara'nın zaten tanıdığı devleti yeni bir beyanla tanıdığını duyurmasına gerek yok. Kaldı ki, Türk yetkilisinin belirttiği gibi, Filistin yönetiminin bu yönde Türk hükümetinden bir talebi de yok...
* * *
OYSA Arafat şimdiden diğer ülkelerden ve özellikle AB'den böyle bir talepte bulunuyor. Filistin lideri bu hafta Paris'i ziyaretinde, AB dönem başkanı olan Fransa'ya bu konudaki çağrısını bizzat iletti.
Arafat'ın Fransız liderleri ile görüşmesinin ardından Paris'te yapılan açıklamada, Fransa'nın 14 AB ortağı ile bu konuda istişarelerde bulunduğu belirtildi ve Mart 1999'da Berlin'de toplanan konseyin yayımladığı deklarasyon hatırlatıldı. Bu açıklamada "Filistin devletinin uygun bir zamanda tanınacağı" belirtiliyordu.
Kuşkusuz Filistin devletini tanıma veya tanımama hususu, pek çok ülke için çok zor bir tercih olacak.
Türkiye için öyle değil; ama Ankara eğer o tarihe kadar Filistin ile İsrail arasında bir anlaşma gerçekleşemeyecekse ve devletin ilanı yeni bir şiddet kampanyasına, hatta bir savaşa yol açacaksa, bunun bölge için yaratabileceği tehlikelerden çok kaygılı.Aynı yetkilinin deyişi ile, bölgeye kolaylıkla yayılabilecek çatışma, Türkiye'yi zor tercihler karşısında bırakabilir. Ayrıca ekonomik çıkarlarına da zarar verebilir. Bölge dış müdahalelere sahne olabilir. Huzur ve istikrar bozulabilir.
Bütün bunlar Türkiye'nin çıkarlarına karşıdır.
Ankara bu nedenle öteden beri Ortadoğu barış sürecini desteklemiş ve teşvik etmiştir.* * *
TÜRKİYE önümüzdeki kritik dönemde ne yapabilir?
Bazı çevrelere göre, Ankara Ortadoğu'da pasif davranıyor. Oysa bir bölgesel güç olarak daha aktif bir rol üstlenmesi gerekir.
Türk diplomatları Türkiye'nin ilgili taraflara sorunları zorlamaya gitmeden uzlaşarak halletmeleri tavsiyesinde bulunmanın dışında, bu aşamada yapabileceği fazla bir şey olmadığını söylüyorlar. Bir kere tarafları uzlaştırma misyonunu ABD tek başına yürütüyor.
Çünkü açıkçası bu güce ve etkinliğe sahip tek ülke odur. Ne AB, ne BM, ne AGİT, ne Avrupa ülkeleri, ne Rusya, ne bir başkası bu işin içine giremiyor. Kaldı ki, taraflardan Türkiye'nin araya girmesi yönünde herhangi bir istek de gelmiyor doğrusu.
Türkiye'nin bölgedeki çıkarları, bu zor dönemde, dikkatli ve dengeli bir politika izlemesini gerektiriyor.
İlle de "aktif" bir rol oynuyor görünmek için, bu çıkarları risk altına almanın bir anlamı yoktur...Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr