Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ÖNCEKİ akşam, popüler TV kanallarından biri, haber programında, Türkiye'nin İsrail - Filistin çatışmalarına son vermek için tarafları İstanbul'da bir araya gelmeye çağırdığını bildirdikten sonra, bu sanki kararlaştırılmış gibi Çırağan Sarayı'nın bu tarihi buluşmanın yeri olacağını belirtti ve bu otelde daha önce yapılan konferanslardan ve toplantı salonlarından görüntüler aktardı.
Keşke sunucunun "cak'lı - cek'li" kesin ifadeleri doğru olsaydı ve Çırağan Sarayı böyle bir buluşmaya ev sahipliği yapabilseydi... Ama ne yazık ki, bundan çook uzaktayız.
Nitekim Dışişleri Bakanı İsmail Cem, bu konuda kendisine sorulan bir soruyu yanıtlarken, haklı olarak "abartmayalım" demekten kendini alamadı...
* * *
TÜRKİYE'DE kamuoyunda Ortadoğu'daki olaylar karşısında Ankara'nın daha aktif bir rol oynaması yönünde kuvvetli bir istek var. Bu bağlamda bazı çevreler hükümeti zayıf davranmakla, bazısı da bocalamakla ve zikzak politikalar izlemekle suçluyorlar.
Kuşkusuz gönül Türk diplomasisinin Ortadoğu'daki gelişmelerde, anında ve enerjik girişimlerde bulunmasını, böylece bölgesel bir güç olarak etkinliğini hissettirmesini arzu eder.
Gerçi Türkiye'nin bu alanda bir ağırlığı var, ama açıkçası şu sırada bölgede cereyan etmekte olan çılgınlığa ve trajediye son verebilecek güçte değil. Bu güce BM'nin, AB'nin, Rusya'nın İslam dünyasının, hatta tüm umutların bağlandığı ABD'nin dahi sahip olmadığını görüyoruz.
Diğer bir deyişle Türkiye'nin tek başına öne fırlaması ve müdahalelerde bulunması, pek sonuç vermez. Bu düşünceden hareket eden Türk diplomasisi, şimdi bir "eşgüdümlü hareket" ("concerted action") stratejisi uyguluyor. Amaç, öncelikle savaşı durdurabilecek tüm güçleri - yani ABD'yi, AB'yi, Rusya'yı, BM'yi, İslam ülkelerini - bir arada devreye sokmak.
Bir Türk yetkilisinin deyişi ile, Türkiye şu anda uluslararası camiayı böyle bir aksiyon için seferber etme çabasında. İsmail Cem sözü geçen ülkelerin dışişleri bakanları ile yoğun bir telefon diplomasisine girişmiş bulunuyor.
* * *
İLK bakışta Türkiye'nin son günlerde Ortadoğu politikasında zikzaklar çizdiği doğrudur. Örneğin başta İsrail tanklarının Ramallah'a girmesine kayıtsız kalındı, sonra İsrail'e karşı sert çıkışlar yapıldı. Filistin'e destek verilirken, İsrail ile tank anlaşması imzalandı. Başbakan Batı Şeria'da olup bitenleri "soykırım" olarak nitelendirdi, ancak tepki üzerine bu ifadesini yumuşatmak zorunda kaldı...
Ankara'da zamanlamada ve demeçlerde yapılan hatalar bir yana bırakılırsa, şu sırada Ortadoğu'daki olayların seyri - diğer birçok ülkeyi olduğu gibi - Türkiye'yi de çok zor durumda bırakıyor. Üst düzey bir Türk yetkilisi şöyle diyor: "Hızla olup bitenler, bölgede dengeleri altüst ediyor. Her gün yeni durumlar ortaya çıkıyor. Türkiye konumundaki bir ülkenin bu konuda çok dikkatli davranması gerekiyor. Bununla beraber Türk diplomasisi, Ortadoğu politikasını, belirlediği parametreler ve ilkeler çerçevesinde yürütüyor. Yanlış veya kötü gördüklerini söylüyor. Tansiyonu düşürecek girişimlerde bulunuyor. Ama bugünkü koşullar altında yapabileceklerin de bir sınırı vardır. Bunun ötesini zorlamak yarar değil, zarar getirir..."
Ankara'nın izlediği politikanın ana hatları "şimdilik" bu.
"Yarın" nasıl olabileceği ise bölgedeki gelişmelere bağlı...