GÜNÜMÜZDE diplomasi dilinde AF-PAK şeklinde kısaltılmış olan Afganistan ve Pakistan’ın içinde bulunduğu bölge, dünyanın başlıca odak noktalarından biridir.
Bu iki ülkede terör, şiddet, savaş, istikrarsızlık hüküm sürüyor.
Afganistan’daki kritik durum, uluslararası camiayı askeri bakımdan olayların içine çekmiş durumda. Halen 42 ülkenin askeri birlikleri Afganistan’da görevli. Amaç, El Kaide ve Taliban’ı saf dışı etmek, ülkenin siyasal ve ekonomik alanda toparlanmasını sağlamak...
Pakistan’da hükümet ve ordu, son zamanlarda bazı bölgeleri denetimi altına alan Taliban ve aşırı güçleri yok etmeye çalışıyor. Burada uluslararası camianın direkt askeri bir rolü yok. Ama siyasi ve ekonomik desteği var...
AF-PAK terimine yol açan husus, iki ülkedeki gelişmelerin birbirleriyle ilişkilendirilmesidir. Gerçekten iki komşu ülkeden birinde militanların güçlenmesi ve devlet otoritesinin zayıflaması, diğerini etkiler.
Bu nedenle Washington başta olmak üzere Batı başkentlerinde iki ülkeyi kapsayan bir AF-PAK stratejisi geliştirilmeye çalışılıyor.
Bu stratejinin hedefi bölgede başlıca terör ve aşırılık odaklarının ortadan kaldırılması için gereken yardımı sağlamaktır. Bu da Afganistan’da özellikle askeri, Pakistan’da ise daha çok siyasal ve ekonomik alanda aktif destek öngörüyor.
Afganistan’a asker
AFGANİSTANDA Taliban’ın yayılışı, şu anda sayısı 62 bini bulan Amerikan kuvvetlerine ve 42 ülkenin dahil olduğu 50 bin kişilik çokuluslu (ISAF) gücüne rağmen, bir türlü durdurulamıyor.
Afgan ordusu kendi başına güvenliği sağlayabilecek durumda değil henüz. Amerikalı komutanlar daha çok Amerikan askeri, NATO yetkilileri de NATO üyelerinden daha çok muharip kuvvet istiyor.
O takdirde güvenlik sağlanabilecek mi? Washington’da şimdi bu tartışılıyor, “Washington Post”un belirttiğine göre, Kongre’de Demokratlar arasında dahi buna şüpheyle bakanlar var. Aslında Başkan Obama da sorunun sadece askeri yoldan çözümlenemeyeceğini, yeni siyasal ve ekonomik açılımlara ihtiyaç olduğunu düşünüyor. Ama şu anda onun da önceliği, askeri seçenektir.
NATO’nun görüşü de bu doğrultuda. Bu nedenle NATO yetkilileri, üye ülkelerinden savaşa aktif olarak katılacak ek kuvvetler göndermelerini istiyorlar.
Yeni Genel Sekreter Anders Fogh Rasmussen’in, Semih İdiz’in kapsamlı röportajında belirttiği gibi, bu konuda Türkiye’den de beklentisi var. Rasmussen’in Ankara’daki görüşmelerinde bu beklentisini dile getirmekte olduğu kuşkusuz.
Ne var ki, Türkiye Afganistan’a, mevcut askeri varlığına ek olarak, muharip birlikler göndermek niyetinde değil. Türk askeri aslında Kâbil yöresinde (savaş dışı) önemli katkılarda bulunuyor. Türkiye’nin diğer bir katkısı da Rasmussen’in değindiği gibi, Afgan ordusu ve polisinin yetiştirilmesi olabilir.
Pakistan’a para
TÜRKİYE’nin, AF-PAK stratejisinin ikinci ayağı olan Pakistan’a aktif destek konusunda elinden geleni yaptığı ve bunun Pakistan liderlerince takdir edildiği bu hafta İstanbul’da gerçekleşen “Demokratik Pakistan’ın Dostları Grubu”nun toplantısı sırasında görüldü.
Bu takdir duygularını paylaşanlardan biri de AF-PAK stratejisinin mimarlarından sayılan Obama’nın özel temsilcisi Richard Holbrrooke’dır. Holbrooke, Türkiye’nin “AF-PAK stratejisinde kilit bir role sahip” olduğunu belirtti. Rasmussen de demecinde benzer bir dil kullandı.
Demek ki Türkiye o bölgede -Ortadoğu’da, Kafkasya’da ve Balkanlar’da olduğu gibi- “soft power”, yani “yumuşak gücü”nü kullanarak, sorunların çözümüne daha çok katkıda bulunabiliyor.