HERKESİN kafasındaki sorunun gerekçesi şu mantığa dayanıyor: Türkiye ile Suriye'nin arası yıllardan beri açık. Bunun başlıca nedeni Hafız Esat rejiminin PKK'ya verdiği destek. Apo'nun yerini bilmeyen, Bekaa Vadisi'ndeki PKK kamplarındaki faaliyeti duymayan yok. Ama Şam bunu her zaman inkar etti, Ankara'nın ricalarını, önerilerini hep geri çevirdi. Yıllardır bu iş böyle gidiyor. Peki, şimdi ne oldu da Türkiye'yi ayağa kaldırdı, Türk siyasi ve askeri liderlerin sabrını taşırttı ve onları daha "harbi" konuşmaya sevketti?..
Ankara'nın bu kez, geçmişte hiç görülmeyen sertlikte Suriye'ye "son uyarıda" bulunmasının ve bir "savaş psikozu"na girmesinin nedenleri günlerden beri tartışılıyor. Türkiye'de ve dışarda çeşitli spekülasyonlar yapılıyor, birtakım teoriler üretiliyor.
Türkiye'nin bu meselede aldığı tavrı ve bunun olası sonuçlarının doğru dürüst analizini yapmak için, önce gerçek nedenleri teşhis etmek gerek. Bu nedenle son günlerde öne sürülen başlıca tahminleri ve görüşleri değerlendirmekte yarar vardır.
* * *
* YAYGIN görüşe göre, Türkiye Suriye'yi PKK'yı ve Apo'yu desteklemekten vazgeçirmek için tüm diplomatik olanakları kullanmıştır. Hafız Esat'ın inatçı tutumu sonucunda PKK'nın Suriye'den yönlendirdiği terör ve son zamanlarda dünya çapındaki siyasal atak, vahim sonuçlar veren bir tehdit haline gelmiştir. Ankara'nın umudu ve sabrı tükenmiştir. Askeri kesimin bu duygularını açıkça yansıtmalarının ardından, hükümet, Cumhurbaşkanı ve siyasi kurumlar da artık "aksiyona geçmek" zamanının geldiğine kanaat getirmiştir.
Bu "aksiyon", gerekirse askeri operasyonu da içeriyor. Son günlerde yapılan uyarılar, bunun ciddi şekilde düşünüldüğü ve planlandığı konusunda en ufak bir şüphe bırakmıyor.
Ankara'nın bunu yaparken beklentisi, işin "savaş" (veya askeri harekat) sınırına dayanmayacağı, uluslararası camianın tehlikeyi görüp Suriye'yi yola getirmeye çalışacağıdır.
Bizce krizin gerçek nedeni budur ve öne sürülen diğer tahminlerin bu esas faktörle ilgisi yoktur.Türkiye, askeri harekatı göze alan bir "gerilim politika"sına girişmek zorunda kalmıştır. Ama bunun sonucunda, beklendiği gibi, özellikle Arap dünyası ayağa kalkmıştır. Artık uluslararası camia Suriye'nin Türkiye'ye karşı "terör oyunu"nu oynadığının farkındadır ve şimdi bir çatışma çıkabileceği kuşkusu ile Ankara ile Şam'ın arasını bulmaya çalışmaktadır...
* * *
* TÜRKİYE'nin ani çıkışının nedenini, kendi politikaları veya görüşleri doğrultusunda arayanlar var.
Suriye ve radikal Arap ülkeleri ve kuruluşları, Ankara'nın şimdi Suriye'yi "tehdit" etmesine ve ona karşı askeri bir harekat planlamasına neden olarak, Türk - İsrail işbirliğini gösteriyor. Diğer bir deyişle, bu görüşe göre, Türkiye, İsrail ile bir olup Suriye'ye saldırmak istiyor ve İsrail ile giriştiği askeri işbirliğinden cesaret alıyor.
Bu görüşün saçmalığı ortada. Bir kere Türkiye'nin Suriye ile bir çatışmaya girmesi söz konusu ise, Türk ordusunun İsrail'in veya başkasının yardımına ihtiyacı yoktur. TSK bu işi rahatça kendi başına halledecek güçtedir. Kaldı ki, görüldüğü gibi, İsrail de böyle bir sürtüşmeye taraf olmak niyetinde değil. Hatta şu sırada Suriye sınırındaki bir tatbikattan dahi vazgeçmiş bulunuyor. İsrail - ve ABD - Ortadoğu barış sürecinin (ve buna Suriye'yi dahil etme çabasının) Türkiye'yle Suriye arasındaki bir savaş halinde tamamen çökeceğini biliyor ve bu nedenle Ankara ile Şam arasındaki krizin diyalog ile atlatılmasını istiyor...
Nihayet olayın nedenini iç politikaya bağlayanlar, yani açıkçası ordunun ve bugünkü hükümetin böylece dikkatleri "dış tehlike"ye çevirmek, içerdeki sorunları unutturmak ve erken seçim kararını iptal etmek için bir oyun çevirdiğini iddia edenler var.
Böyle bir komplo teorisine inanmak için saf veya önyargılı, fakat en önemlisi dış meseleler konusunda cahil olmak gerek...Türkiye'nin şimdi Suriye'ye karşı sergilediği tavrın nedenini, gerçek verilerin ve göstergelerin dışında aramaya hiç gerek yoktur. Yanlış teşhis, yanlış sonuçlar (ve komplikasyonlar) yaratır...
Yarın: Strateji ne?
Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr