Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

KRİZ yönetiminin son aşamasında, barışçı çabalar sonuç vermediği zaman, geriye kalan tek çare kuvvete başvurmaktır.
Türkiye son günlerde bu opsiyonu kullanmak kararında olduğunu defalarca tekrarlamıştır. Bu bir blöf olmadığına göre, bu pozisyondan geri dönmek de söz konusu değildir.
Yalnız, bu kararı uygulamadan önce, bazı önemli noktaları dikkate almak gerekiyor.
* Birincisi, diplomasinin artık yapacak işi kalmadığını, yani uzlaşma umudunun tamamen yok olduğunu iyice saptamaktır.
* İkincisi, güç kullanma opsiyonunun hedefini ve kapsamını net biçimde belirlemektir.
* Üçüncüsü, girişilecek harekatın sadece askeri değil, siyasi ve hatta ekonomik alanda yol açabileceği sonuçları doğru hesaplamak ve akla gelebilecek ihtimallere göre gereken hazırlakları yapmaktır.
* Nihayet dördüncüsü de, zamanlamaya dikkat etmek, yani operasyon için en müsait ortamı yakalamaktır...
* * *
TÜRK siyasi ve askeri yetkilileri, Suriye ile krizin halli için girişilen "son" çabalardan bir sonuç alınmaması halinde, kuvvete başvurulacağını beyan ettiğine göre, önümüzdeki birkaç gün içinde, Şam'ın tutumunda Ankara'nın şartları doğrultusunda bir değişiklik olmazsa, askeri bir operasyon kaçınılmaz hale gelecektir.
Ama yukarıda belirttiğimiz gibi, diplomasi yolu ile artık yapacak bir şey kalıp kalmadığını soğukkanlılıkla değerlendirmek lazım. Diğer bir deyişle, "askeri opsiyonu" uygulamakta duygusal ve aceleci davranmamak şart...
Türkiye'nin kuvvete başvurması halinde "Suriye'nin bir yerinden girip öbür yerinden çıkabileceğini" düşünmek elbet yanlış değil. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'nin askeri gücünü süratle kıracak yeteneğe sahip olduğu açık. Ancak, girişilecek harekatın hedef ve kapsamı net şekilde saptanmalı. Dün de belirttiğimiz gibi, böyle bir operasyonun amacı, PKK yuvalarını yok etmek ve Şam yöneticilerini bir daha Türkiye aleyhindeki yıkıcı faaliyetlere ev sahipliği yapmaktan vazgeçirmektir. Yoksa gaye Suriye'yi yıkmak, onun tüm sivil ve askeri altyapısını darmadağın etmek olamaz... Sanıyoruz, Ankara'nın askeri müdahale planları da terör odaklarını hedef alıyor. Bu tür "nokta hedef operasyonları" kısa sürebilir ve sınırlı kalabilir. Yeter ki karşı taraf (yani Suriye) mukabelede bulunmak ve olayı "geniş kapsamlı" bir çatışmaya dönüştürmek çılgınlığını göstermesin...
* * *
TÜRKİYE'nin Suriye'ye karşı askeri bir harekatının geniş siyasal tepkilere ve diplomatik sürtüşmelere yol açacağı kuşkusuz.
Daha şimdiden Arap dünyasından çatlak sesler yükseliyor. Libya, Yemen gibi ülkelerin Türkiye'ye karşı cephe alması, Arap Birliği'nin sert açıklamalar yapması sürpriz değil. Bunların fazla bir "kıymeti harbiyesi" de yok. Ama şu da bir gerçek ki, Suriye'ye karşı girişilecek bir operasyon, Arap dünyasında Türkiye'ye karşı (zaten başka nedenlerden de duyulan) düşmanlığı ve güvensizliği büsbütün artıracaktır.
Olası bir harekat, Batı'da, Rusya'da ve Üçüncü Dünya'da da tepki yaratacak. Suriye bunu istismar etmeye çalışacak, BM ve diğer kuruluşları devreye sokacaktır.
Bu bakımdan harekatın hedef ve kapsamının onurlu ve net olması, bunun süratle ve başarı ile sonuçlanması son derece önemlidir. Yani operasyon böyle gerçekleşebilirse, tepki de nispeten daha zayıf ve geçici olacaktır...
Tabii bu bağlamda önemli bir husus da, Türkiye'nin bu yaptığını özellikle ABD'ye, Batı'ya, Rusya'ya ve dost Üçüncü Dünya ülkelerine, süratle ve en etkin biçimde anlatmasıdır. Bu arada BM'den aleyhimizde bir karar çıkmasını önlemek de gerekmektedir.
Nihayet zamanlamanın da önemli bir faktör olduğunu düşünürsek, önümüzdeki günler belli olası bir Türk harekatı için müsait ortam oluşturabilir. Şöyle ki: NATO'nun Kosova'da bir askeri operasyona girişmesi olasılığı yüksek... İran da Afgan sınırına yığdığı kuvvetlerini Taliban'a karşı herekete geçirme hazırlığı içinde...
Eğer Kosova veya Afganistan cephesinde - veya her ikisinde birden - bir askeri harekat olursa, Türkiye'nin Suriye'deki bazı hedefleri vurması, dikkatleri daha az çekecektir. Bu takdirde dünya medyası ve kamuoyu sırf Türkiye ile meşgul olmayacak, tepkilerini de daha insaflı biçimde yansıtacaktır.
Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi, en önemli husus "vurmadan önce" gerçekten bu krizin barışçı yollardan halli için tüm çabaları harcamak, "vurma" halinde de harekatı sınırlı tutup, süratle sonuca varmaktır...

Yarın: Neden bu düşmanlık




Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr