Yorum Nitekim iki tarafta da resmi ağızlar, bu konuda beklentileri sınırlı tutmaya çalışıyor ve 49 yıldan beri ilk kez yapılan bu düzeydeki resmi ziyaretin daha çok sembolik önemini vurguluyordu.Gerçekten önceki günkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, mevcut ortam içinde, böyle bir zirvede tarafların yıllardan beri sürdürdükleri pozisyonlarını değiştirmesi ve sorunların çözümü için "şipşak" sihirli formüller ortaya atması beklenemezdi... Olsa olsa bu ziyaret, son yıllarda oluşmaya başlayan yakınlaşma havasını pekiştirebilir, diyalog sürecine ivme kazandırabilirdi.Nitekim olan da bu...Aslında "bu kadarı" da küçümsememeli. Herhalde bu ziyaretin en önemli yanı, iki tarafın bir yandan sorunlara rağmen dostluk ve işbirliğini artırmak, diğer yandan da yıllanmış anlaşmazlıklarını halletmek konusunda güçlü bir istek ve irade sergilemiş olmasıdır. YUNANİSTAN Başbakanı Kostas Karamanlis'in Ankara'daki görüşmelerinden, ikili sorunların çözümü bağlamında, somut bir sonuç çıkmayacağı önceden biliniyordu. Şu aşamada, belli başlı uyuşmazlıklarda -bunları diyalogla halletmek kararlılığı dışında- kayda değer bir kıpırdama olmadığı, ortak basın toplantısındaki ifadelerden de açıkça anlaşılıyor.Gerçekten Karamanlis ve Erdoğan'ın bu sorunlar üzerinde söyledikleri, görüş ayrılıklarını gözlerin önüne serdi. "İçeride", yani yüz yüze görüşmelerinde durum belki farklı olabilir, ama basının önündeki beyanları, bir nevi "sağırlar diyaloğu" izlenimini vermiştir!Karamanlis ele alınan başlıca konularda atak davranmış, açık konuşmaktan çekinmemiştir. Belli ki özellikle Patrikhane, Ruhban Okulu ve Kıbrıs meselesinde, Yunan kamuoyuna -iç politikada yaşadığı şu çok sıkıntılı dönemde- cesur ve kararlı görünmek istemiştir... Buna karşılık üslup olarak Erdoğan'ın daha diplomatik, ev sahibi olarak da rahat davranması dikkat çekmiştir... Sağırlar diyaloğu mu? Karamanlis Patrikhane ve Ruhban Okulu meselelerini AB ile irtibatlandırarak Türkiye'nin bu sorunları halletmesini AB'ye giriş için bir pasaport olacağını söyledi. Erdoğan'ın bu konudaki tutumu ise, bilinen Türk resmi görüşünün bir tekrarı idi: Patrikhane'nin ekümenik vasfı, Ortodoks dünyasının bir iç sorunudur. Yani Türkiye böyle bir statüyü tanımaya hazır değildir... Ruhban Okulu'nun kapatılması ise bir yasa sonucudur. Bir şekilde tekrar faaliyete geçmesi için çalışmalar devam etmektedir... Kıbrıs meselesinde de Karamanlis'in ve Erdoğan'ın söyledikleri, iki tarafın temel tutumlarındaki farkı ortaya koydu. Yunan lideri BM Güvenlik Konseyi'nin de kararlarının dikkate alınarak birleşmeyi sağlayacak bir anlaşma sağlamasını, Türkiye'nin Kıbrıs Rum tarafıyla ilişkilerini normalleştirmesini istedi... Erdoğan ise, Rum kesimindeki seçimlerden sonra BM zemininde yeni bir sürecin başlamasını ve Atina'nın da buna destek vermesi çağrısında bulundu...Nihayet, Ege kıta sahanlığı konusunda Karamanlis uluslararası sözleşmelere dayanarak çözüm için Lahey Adalet Divanı'na başvurulması tezini tekrarlarken, Erdoğan "istikşafi" görüşmelerine hız verilmesine vurgu yaptı...Kısacası, Ankara'daki görüşmeler, temel bazı sorunlarla ilgili tutumlarda gözle görülür bir değişiklik için zamanın henüz erken olduğunu, buna karşılık bu dostluk ve işbirliği döneminin açılmakta olduğunu gösteriyor ki, bu dahi umut verici bir gelişmedir... skohen@milliyet.com.tr Eski tas...