Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ne Türkiye'nin girişimleri, ne de ABD Yönetimi'nin müdahaleleri, sonucu değiştirebildi. ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi, sonunda Ermeni yanlısı karar tasarısını onayladı: Hem de hatırı sayılır (11'e karşı 24) oy farkı ile.
Sürpriz olan da aslında bu geniş oy farkı. Yoksa kararın komite tarafından benimseneceği tahmin ediliyordu.
Oysa komitenin bu taslağa "evet" dememesi için gerçekten çok şey yapıldı. Yönetim - Beyaz Saray'ı, Dışişleri ve Savunma bakanlıkları, Pentagon'u ve istihbarat birimleri ile - tüm ağırlığını ortaya koydu. Komite, Türkiye'den gelen Türk parlamenterleri adına, Mehmet Ali İrtemçelik'e Türk görüşünü anlatma olanağını da verdi. Bu arada, Türk dostu olarak tanınan temsilciler de, güçlü argümanlarla tasarıya karşı çıktılar...
* * *
BUNA rağmen komitenin bu tasarıyı onaylaması nasıl izah edilebilir?
"Üç S" faktörü, yani baş harfi S ile başlayan üç nedenle:
1) Seçim. Ermeni lobisi ABD seçimlerini Meclis'ten böyle bir karar çıkartmak için fırsat bildi. Bazı temsilciler, Ermeni kökenli seçmenlerin (ki bu kez seçimlerde her oyun değeri büyük) desteğini kazanmak için, tasarıya arka çıktı.
2) Sistem. ABD'de bizdeki gibi "parti disiplini" diye bir şey yok. Yani temsilciler kendi görüşlerine veya hesaplarına göre oy kullanırlar. Örneğin Clinton dahi kendi partisine mensup temsilcileri "zapturapt" altına alıp yönlendiremez.
3) Saplantı. Bazı temsilciler Anadolu'da 1915'te bir "Ermeni soykırımı"nın yapıldığını kafalarına sokmuşlar. Tıpkı Amerikan kamuoyunun (ve basınının) bir kesiminde olduğu gibi. Bunda kuşkusuz uzun yıllar Ermenilerin yaptığı propagandaların ve de Türklerin karşılık vermekteki başarısızlığının büyük payı var.
* * *
ABD Meclisi'nin sözü geçen komitesinde, tüm çabalara karşın, bu "3 S" faktörünün ağır bastığı ortaya çıktı. Ya şimdi Meclis Genel Kurulu'nda nasıl olacak?
Kongre'nin önümüzdeki günlerde tatile girmesi nedeni ile, tasarının Meclis'e hiç gelmemesi olasılığı var. Gelirse oylama sonucunun ne olacağını şu anda kimse kestiremiyor.
Bu aşamada Türkiye'nin yapacağı şey, Meclis ve yönetim nezdindeki çabalarını sürdürmek ve sonucu beklemektir. Eğer tasarı Meclis'e gelmezse, Ankara rahat bir nefes alacaktır. En azından bir süre Ermeni konusu, gündeme gelmeyecektir. Ama bu ileride gelmeyecek (ve başka ülkelerin parlamentolarına da taşınmayacak) demek değildir. Bu nedenle, önceki günkü yazımızda belirttiğimiz gibi, Türkiye'nin sık sık bu mesele ile karşılaşmayı önleyecek yeni stratejiler belirlemesi ve inisiyatifi ele alması gerek.
Ya Temsilciler Meclisi de, karar tasarısını onaylarsa?
Ankara'nın niyeti, bu tavrı karşılıksız bırakmamak ve duyulan rahatsızlığı (hatta kızgınlığı) duyurmaktır.
Tabii bunda önemli olan, verilecek karşılığın şekli ve ölçüsüdür.
* * *
KARARIN Meclis Komitesi'nden çıkan şekli, orijinaline göre daha yumuşak. Örneğin Ermenilerin tazminat istemeyeceği konusunda bir madde eklendi. Olayların sorumluluğu Osmanlı yönetimine yüklendi. Ama sonuçta tabii "Ermeni soykırımı" ifadesi kullanılıyor.
Ne var ki bunun - bir yasa değil, sadece bir karar niteliği taşıması nedeni ile - bağlayıcı değeri yok. Karar, Başkan'a her yıl 24 Nisan'da yayınladığı mesajda "Ermeni soykırımı" terimini kullanması "çağrısı"nda bulunuyor. Clinton zaten şimdiye kadar böyle bir ifade kullanmaktan çekindi. Bundan sonra bu karara uymak ya da uymamak da yeni Başkan'a bağlı.
Ama buna rağmen, Meclis bu kararı benimsediği takdirde, hele Ermenilerin bunu bir zafer ve bir emsal sayacakları da hesaba katılırsa, Türk kamuoyu buna haklı olarak sert bir tepki gösterecektir.
Önemli olan, Ankara'nın bu tepkiyi, hayati çıkarları zedelemeyecek ve karşı tarafı yola getirebilecek tarzda kanalize etmesidir.


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr