Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hükümet programını TBMM’de okurken, İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi için üç şarttan söz etti: Birincisi İsrail’in Mavi Marmara saldırısından dolayı “özür” dilemesi, ikincisi şehitlerin ailelerine “tazminat” ödemesi, üçüncüsü de Gazze’ye karşı uyguladığı “ambargo”yu kaldırması...
Şimdiye kadar resmi beyanlarda üzerinde durulan ve iki taraf arasında müzakerelerde tartışılan sadece ilk iki şart olduğu için, buna üçüncü şartın eklenmesi, çok kişiye yeni gibi geldi.
Oysa Başbakan daha önceki bazı demeçlerinde Gazze ablukasının kaldırılmasını da, Türk-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi çerçevesinde değerlendirmiş, yani “satırlar arasında” bu üçüncü şarta da değinmişti.
Şimdi bu şart, Meclis’te okunan yeni hükümetin programında yer aldığına göre, tam resmiyet kazanmış oluyor...
* * *
Mavi Marmara olayından ötürü İsrail’in “özür” dilemesi ve “tazminat” ödemesi, ikili ilişkileri doğrudan ilgilendiren ve etkileyen şartlardır. Ankara özellikle 9 Türk’ün öldürülmesiyle sonuçlanan bu olayı, gerginleşen ve donma noktasına ulaşan Türk-İsrail ilişkilerinin odak noktası haline getirmekte haklıdır.
Türk ve İsrail diplomatları arasında yapılan görüşmelerde bu iki konu enine boyuna tartışılmış, ancak “özür” meselesinde şu ana kadar bir anlaşma sağlanamamıştır.
İsrail’in “özür” ve “tazminat” şartlarının yerine getirilmemesi halinde, ikili ilişkilerin tekrar rayına oturamayacağını ve dolayısıyla bu soğukluğun daha uzun süre devam edeceğini çoktan anlaması gerekirdi.
Gerçi İsrail’in kendi iç siyasetinden kaynaklanan engeller vardır. Ancak Netanyahu Hükümeti bu zorlukları aşamazsa ve Türkiye’nin “olmazsa olmaz” saydığı bu iki şartı yerine getirmezse, İsrail “Türkiye’yi kaybetmek” durumunda kalacaktır...
* * *
İsrail özür dilemeyi ve tazminat ödemeyi kabul ederse, hükümet bunu ilişkilerin normalleşmesi için yeterli sayacak mı, yoksa “üçüncü şart” olarak öne sürülen “Gazze’ye karşı İsrail ambargosunun kaldırılmasını” mı bekleyecek?
Türkiye’nin Gazze meselesindeki hassasiyeti herkesçe biliniyor. Özellikle Başbakan Erdoğan bu Filistin toprağındaki dramatik duruma, diğer ülkelerden çok daha yakın bir ilgi göstermiş, her vesile ile bu sorunu uluslararası platformlara taşımayı bir görev saymıştır.
AK Parti hükümeti, Gazze halkına desteğini sürdürürken, şimdi bu meseleyi ikili ilişkilerin bir unsuru haline getiriyor.
Aslında İsrail’in Gazze üzerindeki ablukasını hâlâ sürdürmesinin yanlış bir politika olduğu, giderek ortaya çıkıyor. Mısır Refah kapısını açmıştır. Mısır-Gazze sınırındaki tünellerden her türlü “stratejik eşya” trafiği devam etmektedir. Kaldı ki, İsrail ile Gazze arasında dolaylı yollardan ticaret de yapılmaktadır.
İsrail’in ambargoyu kaldırması, kuşkusuz sembolik ve siyasi bir anlam taşır. Ancak Netanyahu hükümeti bütün baskılara rağmen bu konuda bir adım atmaya niyetli görünmüyor...
* * *
Türkiye’nin bu alanda çabalarını sürdürürken, ikili ilişkileri bu soruna “endekse” etmesi bir sonuç verebilir mi? Genel olarak, ikili ilişkilerin dışındaki sorunları bu çerçeveye sokmak ne kadar doğrudur?
Bu kıstasa göre, Türkiye’nin örneğin KKTC’ye ambargo uygulayan ülkelerle ilişkilerinin geliştirilmesini de, bu kısıtlamaların kaldırılması şartına bağlaması gerekmez mi?
Türkiye Türk-Yunan ilişkilerinin normalleşmesi sürecinde dahi Kıbrıs’ı bir ön şart olarak öne sürmekten kaçınmış, bu tavır, Ankara-Atina yakınlaşmasını kolaylaştırmıştır.
Buna karşılık Ankara Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesini, Yukarı Karabağ meselesinin halledilmesi şartına bağlamıştır. Bu tutumun ne sonuç verdiği ise ortada...