Bunların başında, hükümetin İsraile karşı üslubundaki sertleşme geliyor. Özellikle Başbakan Erdoğanın Şaron yönetimini ağır şekilde suçlayan son demeçleri, ilk kez Ankaranın tutumunda (bu aşamada daha çok üslup olarak da olsa) bir değişikliğin işaretini veriyor.Bir başka belirti de, gene Başbakanın son bir demecinde, İsrailden gelen ziyaret davetine "halihazırdaki şartlarda icabet edemeyeceğine" ilişkin ifadeleridir.Bu arada, Ankaranın yakında Kudüsten dönecek olan Filistin nezdindeki Türk başkonsolosunun yerine bir büyükelçinin atanacağına dair haberler ve Tel Avivdeki büyükelçinin de "danışmalarda bulunmak üzere başkente çağrılacağı yolundaki söylentiler de, medyada Türkiyenin İsrail politikasını yeniden gözden geçirdiği şeklinde yorumlanıyor...* * *DÜN görüştüğümüz yetkililer, hükümetin vahim olarak gördüğü son İsrail saldırıları karşısında net bir tavır almak zorunluğunu duyduğunu ve "ses tonunu" da ona göre yükselttiğini belirttiler; ancak bunun temelde Türkiyenin "temel politikası"nı değiştirdiği şeklinde algılanmaması gerektiğini de vurguladılar.Üst düzey bir Dışişleri yetkilisi, Ankaranın İsrail ile ilişkilerini kısmak (ve hele kesmek) gibi bir niyeti olmadığını, Türk diplomasisinin bu konuda duygusal değil, akılcı ve gerçekçi davranmaya devam edeceğini söyledi.Nitekim, şu sırada devlet düzeyindeki ilişkilerde herhangi bir bozulma görülmüyor. Diplomatik ve siyasi ilişkiler eskisi gibi devam ediyor. Dışişleri Bakanının son demeçleri de, "diplomatik temsil" düzeyinin düşürülmesinin, ya da Tel Avivdeki büyükelçinin geri çağrılmasının söz konusu olmadığını açıkça gösteriyor. Bir yetkiliye göre, büyükelçinin "sadece istişareler ve kısa bir süre için" Ankaraya gelmesi olası. Ama bu, "büyükelçinin geri çağrılması veya (1980lerde yapıldığı gibi) diplomatik temsil düzeyinin düşürülmesi" şeklinde algılanmamalıdır...Türkiyenin mevcut anlaşmalar çerçevesinde İsrail ile kurduğu askeri işbirliği (modernizasyon programları dahil) devam ediyor. Yeni savunma projelerine gelince, bunlar hükümetin belirlediği yeni ihale politikası çerçevesinde değerlendirilecektir. Bu genel bir politikadır ve İsrail ile olan ilişkileri "münhasıran" hedef almamaktadır...Ekonomik ve ticari işbirliği de aynı şekilde devam etmektedir. Hafta başında Zorlu Holding ile İsrailli "Jorad Energies" şirketi arasında 800 milyon dolarlık bir mukavelenin imzalanması, bunun son örneği... Bir anlaşma vesilesi ile İsrail Enerji Bakanının Ankaraya gelmesi ve Başbakan tarafından kabul edilmesi, bu alanda "işlerin seyrinde gittiğini" gösteriyor... * * *ŞARON yönetiminin Türkiyede (diğer pek çok ülkede olduğu gibi) sert şekilde eleştirilmesi ve Filistin halkına aktif bir destek ve sempati gösterilmesi, doğal ve de gerekli. Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülgerin dün TRTde belirttiği gibi, "Türkiye bölgenin güçlü devleti olarak, olup bitenler hakkında söz sahibidir. Türkiye bu ihtilafta taraf değildir, ama sözünün de bir ağırlığı vardır."Ancak Dülgerin deyişiyle Türkiye bu konuda "ölçülü davranmak, çıkarlarına reel biçimde bakmak" zorundadır.Aslında Başbakanın son çıkışlarının ardından, Türk diplomasisi, bölge ve dünya politikalarını altüst etme tehlikesini taşıyan İsrail - Filistin çatışmalarına (ve özellikle Gazzede son görülen trajedilere) son vermek için devreye aktif olarak girme fırsatını kullanmalıdır.Başbakan Erdoğanın katılacağı G - 8 zirvesi, ardından İstanbulun ev sahipliği yapacağı İslam Konferansı Örgütünün toplantısı ve NATO doruğu, böyle bir girişim için ideal bir ortam oluşturuyor.Çok zor bir misyon, ama denemeye değer... skohen@milliyet.com.tr TÜRKİYEnin İsraile karşı politikası değişiyor mu? İlk bakışta, ikili ilişkileri olumsuz etkileyecek nitelikte bazı gelişmeler dikkati çekiyor.