Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye'nin AB üyeliği için "Kopenhag kriterleri"ne ne ölçüde uyması gerektiği - veya uymasının doğru olup olmadığı - konusu birkaç günden beri tartışılıyor.
"Uyum sorunu", AB adaylığı çalışmaları çerçevesinde Ankara'da İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu (İHKÜK)'nun hazırladığı rapordaki bazı önerilere Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği'nin karşı çıktığı haberleri üzerine gündeme geliverdi.
İHKÜK'nın geniş raporu, demokratikleşme ve insan hakları alanında Türkiye'nin, Kopenhag ölçütlerine uymak için ne gibi yasal değişiklikler ve reformlar yapması gerektiğini belirtiyor. Taslakta özellikle azınlık hakları, MGK'nın yapısı ve işlevi, idam cezası ve ifade özgürlüğü konularında birtakım öneriler veya tavsiyeler sıralanıyor.
* * *
ÇEŞİTLİ bakanlıkların temsilci ve uzmanlarının katıldığı bu çalışmalar, aslında 8 Kasım'da AB'nin hazırlayacağı ve üyelik müzakereleri yolunu açacak olan "Katılım Ortaklığı Belgesi"nin oluşturulmasında, çok önemli bir adım. Hazırlanan rapor da, AB'ye Türkiye'nin adaylıktan üyeliğe geçişi konusundaki kararlılığının işaretini verecek.
Ne var ki, rapor daha üst mercilere - bu arada Başbakanlığa - intikal etmeden, "uyum sorunu" ortaya çıkmış bulunuyor. MGK Sekreterliği, yukarıda saydığımız hassas konularda, taslaktaki görüşlere ve önerilere itiraz ediyor ve rezervlerini ifade ediyor.
Bu makamın bunu yaparken kullandığı argümanlardan biri de, AB'nin öne sürdüğü "taleplerin aşırı ve haksız" olması, bunların Türkiye'nin koşullarına uymaması ve ülkenin üniter yapısını da "tehdit etmesi"dir.
AB - Türkiye ilişkilerinde deneyimli bir eski diplomatın belirttiği gibi, AB 1993'te Kopenhag kriterlerini üyeliğe talip tüm ülkeler için ortaya koymuştur. Dolayısı ile bu normları Türkiye'ye karşı düşünülmüş olarak görmek çok yanlıştır. Nitekim diğer aday ülkeler arasında böyle bir hisse kapılan yoktur. Aksine onlar hızla bu kriterlere uymuştur veya uymaya çalışmaktadır. Üyelik gerçekten isteniyorsa, bunun gereklerini yerine getirmek zorunludur.
* * *
İŞİN içinde olan bir yetkilinin deyişi ile, Türkiye'nin daha bu aşamada bazı Kopenhag kriterlerine uyamayacağı, hatta bunları kendisi için tehlikeli gördüğü mesajını verirse, AB bunu Ankara'nın üyelik konusunda "kararlılık" değil, aksine "isteksizlik" içinde olduğu şeklinde algılayacaktır. Oysa Türkiye'nin yapması gereken şey, insan hakları ve demokrasi konusunda iradesini ortaya koymak ve "zaman içinde" bu hedefe ulaşılacağını vurgulamaktır. Bu takdirde AB Türkiye'nin sorunlarına ve ihtiyacı olan zaman hususunda gereken anlayışı gösterecektir...
Ama, bir diplomatın dediği gibi, daha baştan kriterlere itiraz edilir, bunlara genel görüşe ters düşen yorumlar getirilmeye çalışılırsa, "AB gelin oturup bunun pazarlığını yapalım" demeyecektir. Çünkü - gene onun ifadesi ile - Kopenhag kriterleri veya AB üyeliğinin koşulları "a la kart" (yani seçmece) değildir!
Bu duruma göre, "uyum sorunu" üzerindeki tartışmaları yanlış bir yola saptırmamak gerek. Her nedense bu tartışmalar bir asker - sivil, tutucu - ilerici, AB yanlısı - karşıtı havasına sokulmak isteniyor ki, bu yanlış olduğu gibi, ters sonuç verecek bir genellemedir.
Şu anda - eğer AB üyeliğini stratejik hedef olarak benimsiyorsak - tartışmayı "bir an önce AB'nin temel kriterleri ile uyum sağlamak için ne yapmalıyız" konusunda yürütmemiz daha doğru olacaktır.


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr