İRAN’ın ruhani lideri Ayetullah Hamaney’in geçen gün “dış güçler” ile ilgili söyledikleri herkesi şaşırttı.
Şimdiye kadar Tahran’da resmi ağızların söylediklerinin aksine, “Yüce Rehber” son seçimlerden sonra çıkan kanlı olaylarda “yabancı parmağı”nın bulunduğuna inanmadığını açıkladı.
Dini önderin sürpriz yaratan sözleri şöyle: “Son olayların liderlerini, bu konuda bir kanıt bulunmadığı için, ABD ve İngiltere gibi yabancı ülkelerin emrinde olmakla itham edemem... Böyle önemli konularda söylentilere ve şüphelere dayanılarak hareket edilmez...”
Bu anlamlı açıklama şimdiye kadar seçim sonrası gösterilerin ve kargaşanın arkasında “dış odakları” gören İran yöneticilerini haksız çıkarıyor. Daha dün, Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, protesto gösterilerini organize edenleri “yabancı düşmanlarla işbirliği yapmakla” suçladı. Bu vesile ile de bu kişilerin gereken şekilde cezalandırılmasını istedi.
Aslında protestoların başını çektiği söylenen pek çok tutuklu halen yargılanıyor. Aralarında önemli akademisyenler, yazarlar ve siyasi muhalifler var. Yönetimdeki sertlik yanlıları, eski Cumhurbaşkanı Rafsancani’nin ve son seçimlerde aday olan Mir Hüseyin Musevi ile Mehdi Kerrubi’nin aleyhinde soruşturma açılmasını istiyorlar...
Ters düşme pahasına...
BU ortamda Ayetullah Hamaney’in çıkışı, birkaç bakımdan önem taşıyor.
1- Hamaney, Batılı devletlerin son olaylarla ilintisi gibi hassas bir konuda geçen haziranda seçim sonuçları henüz kesinleşmeden cumhurbaşkanlığını onayladığı Ahmedinecad’a ters düşmeyi göze aldı. Bu şekilde kendi “üstün otoritesi”ni sergilemiş oluyor.
2- Ruhani önder son olaylar sırasında muhalefet liderleri, halkın geniş bir kesimi ve hatta bazı Mollalar tarafından ülkenin en yüce makamı olarak tarafsız ve dengeli tutumunu korumadığı ve sertlik yanlılarına meylettiği için çok eleştirildi. Şimdi bu yeni tavrıyla, ülkedeki ağır atmosferi yumuşatmayı ve zedelenen prestijini yeniden kazanmayı amaçlıyor.
3- Son olayların “yabancı güçler” ve özellikle İngiltere ve ABD ile ilişkilendirilmesinin İran’ın dış politikası üzerindeki olumsuz etkilerini dikkate alan Hamaney, bu argümanı geri çekmeyi daha yararlı buldu. Böylece, Batı dünyasına daha esnek bir mesaj vermiş oldu.
Bu faktörlerin ışığında şimdi Hamaney’in İran’ın bir numaralı lideri olarak gücünü ortaya koyduğunu, çeşitli kesimler arasında daha dengeleyici bir pozisyon aldığını ve Tahran’ın Batı ile ilişkilerinin daha da gerginleşmesini dizginlemiş olduğunu söyleyebiliriz.
Panzehir, demokrasi
BU olayın İran sınırlarını da aşan ilginç başka bir yanı var.
Bazı ülkelerde sorunların ve huzursuzlukların nedenini “dış odaklar”a bağlamak, sıkça başvurulan, kolay bir yoldur. Ülkelerin rakipleri veya düşmanları bulunabilir. Fakat her olayın arkasında bir “yabancı parmağı” aramak ve kendi içindeki zaafları ve yetersizlikleri görmezden gelip olup bitenlerin bütün kabahatini yabancı güçlere yüklemek yanlıştır, zararlıdır.
Hele bu suçlamaların doğruluğunu gösteren bir kanıt bulunamadığı zaman, böyle bir propaganda aracını kullanmak kolaylıkla geri tepebilir.
Gelişmiş demokrasilerde “dış mihraklar” veya “yabancı parmağı” lafı pek duyulmaz. Bu toplumlarda böyle bir kompleks yoktur. Kaldı ki herkesin özgürce düşündüğünü ifade ettiği bir ortamda, pek dost da olmasalar, yabancıların onları kışkırtması ve peşinden sürüklemesi mümkün değildir.
Kısacası, “yabancı parmağı” kompleksinin panzehiri demokrasidir.