Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TÜRK dış politikası Kafkasya’daki son girişimlerinde amacına ulaşamadı, yani başarısız oldu.
Diğer bir deyişle, Ankara ne Erivan’a, ne Bakü’ye yaranabildi. Sonuçta iki tarafta da güven kaybına uğradı.
Türkiye’nin stratejisi neydi?
Türk diplomasisi Ortadoğu’da ve Balkanlar’da olduğu gibi, Kafkasya’da da dostluk ilişkileri içinde barış ve istikrarı sağlamayı ve bölgesel bir aktör rolünü oynamayı amaçlıyordu. Türkiye geçen yaz Gürcistan’daki savaş sırasında, özellikle ortaya attığı “Kafkasya İşbirliği ve İstikrar Projesi” ile kendisini gösterdi.
Türk hükümeti bu çerçevede Ermenistan ile de kesik olan ilişkilerini kurmaya yönelik girişimlerde bulundu. Cumhurbaşkanı Gül’ün futbol maçı vesilesiyle Erivan’a gitmesinin sağladığı müsait zeminde, iki taraf arasında çeşitli düzeyde temaslar yapıldı ve ilişkilerin normalleştirilmesi noktasına epey yaklaşıldı.
Türkiye bu stratejinin, hem ikili sorunların, hem de Yukarı Karabağ meselesinin çözümlenmesine katkıda bulunacağı umudunu taşıyordu. Nitekim sessizce yürütülen müzakerelerde de bütün bu unsurlar bir paket olarak ele alınıyordu. Ancak sınırların açılması için, Karabağ meselesinin topyekûn halli beklenmeyecek, bu konuda çözüm arayışı devam edecekti...

Kim, neden yanıldı?
BU konuda bir mutabakata varılmakta olduğu (ve hatta bugünlerde sınırların açılacağı) haberlerinin dolaştığı bir sırada, Bakü’den beklenmedik sert tepkiler gelmeye başladı. Azeriler Türkiye’ye küskün ve kızgındılar. Atlatıldıkları veya aldatıldıkları inancındaydılar. Bu izlenim belki yanlış bilgi ve algılamalara dayanıyordu. Ama bu tepkiler, Ankara ile Bakü’yü birbirine düşürecek noktaya getiriyordu. Türk hükümeti Azerbaycan’ı kaybetmemek için, geri adım attı, Aliyev yönetimini yatıştırmak için peş peşe yaptığı açıklamalarla “Karabağ meselesi hallolmadan Erivan ile ilişki kurulmayacak” güvencesini verdi...
Bu noktaya neden gelindiğini anlamak zor. Türk yetkililer gizi görüşmelerin her aşamasında Bakü’ye bilgi verildiğini söylüyorlar. Öyle ise, Azeriler mi yanlış anladılar, yoksa Türk tarafı kendilerine olanları ve amaçları iyi mi anlatamadı? Daha önemlisi, Bakü’den ilk çatlak sesler gelmeden, Türk yetkililer Bakü’deki havayı iyice yoklamadılar ve böyle bir tepkinin geleceğini hissetmediler mi? O aşamada Aliyev yönetimini ikna edemediler mi?
Yetkililerin bu konuyu, bütün hassasiyetine rağmen, kamuoyuna açıklamasında yarar var.

Şimdi Obama ne diyecek?
SONUÇTA şimdi (ne Bakü’ye ne Erivan’a yaranamamanın dışında) durumun kilitlendiğini görüyoruz.
Bir kere, Ermenistan’la sınırları açmak, ilişki kurmak -herhalde daha uzun bir süre-söz konusu değil. Böyle bir karar tekrar Karabağ’a endekse edildiğine göre, önce bu sorunun çözüme kavuşmasını beklemek gerekecek!
Türkiye’nin Ermenistan’la ilişkilerini normalleştirmemesinin Karabağ sorununun çözümüne ne kadar katkıda bulunup bulunmayacağını iyi düşünmek gerek...
Ankara’nın başta belirlediği stratejinin bir amacı da, Erivan ile normalleşme sürecinin Türkiye’yi uluslararası platformda rahatlatmasını sağlamaktı. Bu sayede örneğin ABD’de Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili mesajlar, tasarılar önlenebilecekti. Başkan Obama da Ankara’da bunun işaretini vermişti.
Şimdi Obama, önümüzdeki cuma, 24 Nisan mesajında ne diyecek? Erivan ile normalleşme süreci tıkandığı halde, Ankara’da ABD Başkanı’nın Türkiye’yi rahatsız etmekten kaçınacağı beklentisi var. Umarız bu hesapta bir yanılma olmaz.