GEÇEN yüzyılın ortalarında ünlü Fransız yazarı Victor Hugo bir vizyonunu şu satırlarla dile getiriyordu: "Bütün Avrupa'da 200 milyon insan (o dönemde nüfus bu kadardı), geçmişten kalan saçmasapan para farklılığına son verecek. Yerine gelecek olan para, aynı zamanda Avrupa'nın birliğini simgeleyecek... Sınırları kaldırın, askerleri çekin, gümrükleri ortadan kaldırın: Göreceksiniz ki bunu barış izleyecek... Büyük bir hayal olan Avrupa Cumhuriyeti sonunda gerçekleşecek. Yeni kıtadaki ABD (Amerika Birleşik Devletleri) gibi, yaşlı kıtada da bir ABD (Avrupa Birleşik Devletleri) kurulacak"...
Victor Hugo hala yaşıyor olsaydı ve dün Paris'ten Tokyo'ya, Frankfurt'tan New York'a kadar çeşitli borsaları izleyebilseydi, ne kadar mutlu olacaktı! Avrupa parasının "Euro" adı altında tedavüle konduğunu, bunun artık bir hayal olmadığını görecekti.
Haydi Victor Hugo'yu ve geçmişteki idealistleri bir yana bırakalım. Avrupa birliği fikrinin "baba"larını - örneğin Jean Monnet ve Robert Schumann'ı - anımsayalım. Onlar da 1950'lerde Avrupa Demir ve Çelik Birliği'nin temellerini attıkları zaman "bir gün" yaşlı kıtada ekonomik, mali ve belki de siyasal bir birliğin kurulacağını hayal etmemişler miydi? Daha yakınlara gelelim: On yıl önce Helmut Kohl ile François Mitterrand Avrupa Para Birliği'nden söz ettiklerinde, insanlar bunun gerçekleşme olasılığına kuşku ile bakmamış mıydı?
Dün sabah borsalar açılırken "start" alan Euro, işte böyle bir ütopyanın yaşama geçirilişinin sinyalini vermiştir...* * *
BU tarihi olayı bir devrim olarak görmek gerek. İlk kez Avrupa'da 11 ülke, kendi istekleri ile, milli paralarından feragat ediyor ve ortak bir Avrupa parasını kabul ediyor. Bu 300 milyon insanın şimdiden Euro'ya ısınmaya başlaması, 2002 yılında da bunu günlük yaşamlarında kendi milli paralarının yerine kullanması demektir. Bu aynı zamanda artık Avrupa Merkez Bankası'nın, bu ülkelerin - pariteden vergi sistemine, bütçeden işsizlik sorununa kadar - mali ve ekonomik politikalarına yön vermesi anlamına geliyor...
Ekonomik alanda Euro dışarıya karşı bağımsız bir "Avrupa ekonomik gücü"nü simgeliyor. İçeriye ise ulusal sınırların artık geçerli sayılmadığı, ekonomi coğrafyasının artık değiştiği mesajını veriyor...Fransa Merkez Bankası'nın eski yöneticilerinden Jean Boissonnat'nun deyişi ile, Euro ile tek Avrupa'ya doğru yol alınıyor.
Amerikalı ekonomist Rudi Dornbush yakın tarihin onar yıllık dilimlerini şöyle özetliyor: 1970'ler petrol ülkelerinin, 1980'ler Japonya'nın, 1990'lar da ABD'nin hakim olduğu dönemlerdir. Bunu izleyen yeni on yıllık dilim, herhalde Avrupa dönemi olacaktır...
* * *
EURO, ekonomik olduğu kadar siyasal bir devrimdir de.Tek para birimine başta Avrupa'da dahi çok kimsenin - ve bu arada piyasaların - pek sıcak bakmadığı hatırlanırsa, bunun gerçekten vizyona dayalı siyasi iradenin bir ürünü olduğu kolayca anlaşılır.
Euro'nun başlıca siyasal anlamı, buna dahil olan ülkelerin kendi egemenliklerinin sınırlanmasına razı olmasıdır. Diğer bir deyişle, bu Avrupa ülkeleri, ekonomik ve siyasal bütünleşmenin getireceği avantajlar uğruna, klasik ulus - devlet kavramını değiştirmeyi, milli politikalarından bazı fedakarlıklar yapmayı göze alıyorlar. Bu tabii büyük bir cesaret ve zihniyet değişikliği gerektiriyor."Euro"ya, gerçek Avrupa birliği (yani Victor Hugo gibilerinin hayal ettiği sınırsız tek Avrupa) yolunda atılan önemli bir adım olarak bakanlar var.
Bu görüşe göre, Euro ve ekonomik bütünleşme, siyasal birliğin ve hatta ilerde Avrupa federalizminin itici gücü olacaktır.
Harvard ekonomistlerinden Martin Feldstein'a göre, sonunda Avrupa yeni bir Süper Güç olarak ortaya çıkacak, 21'inci yüzyılın çok kutuplu dünyasında, ABD'ye rakip olacaktır. Nitekim bazı Amerikalı yazarlar "Euro"yu dolara meydan okuyabilecek ve onun "tek hakim para" konumuna son verebilecek bir güç olarak bakıyorlar. Ve tabii bundan kaygı da duyuyorlar...
YARIN: AVRUPA NEDİR?
Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr