İlk inisiyatifin Türkiyeden gelmesi olasılığı oldukça güçlü. Başbakan Erdoğanın dünkü demeci de bunu doğruluyor.Bunun böyle olması doğal ve de yerinde...AB ile 3 Ekim 2005te müzakereler başlarken "Kıbrısı tanıma" engeline takılmamanın en iyi yolu, Kıbrıs sorununa çözüm bulmaktır. Bu amaçla Türk diplomasisi, Kıbrıs görüşmelerini yeniden başlatmak ve bu konuda en yetkili enstrüman olan BMyi devreye sokmak için harekete geçmeyi planlıyor.***TÜRKİYE Kıbrıs konusunda böyle bir pozisyon almakla, daha önceki süreçte olduğu gibi, gerçekten çözüm isteyen taraf olduğunu uluslararası camiaya gösterebilecektir. Bu da Ankaraya puan kazandıracak ve baskıların Rum tarafına yönelmesini sağlayacaktır.Ancak Papadopulos yönetimi BM Genel Sekreterine aynı şekilde yeşil ışığı yakacak mı? Bir şekilde yeni bir temas süreci başlarsa da, 3 Ekime kadar çözüme ulaşılabilecek mi?Dün Lefkoşanın Rum kesimindeki bir meslektaşımla yaptığım telefon görüşmesinden edindiğim izlenim, doğrusu iyimser olmaya pek müsait değil. Erdoğanın girişim bağlamında bir hazırlığı varsa, Papadopulosun da ekim ayına kadar zaman kazanma babında bir senaryosu var...Bu nedenle gerek Rum lideri, gerekse onun sözcüleri iki husus üzerinde önemle duruyorlar: Birincisi, Annan Planının artık geçerli sayılmadığı ve herhangi bir temas olacaksa farklı bir zemin üzerinde yapılması gerektiğidir. İkinci husus ise, Rum tarafının 3 Ekime kadar "tanınması" ile ilgili pozisyondur. Papadopulos o tarihe kadar çözüm olsun olmasın, Türkiyenin mutlaka Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini tanımasını şart koşuyor; aksi halde ABnin Türkiye ile müzakerelere başlamasını "engelleyeceği" tehdidinde bulunuyor...Bu durumda Kofi Annanın yeni bir süreç için kollarını sıvaması mümkün mü? Türkiyenin iyi niyetli girişimine rağmen eğer BM bu işi yeniden ele almazsa, çözüm yönünde bir adım atılabilir mi?***ASLINDA Papandreunun şimdiki stratejisi, daha çok ABye dayanmak ve ekim ayına kadar statükonun devamını sağlayarak Ankarayı kendi yönetimini tanımaya zorlamaktır.Bu senaryo, şimdi Papadopulosun, vaktiyle Türk tarafında seslendirilen "Çözümsüzlük en iyi çözümdür" anlayışına kaydığını gösteriyor. Glafkos Klerides ve Yorgo Vasiliu gibi gerçekçi liderler Papadopulosu (özellikle son günlerde) eleştiriyorlar; ama Rum tarafının "resmi" pozisyonu bu...Papadopulos bu politikasını değiştirebilir mi? Onu bu yönde kim zorlayacak?Açıkçası bu baskıyı yapabilecek güç, ne BM, ne ABdir, olsa olsa ABDdir ve onun yanında İngilteredir... BM Güvenlik Konseyi, Annanın Kıbrıs raporunu -Rus vetosu ve Fransız itirazı yüzünden- onaylamış bile değil... ABye gelince, veto hakkına sahip Kıbrısın ve de Yunanistanın oradaki varlığı ve üyeler arasında görüş birliğinin yokluğu, enerjik bir tavır almasına engel...Bu aşamada Ankaranın her koldan (ABD, BM, AB, vs) diplomatik atağa geçmesi kuşkusuz çok isabetlidir. Ama doğrusu bu inisiyatifler sonunda ekim ayına kadar çözüme götürecek bir sürecin başlaması olasılığı zayıf görünüyor... skohen@milliyet.com.tr SİMDİLİK sadece sözü ediliyor, ama tüm belirtiler ocak ayından itibaren Kıbrıs konusunda yeni girişimlerin başlayacağını gösteriyor.