Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Bu seferki, farklı bir zirve idi.
       Camp David'de Başkan Clinton, Ehud Barak ve Yaser Arafat'ı bir araya getirmişti. Şarm el Şeyh'te ise başka katılımcılar da vardı: BM Genel Sekreteri Kofi Annan, AB adına Javier Solana, ev sahibi Başkan Mübarek ve Ürdün Kralı Abdullah...
       Bundan önceki zirvelerde "barış" konuşulmuştu; bu kez ise "savaş". Diğer bir deyişle Şarm el Şeyh zirvesinin amacı, kesilen barış sürecinin yeniden nasıl başlatılabileceğini değil, 18 gündür devam eden kanlı çatışmaların nasıl sona erdirilebileceğini belirlemekti. Bu nedenle bu toplantıya "olağanüstü zirve" adı verildi.
       Buna, Filistinlilerle İsraillilerin isteksiz katılışı dikkate alınırsa, "zoraki zirve" demek de mümkün.
       Zoraki, ama zirve sonunda iyi bitti sayılır. En azından - başta korkulduğu gibi - taraflar masadan kalkmadı veya salonu terk etmedi. Uzun saatler süren müzakere maratonu, nihayet Clinton'ın ve bu kez oluşturduğu "diplomatik koalisyon"un yoğun baskısı sonucunda, bir mutabakatla sonuçlandı.
       * * *
       ŞİMDİ bütün mesele, Şarm el Şeyh'te zorlukla (veya zoraki olarak) varılan mutabakatın uygulanıp uygulanamayacağıdır.
       Dışarıdan bu mutabakat makul görünebilir. Nedir bunun başlıca maddeleri? İki tarafın liderleri, çatışmaların derhal sona ermesi için harekete geçecekler. Filistinliler şiddete başvurmayacak, serbest bıraktıkları Hamas militanlarını yeniden tutuklayacaklar, polisin ve milisin İsrail askerlerine ateş açmasını yasaklayacaklar. İsrail ise, Batı Şeria ve Gazze'deki birliklerini geri çekecek, ablukayı kaldıracak, Gazze Havaalananı'nın açılmasına izin verecek.
       Mutabakatın bir de, soruşturma komisyonunun kurulması ile ilgili bir bölümü var. Böyle bir mekanizmanın kurulması işini Başkan Clinton (Kofi Annan ile birlikte) üstleniyor. Yani tartışmalı bir konu olan komisyonun kimlerden oluşacağı önümüzdeki günlerde belirlenecek.
       * * *
       PEKİ, Arafat ve Barak ateşkes ile ilgili taahhütlerini yerine getirebilecekler mi? Şarm el Şeyh zirvesinin gerçekten başarılı olup olmadığı, "uygulama aşaması"nda belli olacak.
       Hala devam eden çatışma ortamı içinde zirvede verilen sözlerin yerine getirilmesi oldukça zor.
       Gerek Arafat, gerekse Barak, zayıf durumdalar.
       Açıkçası Filistinliler, Arafat'ın Şarm el Şeyh'e gitmesini dahi istemiyorlardı. Gittiği takdirde, baskı altında, kendi görüşlerine ve isteklerine ters düşen bazı koşulları kabule zorlanacağından korkuyorlardı. Şimdi de, sokaklara dökülen kitleler, bu kaygılarının doğru çıktığını, savaşa son vermenin teslimiyet olacağını söylüyorlar.
       Arafat gerçekten öfkeli halkına söz geçirebilecek, çatışmayı esas amaç sayan militanları kontrol edebilecek mi?
       İsrail tarafında da Barak'ın Şarm el Şeyh'te verdiği sözü, özellikle kuvvetlerini geri çekmeyi ve ablukayı kaldırmayı ne ölçüde yaşama geçirebileceğini sormak gerek. İsrail'de bunu bir zaaf olarak görenler var. Pamuk ipliğine bağlı bir hükümetin başında bulunan Barak'ın siyasal tabanı çürük. O kadar ki, Ariel Şaron'la bir ulusal birlik hükümeti kurmayı önermiş bulunuyor. Şimdi bu öneriden vazgeçecek mi? Şiddet eylemleri devam ederse, birliklerini geri çekecek mi?
      
"Önce şiddet son bulmalı" demek kolay. Ama bunu mevcut koşullarda gerçekleştirmek son derece zor.
       Başkan Clinton Şarm el Şeyh'teki açıklamasında son söz olarak "bundan sonraki zor dönem için hayallere kapılmamalı" derken doğru söylüyordu...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr