Şebnem Burcuoğlu

Şebnem Burcuoğlu

sebnem.burcuoglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sadeleş… O telefonu kapat... Karbonhidrat yeme... Bize ‘daha iyi bir insan’ olmamız adına akıl verirken hâlâ yaşam koçuna falan gitmiyorsunuz inşallah.

Ne mutlu bize ki akıl verenimiz çok. Instagram sayfamıza koyduğumuz fotoğrafları eleştirenlerden tutun da yediğimiz patates kızartmasını boğazımızda bırakanlara kadar geniş bir yelpaze var ki, onlar her şeyin en doğrusunu biliyor zaten. Her zaman ulaşılabilir olmamak adına telefon detoksu yapmalıyız. Biraz kilo mu aldık ay hemen spora başlamalıyız. Evet, aynen böyle yapmalıyız; çünkü bu sene, yüklerden kurtulma, bırakmamız gereken ne varsa bırakma senesi. Bırakalım bırakmasına da esas konu bu değil. Esas konu, bırakanların henüz bırakmamış olanlara tasladığı üstünlük, böbürlenme. Bitmek bilmeyen bir tenkit. Hani bir şeyi yapma dersen inadına yapar ya karşındaki, aynen o hesap. Bir rahat bırakmıyorlar ki bırakalım!

Haberin Devamı

Telefonu yavaşça bırak

Bırak ve analog hayata geç. Bol bol kitap oku, mum yak, not defteri kullan, günlük tut, içinde sönen “Yaşasın, 2019 ajandası çıkmış!” sevincini canlandır, Kazdağları’nın tepesindeki o otelde inzivaya çekil... Bak gör nasıl iyi gelecek, döndüğünde kendini tanıyamayacaksın... Tamam, bunları yapman çok güzel ama içsel dünyanda yaşadığın değişimleri kendine mi saklasan? Adı üzerinde, içsel dünyan. Sen yüklerinden kurtulmak adına birtakım hareketler yapmış olabilirsin ama bunları benim yapmıyor olmamı kafama kakmana gerek yok. Belki ben henüz hazır değilim, belki yüzde yüz bir şehir insanıyım ve mazot solumadan yaşayamıyorum?

Bırak onu yerine

Sinemadaydık ve ben ilk yarı patlamış mısır yedikten sonra ikinci yarıda Frigo almak üzere buzluğa elimi attığımda “Bırak onu yerine” dedi daha o akşam yeni tanıştığım biri. Pardon da sen niye şimdi benim keyfimi kaçırıyorsun ki? Neymiş efendim midemizi abur cuburla dolduramazmışız. Aslanlar gibi yedim tabii. Benim mutluluk sebebim.

Süpermarket alışverişini bırak

Süpermarket yerine sokağımdaki bakkaldan alışveriş etme konusuna çok önem veriyorum. Hatta evime daha uzak olmasına rağmen üşenmeyip bakkala kadar yürüyorum. Lokal takılıyorum yani. Geçenlerde Nişantaşı’nda bir kafe sahibinin “Lokale odaklanmalıyız abi, lokale! Millet hâlâ süpermarketten alışveriş yapıyor!” şeklinde çektiği uzunca nutuğu dinledikten sonra çay sipariş ettim, deney tüpü gibi bir şeyin içinde geldi. Neymiş efendim, ince belli bardak kullanmıyorlarmış. E yavrum, hani lokale odaklanacaktın sen?

Haberin Devamı

Negatifliği bırak

“Pozitif düşün!”. En dibe battığım noktada bile yukarıya çıkmak için kendime telkinde bulunduğum bir emir bu. Lakin bazen pozitif düşünemiyor insan. Sövmek, deşarj olmak ve “Bence aşırı haklısın” cümlesini duymak istiyor. İşte bu noktada kendini TED Talks’ta konuşmacı sanan bir tip çıkabiliyor karşınıza ve “Negatif düşünürsen hızlı yaşlanırsın”larla, “Sen kendine değer vermezsen el alem sana nasıl değer versin?”lerle damdan düşer gibi iki dakikada hayat dersi vermeye başlıyor. Yahu iki dakika bırak da yaşayayım elemimi, kederimi! En başa dönecek olursam yaşam koçlarına boşuna para dökmeyin arkadaşlar. Önümüz, arkamız hep yaşam koçlarıyla dolu.