Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dışişleri Bakanlığına getirilen Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Ankara’daki diplomatik çevrelerde bilinen bir isimdir. Başbakan Erdoğan’a yakınlığı nedeniyle de dış politikadaki ağırlığını hep hissettirmiş olan birisidir. Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olarak atanacağına ise söz konusu çevrelerde özellikle son günlerde kesin gözüyle bakılıyordu. Bu varsayımın AKP içinden de güçlü sinyallerle beslendiğini burada belirtmekte yarar var.
O kadar ki, Davutoğlu’nun bu göreve atanmaması aslında beklenmedik bir sürpriz olarak karşılanırdı. Fakat bu olmadı. Beklenen oldu. Bu da hükümetin, en azından bu atama açısından,  diplomatları, Türk dış politikasının karmaşık bir hal aldığı bir sırada, bir  “bilinmeyen” ile karşı karşıya bırakmak istemediğini gösteriyor.

Hâkimiyeti tartışılmaz
Davutoğlu’nun Türk dış politikasını ilgilendiren konulardaki hâkimiyeti tartışılmaz. Ele aldığı konulara getirdiği geniş ve akademik ağırlıklı perspektifler ise her zaman ilginç bulunmuştur.
Türkiye için özellikle Ortadoğu kapsamında çizdiği perspektifler kendisini sık sık, “Yeni Osmanlıcılığın Mimarı” yakıştırmasının hedefi de yapmıştır. Kendisi bu yaklaşımı her zaman reddetse de, aslında ne anlama geldiği belli olmayan bu yakıştırmanın bugün dahi yapıldığını görüyoruz.
Bu arada, Hamas ile ilişkilerin mimarı olarak bilinmesi nedeniyle, Davutoğlu’nun Batı nezdinde kendisini geçmişte tartışmalı bir konuma oturttuğu da bir gerçek. Bu açıdan bakıldığında İsrail ile ilişkilere yaklaşımı ilgi ile izlenecektir. 

ABD ziyareti başarılı
Aynı şey belki yakın bir zamana kadar ABD ile ilişkiler açısından da belki söylenebilirdi. Fakat Davutoğlu’nun bundan kısa bir süre önce, yeni işbaşına gelen Obama yönetimi ile gecikmeden köprüler kurmak amacıyla Washington’a son derece başarılı bir ziyarette bulunduğunu da hatırlamakta yarar var. Bu arada,  ABD ve Avrupa’da,  Davutoğlu’nun İsrail ile Suriye arasında yakın bir geçmişe kadar yürütülen ve “tarihi” diye nitelenebilecek olan dolaylı görüşmelerin arkasındaki isim olduğu da unutulmuş değil.
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin son Suriye ziyareti sırasında Şam’da yaptığı resmi görüşmelere, o sırada bölgede bulunan Davutoğlu’nu da davet ettiğini burada tekrar not etmekte yarar var. Bu nedenle, İsrail ile Suriye arasındaki görüşmelerin tekrar başlaması halinde, Davutoğlu’nun merkezi bir rol oynayacağına kesin gözüyle bakılıyor. 

Büyükelçinin umudu
AB ile ilişkilerle bugüne kadar fazla ilgilenmediğine dair bir izlenim olsa dahi, Davutoğlu’nun bu konuya hâkimiyeti de, kendisini Avrupa’da çeşitli konferanslarda dinlemiş olanlar tarafından biliniyor. Bu arada, kabine revizyonundan sonra dün akşam konuştuğumuz bir AB büyükelçisinin, Davutoğlu’nun atanmasından sonra hükümetin AB ile ilişkilere yeni bir ivme kazandıracağına dair umudunu dile getirdiğini de burada aktarmak isteriz.
Davutoğlu’nun önümüzdeki dönemde karşısında bulacağı ve hem AB’nin hem de ABD’nin yakından izlediği en önemli konu, kuşkusuz, Ermenistan ile uzlaşma arayışları olacak. Söz konusu süreci sürdürürken Azerbaycan ile bozulma eğilimine giren ilişkileri düzeltmek ise Davutoğlu’nun tüm diplomasi maharetlerini gerektirecek.