Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan, geçen hafta Azerbaycan Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Türkiye ile Ermenistan arasındaki “normalleşme” sürecini Karabağ sorununun çözümüne bağladı. Bu çözümden de Ermenilerin işgal ettikleri Azeri topraklarından çekilmelerini anladığını ortaya koydu.
Erdoğan böylece, Ermenistan ile yürütülen sürece Azerbaycan’ın gösterdiği sert tepkiden sonra nisan başında yaptığı açıklamayı bu kez Azeriler nezdinde tekrarlamış oldu. Bu açıdan bakıldığında Bakü’de yeni bir şey söylemedi.
Fakat Erdoğan’ın, en azından bu yönüyle tutarlı olan açıklaması, Türk diplomasisinin bu konuda ciddi bir kafa karışıklığı yaşadığına dair izlenimi güçlendirdi. “Ankara ile Erivan arasındaki  ‘yol haritası’ Azerilere verilen bu güvence ışığında ne anlama geliyor?” Diplomasi camiasında şimdi merak edilen budur. 

Kuşkular gitmişe benzemiyor
Başbakan Erdoğan’ın nisan ayındaki açıklamasına rağmen,  Azerbaycan’da Türkiye’ye karşı duyulan güvensizliğin temelinde de zaten bu yatıyordu. Zira hatırlanacağı gibi, bu “yol haritası” Erdoğan’ın o açıklamasından sonra ortaya çıkmıştı.
Bu arada Ermeni tarafı da yol haritasında bir “Karabağ koşulu”nu kabul etmeyeceğini belli etmişti. Bu durumda Bakü’de, “Türkiye ya ikili oynuyor, ya da Ankara’da erkler arasında kopukluk var?” görüşü ön plana çıkmıştı.
Erdoğan’ın Azerbaycan Meclisi’ndeki konuşması bu kuşkuları gidermişe benziyor. Bu konuşmadan sonra, bu kez Ermenistan’dan kızgın açıklamaların gelmesi de Azerileri memnun edecek niteliktedir.
Özetle genel durum, daha önce yazdığımız gibi, Ermenistan ile normalleşmenin başka bahara kaldığını gösteriyor. Zira Karabağ konusundaki diplomaside bir canlılık görülüyorsa da, taraflardaki hevessizlik, çözüme yakın zamanda varılabileceğine dair umutları beslemiyor.
Azeri ve Ermeni dışişleri bakanlarının haziran başında Rusya’da yapacakları görüşmeden de çok fazla bir şey beklenmiyor. Bu arada, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkiysan’a bu işe giriştiği için ülkesinde duyulan tepkiler de giderek artıyor. Bu gelişmelerin, bu sürece başından beri kuşkuyla bakan Batı’daki Ermeni diyasporasını memnun ettiğini söylemeye ise gerek yok. 

AKP iktidarına künde
Peki, AKP iktidarı, altından kalkamayacağı bu işe niçin girişti? Azerbaycan’dan gelecek tepkileri azımsadı mı? Yoksa “büyük biraderiz Bakü bizi dinler” diye mi düşündü? Bunlar doğruysa ortada ciddi bir hesap hatası var demektir.
Türkiye’nin kendi çıkarlarına uygun bir Kafkasya politikası oluşturmakta bağımsız olmadığı, bu çerçevede Azerbaycan’a ne kadar bağımlı olduğu da böylece ortaya çıkmış oldu. Bu arada Azerbaycan’ın Türkiye’nin iç siyasetinde hiç de azımsanamayacak bir etkiye sahip olduğu da bu vesileyle görüldü.
Kısacası, ortada bir “büyük biraderlik” durumunun söz konusu olmadığı anlaşıldı.
Özetle, “kardeşlik bağlarına” rağmen kendi uluslararası çıkarlarını çok iyi kollayarak KKTC’yi bugüne kadar tanımayı reddeden Azerbaycan, doğal gaz, milliyetçi Türk kamuoyu ve Rusya ile siyasi flört gibi enstrümanları tutarlı bir kararlılıkla kullanarak AKP iktidarını Ermenistan konusunda “kündeye getirdi.”
Ancak, bu kez Batı’dan gelen sesler de, Karabağ sorunuyla Türkiye ile Ermenistan arasındaki sürecin farklı şeyler olduğunu vurgulamaya çalışıyor. Karabağ’da arabuluculuk eden “Minsk Grubu”nun Fransız Eşbaşkanı Bernard Fassier de bunu söyleyenlerden.
Bugün Ankara’da resmi temaslarda bulunacak olan Fassier’in “Türkiye ile Ermenistan arasındaki süreç Karabağ nedeniyle durmasın” mesajını vermesi bekleniyor. Washington’dan da benzeri seslerin geleceği kesin.
Fakat Erdoğan’ın açıklamalarından sonra bu sürecin nasıl süreceği meçhul. Böylece Türkiye yeni bir kıskacın etki alanına girerken, diplomasimiz açısından gerçekten de kafa karışıklığına işaret eden bir durumla karşı karşıya olduğumuz görülüyor.