Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rio de Janeiro
BM’nin, “İsrail-Filistin Sorununda Yeni Çözüm Arayışları” konulu medya semineri için Brezilya’nın efsane kenti Rio de Janeiro’dayız. Buraya Türkiye’deki dostlarımızın imalı “İpanema” ve “Copacabana” esprileri arasında geldiysek de, ele alınan konular hiç de şaka kaldıracak türden değil.
Dünyanın önemli gazetelerinin isim yapmış Ortadoğu muhabirlerinin yanı sıra, üst düzey BM yetkilileri ile diplomatların da hazır bulundukları seminer sırasında, Arap ve İsrailli katılımcılar arasında yaşanan gerginlikler de zaten bunu ortaya koydu. Bu arada, İsrailli gazeteciler arasında yaşanan sert tartışmalar da ayrıca dikkat çekti.
Seminer sırasında bazı ilginç tespitlerimiz de oldu. Dünyanın öbür ucunda bulunmasına rağmen, Brezilya kamuoyunun, Türk kamuoyuna oranla, Ortadoğu sorunu ile çok daha yakından ve çok daha ayrıntılı bir şekilde ilgileniyor olması bunlardan biriydi. 

Brezilya’nın Ortadoğu’ya bakışı
Bunun ise Türkiye’de pek bilinmeyen bir nedeni var. 170 milyon nüfuslu Brezilya’nın milyonlarca Arap kökenli ve Yahudi vatandaşı var. Dedesi Osmanlı ordusuna katılmamak için buraya göç etmiş olan Arap kökenli yaşlı bir gazeteci, bu çerçevede bize ilginç bilgiler verdi.
Söylediğine göre,  Brezilya’daki Lübnan kökenli vatandaşların sayısı, Lübnan’ın bugünkü nüfusundan fazlaymış. Bu arada, dinleri ne olursa olsun, Osmanlı topraklarından buralara göç etmiş olanlara halk arasında “Turco” diye hitap ediliyormuş.
Öte yandan, Brezilya’daki Arap kökenliler ile Yahudilerin sorunsuz olarak iç içe yaşıyor olmaları bir diğer ilginç tespitimiz oldu. Hatta, seminere katılan Brezilyalı Yahudilerin, İsrail’in Filistinlilere karşı uyguladığı şiddeti Arap gazetecilerden daha sert ifadelerle eleştirmeleri, İsrail’den gelen katılımcıları çok şaşırttı.
Bu durumda Brezilya’nın Arap ülkeleriyle eskilere dayanan çok iyi ilişkileri olması şaşırtıcı değil tabii. Brezilya Dışişleri Bakanı Celso Amorin’in seminerde yaptığı konuşma da zaten bunu yansıttı. 

Arap-İsrail sorununda yeni oyuncu
Amorin -uzak olmasına rağmen- ülkesinin Ortadoğu ile ne denli yakından ilgilendiğini de ortaya koydu. Dahası, ABD’nin özel Ortadoğu temsilcisi George Mitchell’in bölgeye gitmesiyle yeni beklentilerin doğduğu bu günlerde, Brezilya’nın, Arap-İsrail sorunlarına çözüm arayışlarında yeni bir oyuncu olarak ortaya çıkabileceğine dair ipuçları da verdi.
Amorin’in, “10 sınır komşumuz var ve 130 yıldır hiçbiriyle savaş yaşamadık. Onun için barıştan anlarız” sözleri ise dikkat çekiciydi. Nitekim, İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman da, geçtiğimiz günlerde buraya yaptığı ziyaret sırasında, Brezilya’nın Arap ülkeleriyle olan iyi ilişkilerinden yararlanmak istediklerine dair mesajlar vermiş.
Türkiye’nin Ortadoğu’daki rolüne gelince, bizim yaptığımız konuşma dışında seminerde bu konuya hiç kimsenin değinmemesi dikkatimizi çekti. Daha doğrusu buna bir kez değinildi. O da, konuşmacılardan birinin, “Türkiye’nin İsrail ile Suriye arasında oynadığı, ancak sonuçsuz kalan süreç” şeklindeki cümle arası ifadesiydi.

Türkiye’nin kredibilite sorunu
Türkiye’nin rolünü İsraillilere sorduğumuzda aldığımız yanıt ise, “Malum nedenden dolayı hükümetinizin İsrail’de bir kredibilite sorunu var” şeklinde oldu. Buradaki atıf tabii ki Davos olayınaydı.
Buna karşın, İsrail’in eski Dışişleri Bakan yardımcılarından Eli Dayan, “Çok önemli bir ülke olduğu için Türkiye’yi özellikle Suriye ile olan sürece tekrar dahil etmek için bir arayış olduğunu biliyorum” diye konuştu. Ancak, ısrarla sorduysak da, ayrıntıya girmedi.
Diğer İsrailli muhataplarımızdan aldığımız izlenim ise, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Tel Aviv’i ziyaret etmesi,  bunun da kısa süre içinde en üst düzeyde bir resmi ziyaretle taçlandırılması durumunda -ki Cumhurbaşkanı Gül’ün İsrail ziyareti uzun zamandır gündemde- tıkanıklığın giderilebileceği şeklindeydi.