Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İsrail’in, Türkiye gibi, terör saldırılarına karşı misillemede bulunma hakkı var. Ancak, ölçü kaçınca devletler de terör örgütünün düzeyine inmiş oluyorlar.
Bu nedenle, Hamas tarafından Yahudi yerleşim merkezlerine fırlatılan roketlere karşı İsrail’in sergilediği, “mukabele-i bil misil” değil, “mukabele-i bin misil” örneğini “devlet terörü” sınıfına sokabiliriz.
Ancak, İsrail için bu çok da önemli değil. Zira kendisi için tek bir ülke önem taşıyor. O da İsrail saldırıları karşısındaki tutumuyla, bu kez de olduğu gibi, her zaman “rahatlatıcı” ve “teşvik edici” olan ABD’dir.
Ancak, dünyadan gelen tepkilerin de İsrail’i rahatsız edecek nitelikte olduğu söylenemez. Genelde Araplara yakın duran Rusya bile, “denge” unsurunu kollayarak, İsrail’i kınamak yerine, iki tarafı saldırılardan vazgeçmeye davet etti.

Erdoğan’ın kızgın sözleri
Sonuçta Batı’dan kendisine tek taraflı bir yüklenme olmadığını gören İsrail rahatladı. Buradaki temel etken, bizce, dünyada artan İslamofobi ve Hamas’ın -İslam âleminin aksine, Batı’da “özgürlük savaşçısı” olarak değil, “İslami terör örgütü”olarak görülmesidir.
Bu arada, Başbakan Erdoğan’ın, Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas’ı bile geride bırakan İsrail’e dönük kızgın sözleri de, Batı’da, “İslami dayanışma” çerçevesinde görülecektir. Erdoğan’ın, Hamas saldırılarını göz ardı eden tek taraflı çıkışı, Türkiye’nin hızla İslam âlemine kaydığını savunanların elini de güçlendirecektir.
Kısacası, “Sizde varsa, İran’da niçin nükleer silah olmasın” anlamına gelen çıkışı gibi, Erdoğan’ın -Türkiye’deki İslami kesimde kuşkusuz çok puan toplayacak olan- bu İsrail çıkışı da, Ankara’nın dış politika yönetimi için sorun yaratma potansiyeline sahiptir.

Kişisel his değil devlet adamlığı
Sonuçta, Türkiye gibi büyük ve önemli ülkelerin başında bulunanların dini veya etnik temele dayanan kişisel hislerini bir yana bırakıp -bu gibi hallerde daha fazla “devlet adamlığı” sergilemeleri gerekiyor.
Rusya’nın Gürcistan’ı işgal edip bölmesi karşısında bunu sergileyebilen Erdoğan’ın aynısını bu durumda sergileyememesi bizce de “İslami dayanışma dürtüsü”nden kaynaklanıyor.
Yoksa, yukarıda da dediğimiz gibi, biz de biliyoruz ki Hamas’ınki terörizm ise, İsrail’inki de devlet terörüdür.
Peki, İsrail işi bu noktalara tırmandırmakla neyi hedefliyor? Bu orantısız misilleme gerçekten Hamas’a mı dönük, yoksa daha geniş bir amacı mı var? Okuduklarımıza bakılırsa, İsrail bölgedeki gidişattan hiç de memnun değil.

Barak’ın sözleri kaygı verici
Irak işgali ABD’yi istenen şekilde bölgeye yerleştiremedi, aksine, İsrail’deki tehdit algılamasını artırdı. İran’ın nükleer emellerine karşı askeri misilleme fikrini ise bugün İsrail’den başka savunan yok.
Bush yönetimi bunu desteklese bile, Amerikan kamuoyunun desteklemeyeceği de artık belli oldu. Öte yandan İsrail, aslında seçilmesini hiç arzulamadığı Barack Obama’nın Hamas ve İran ile diyalog arayışına girmesi olasılığından da çok büyük endişe duyuyor.
Bu durumda Hamas’ın akılsız roket saldırıları, aşırı milliyetçilerin elinde olan İsrail’in işine dahi gelmiş olabilir. İsrail’in, Obama’nın başkanlığı öncesinde gelişmeleri istediği askeri mecraya sokmak için bunu bir “altın fırsat ” olarak değerlendirmiş olması göz ardı edilemez.
Fakat bu doğruysa, o zaman dünya barışı açısından İsrail’i Hamas’tan daha tehlikeli kılan bir durumla karşı karşıyayız demektir. “Şimdi savaş zamanı” diyen İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın sözleri de bu nedenle kaygı vericidir.