Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu durumda, bizde bazılarının kendilerini "aşiret reisi" diye aşağılama çabaları da haliyle havada kalıyor. Bu yaklaşımın ne denli hatalı olduğunu zaten Genelkurmay Başkan Orgeneral Hilmi Özkök de geçen günlerde ortaya koydu. Irak Devlet Başkanı'nın Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulunması halinde bu kişinin, Celal Talabani'den başkası olmayacağını hatırlattı. Türkiye'nin hoşuna gitmeyebilir fakat Iraklı Kürt liderlerin uluslararası saygınlığı artıyor. Bunu son olarak önceki gün, Kürdistan Demokratik Partisi Başkanı Mesud Barzani'nin Papa tarafından kabul edilmesinde görüyoruz. Bu arada, Kürdistan Yurtsever Birliği Başkanı Celal Talabani'nin de, "Irak Cumhurbaşkanı" sıfatıyla, Papa tarafından geçen hafta kabul edildiğini, Barzani'nin ise kısa bir süre önce Beyaz Saray'da sıcak bir şekilde karşılandığını da hatırlatmak isteriz. Hoşa gitsin veya gitmesin, Hilmi Paşa'nın da dediği gibi, Talabani bugün Irak Cumhurbaşkanı'dır. Aralık ayında yapılacak genel seçimler sonrasında şekillenecek siyasi ortamda da, büyük olasılıkla, bu koltukta oturmaya devam edecektir. Barzani'ye gelince, o da, halkoylamasıyla kabul edilen Irak anayasasına dayanarak, "Kürdistan Bölgesel Hükümeti Başkanı" sıfatıyla dünyayı dolaşıyor. Bu arada her iki lider, diplomasi oyununu da çok zarif bir şekilde oynuyorlar. Bunu yaparken de hiç de öyle "cahil aşiret reisi" görüntüsü vermiyorlar. Önce Talabani'ye bakalım. "Saddam'ın idam cezasını onaylamam" diyor. Başta Halepçe katliamı olmak üzere, Saddam'ın her türlü zulmüne maruz kalmış bir milletin temsilcisi olarak bunu söylemesi kolay olmasa gerek. Diplomasi oyunu Buna karşın, hem ilkesel bir duruş sergilemiş, hem de uygar dünyaya somut bir mesaj göndermiş oluyor. Bizde ne kadar kuşkuyla karşılanırsa karşılansın, bu, Batı'da sempati toplayacak olan bir tavırdır. Barzani'nin Papa'ya Hz. İsa'yı tasvir eden bir kilimi hediye etmesi ise Kürtlerin laiklik tavırlarını ortaya koyuyor. Ortadoğu'da böyle bir jestte bulunacak Müslüman liderlerin sayısının az olması, hem bu jestin anlamını hem de Kürt liderlerin Batılılar nezdindeki itibarını artırıyor.Pazar akşamı Irak'tan sorumlu önemli bir Batılı diplomatla birlikteydik. Saptanan kural gereğince konuşulanları kişiye atfen yazamıyoruz. Ancak söylediklerinden şunu çıkardık: Irak'ın toprak bütünlüğünü korumak bu aşamadan sonra sadece bölgesel özerkliği artırmakla olabilecektir. Nedeni ise aslında Kürtler değil, Şiiler. Zira Şiiler, şeriat istiyorlar. İlkesel duruş Kürtler ise bunun Irak'ın tümüne teşmil edilmesine kesinlikle karşılar. "İstiyorlarsa kendi bölgelerinde uygulasınlar" diyorlar. İşin ironik yanı şu ki, şeriatın Irak'ın tümüne gelmemesinin teminatı şu anda Cumhurbaşkanı Talabani'dir. Diğer bir ironi ise, Irak'ın dağılması halinde, Kuzey Iraklı Kürtlerin, modernite ve laiklik ekseninde Türkiye'nin tercihlerine en yakın duracak kesim olmasıdır. Bu gerçekler karşısında Türkiye ya Kuzey Iraklı Kürtlere dar açılı gözlüklerden bakmaya devam edecek ve uzun vadede kaybedecek ya da saygınlıkları sürekli artan Kürt liderlerle karşılıklı çıkarlara hizmet eden esnek, dinamik ve işlevsel politikalar geliştirecek. Açıkçası, ikincisi dışında başka seçenek görünmüyor. semihi@cnnturk.com.tr Talabani teminatı