Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gözler bugün Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan’ın Prag’da yapacakları ve Cumhurbaşkanı Gül’ün de yakınlarında hazır bulunacağı görüşmeye dönecek. Zira bir atalet ve “havanda su dövme” döneminin ardından, Dağlık Karabağ görüşmeleri son gelişmelerin ışığında yeniden önem kazanmış bulunuyor.
Bu arada, Rusya ve ABD’nin de bu kez soruna daha büyük bir ciddiyetle eğildikleri görülüyor. Bunda, kuşkusuz, Ermeni-Azeri uzlaşmazlığını çözmek için yapılan bir işbirliğinden çok, iki ülkenin Güney Kafkasya’da artan rekabetlerinin etkisi var.
Nitekim, Rusya’nın geçen yaz Gürcistan’ı işgal edip bölmesinden sonra Moskova ile Washington arasındaki bölgeye dönük etkinlik yarışı doruğa çıkmış bulunuyor. Bu rekabetin şimdiki alanı ise Azerbaycan ve Ermenistan’dır.
Hem Moskova hem de Washington bu iki ülke üzerindeki etkilerini birbirlerine karşı artırmak istiyor. Bu nedenle, Karabağ sorununu çözmek için AGİT şemsiyesi altında çalışan “Minsk Grubu”nun üyesi olmalarına rağmen, meseleye farklı açılardan yaklaşıyorlar.
Bu arada, Türkiye ile Ermenistan arasındaki uzlaşma arayışları da bölgedeki gelişmeleri hızlandıran beklenmedik bir faktör oldu. ABD burada kendisi için bir avantaj görüp bu uzlaşmayı sağlamaya çalışıyor. Rusya ise, bu süreç nedeniyle Türkiye’ye kızan Bakü’yü kendi tarafına çekmeye çalışıyor.

Karabağ sorunu
Ancak, bu karmaşık durum içinde Ermenistan ve Azerbaycan’ın göz ardı edemeyecekleri gerçekler var. Erivan’ın, Türkiye’ye karşı güvenliğini sağlayan Rusya’dan kopup ABD güdümündeki NATO eksenine kayması mevcut ortamda mümkün görünmüyor. Bakü’nün ise, Batı ile ilişkilerini zayıflatıp, Rusya güdümünde bulunan ve Ermenistan’ın da üyesi olduğu “Kolektif Güvenlik Antlaşma Örgütü”ne (KGAÖ) kayması kolay değil.
Fakat, Türkiye’nin kendi çıkarlarını gözeterek Bakü’den bağımsız bir Kafkasya politikasına yönelmeye çalışmasının Azeri liderliğini köşeye sıkıştıran bir başka faktör olduğu da ortada.
Gözlemcilere göre, Bakü’yü Karabağ konusuna daha geniş açıdan bakmaya zorlayacak etkenlerin arasında Ankara’nın Ermenistan ile başlattığı uzlaşma süreci de bulunuyor.
Özetle, Erivan’a karşı ana kozlarından birini kaybetmeye başladığına inanan Azeri liderliği, statükoyu bu nesnel baskılar karşısında fazla sürdüremeyeceğini anladı. Aynı şey aslında Ermeni tarafı için de geçerli. Ermenistan’daki aşırı milliyetçilerin Ankara ile yürütülen sürece şiddetle karşı çıkmalarının başlıca nedenlerinden biri de zaten, “Karabağ elden gidiyor” korkusudur. 

Taşlar yerinden oynadı
Ancak, Ankara’ya ne kadar kızarsa kızsın, Azeri liderliği Türkiye’yi bu genel çerçeve içinde göz ardı edemeyeceğini de biliyor. Azerbaycan Dışişleri Birinci Yardımcısı Araz Azimov’un hafta başında Ankara’da Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile yaptığı görüşme de zaten bunu ortaya koyuyor.
Başbakan Erdoğan’ın Prag’daki görüşmelerden kısa bir süre sonra Bakü’ye gidecek olması, bundan birkaç gün sonra da Moskova’da Başbakan Putin ile görüşecek olması Ankara’nın artık Güney Kafkasya’daki gelişmelerle daha yakından ilgileneceğinin bir diğer göstergesi olarak kabul ediliyor.
Bu çok yönlü gelişmelerle, bunlardan kaynaklanan çok yönlü baskıların nasıl sonuç vereceği şu aşamada belli değil. Tek belli olan şey, bölgedeki durumun eskisi gibi süremeyeceği gerçeğidir.
Türkiye ile Ermenistan arasındaki süreç de, bu çerçevede, taşları yerinden oynatan önemli etkenlerden biri olmuştur.