Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Nabucco projesinde elbette ki yolun başındayız. Pazartesi günü imzalanan hükümetlerarası anlaşmadan sonra yapılacak daha çok iş var. Bunların teknik ayrıntıları hakkında basında bol haber ve yorum var zaten.
Buna rağmen 2015’te veya ona yakın bir tarihte projenin büyük ölçüde tamamlanması amaçlanıyor. Böyle bir hedefin konmuş olması projeye “lokomotif güç” sağlayacaktır. Projenin arkasında çeşitli devletlerin ve AB’nin iradesi olması da, teknik görüşmelerde en önemli destekleyici unsur olacaktır.
Son günlerde sık sık hatırlatıldığı gibi, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı projesi de insana “deja vu” yaşatacak kadar benzeri bir süreçten geçmişti. Devlet iradesi, çok tartışılan o projeye zamanla ekonomik fizibilite kazandırmıştı. Bunun sonucunda bugün Hazar petrolü Ceyhan’a akıyor.
Bu nedenle, Milliyet’in önceki günkü başyazısında da belirtildiği gibi, dönüşü olmayan bir sürece girmiş bulunuyoruz. Geri kalanı ise, zaman zaman çok zorlu sorunlarla karşılaşılacak olsa dahi, teknik ayrıntılardır. 

İmza törenine dünya ilgisi

Pazartesi günkü imza töreninin dünya çapında ilgi çekmesinin başlıca nedeni de zaten bu siyasi iradenin devletler düzeyinde ortaya konmasıdır. Bu irade bu denli dikkat çektiğine göre, zorlu ayrıntılara rağmen, karamsar tablolara yer olmadığını düşünüyoruz.
Nitekim Moskova’da hükümet sözcülerinin, Rus basınında yazılanların aksine, “Bu önemsiz bir gelişmedir. Bir yere de gitmez” diye konunun önemini azaltmaya çalışmaları da bunu gösteriyor. Zira aklı başında hiçbir Rus yorumcu “Bu iş bir yere gitmez” demiyor.
Fakat şunu da vurgulamak lazım. Zaten imza töreninde de diplomatik sözlerle ortaya kondu. Nabucco, Rusya’ya alternatif yaratacak bir proje değil. Proje tüm boyutlarıyla hayata geçtiğinde bile Avrupa, Rusya’dan büyük miktarda gaz almaya devam edecek.
Nabucco sadece “çeşitlendirme” yoluyla tek kaynağa bağımlılığı belli ölçüde azaltmayı hedefliyor. Avrupa için bu hedefin arkasında pragmatik nedenler de var. Sonuçta, enerji silahını kullanarak Avrupa’nın bir kısmını kışın ortasında titreten Rusya’dır. Bu da geleceğe dönük ciddi bir güven bunalımı yaratmıştır.
Moskova istediği kadar “bir daha olmaz” desin, bu silahı bir kez kullandınız mı güven buharlaşıp gider. Nabucco ile yakından ilgilenen ABD’nin çok farklı stratejik hesapları olsa bile, Avrupa esas itibariyle bu güvensizlikten kaynaklanan kaygıları gidermek istiyor.

Rusya’nın endişesi

Moskova’nın, bunu bilmesine rağmen, Nabucco’ya karşı çıkması ise güveni daha da sarsıyor. Zira Rusya, pazar payı kaybetmekten çok, sanki siyasi etkinlik kaybetme endişesi yaşıyormuş gibi bir görüntü veriyor. Oysa Nabucco’ya katılacak olsa -ki buna, ABD dahil, hiçbir taraf karşı çıkmıyor- hem ekonomik açıdan kazanacak hem de Avrupa’daki güven bunalımını gidermiş olacak.
Çünkü bu kanaldan akan gazın mutlak kontrolü kendisinde olmayacak. Böylece, ileride siyasi nedenlerle hem diğer boru hatlarına hem de Nabucco’ya gaz vermemesinin anlamsız olacağını anladığını Avrupa’ya göstermiş olacak. Zira o sırada diğer ülkelerin stokları sayesinde Avrupa’ya gaz sağlanmaya devam edecek.
Rusya ayrıca, dediğimiz gibi, Avrupa’ya giden diğer hatlarının yanı sıra, Nabucco’dan da para kazanmış olacak. Aslında Rusya’nın ileride bu projeye katılma olasılığı yabana atılmamalı bizce. BP’nin yayımladığı ve dünkü Milliyet’te de yer alan verilerin de ortaya koyduğu gibi, etrafımız gerçekten “gaz kaynıyor”.

Siyasi ve ekonomik faktör

Bu da Nabucco’nun zaman içinde bölgedeki tüm üretici ülkeler açısından artan bir öneme sahip olacağını gösteriyor. Bu durumu engellemesi veya gazın sırf kendi hatlarından geçmesini sağlaması mümkün olmadığı için Rusya da bu projeye bir şekilde katılmak isteyecektir.
Nabucco’yu önemli kılan daha çok siyasi ve ekonomik faktör var. Gelecekte bunlara da değineceğiz. Burada son söz olarak, hükümetin de başarıyla takip ettiği bu projenin öneminin hiçbir şekilde azımsanmaması gerektiğini belirtmek istiyoruz. Projeye ilgi gösteren ülkelerin sayısındaki artış da zaten bunu kanıtlıyor.