Senim Tanay Karakuş

Güneş kremi ve kozmetik ürünlerinde yaygın olarak kullanılan bir içerik olan titanyum dioksit, çeşitli şeker türleri, sakızlar, dondurulmuş pizza gibi önceden paketlenmiş yemekler ve daha fazlası dahil olmak üzere en sevdiğiniz yiyeceklerin bazılarında bulunabilir. Peki bu ne anlama geliyor? Gelin birlikte bakalım.

ENDİŞELERE YOL AÇTI

Toz halinde metalik bir bileşik olan katkı maddesi titanyum dioksit, kozmetik ürünlerin rengini geliştirmek ve onları daha parlak hale getirmek için kullanılıyor. Ayrıca bu katkı maddesi güneş koruyucularda yararlı olan UV direncine sahip. Bununla beraber dövme mürekkebinde, bazı ilaçlarda ve kadın hijyen ürünlerinde de bulunuyor. Ancak boyalarda, kağıtlarda ve plastiklerde bulunan titanyum dioksit türünden farklı olan gıda sınıfı titanyum dioksit, bazı işlenmiş gıdaların renk kalitesini artırmak ve raf ömrünü uzatmak için kullanılıyor ve bu da güvenliği konusunda endişelere yol açıyor.

Araştırmacı ve gıda bilimi profesörü Dr. Keith Warriner, "Endişe şu ki titanyum dioksit yutulduğunda -özellikle

Hatırı sayılır bir kitle sağlığı için en iyi besine, en temiz kozmetiğe, kimyasal içermeyen temizlik ürünlerine ulaşmaya çalışıyor. Ancak son dönemde yapılan bir çalışma, market reyonlarındaki yeri gün geçtikçe genişleyen doğa dostu ürünlerle ilgili pek çoğumuzu düşündürecek nitelikte.

Araştırmaya göre 'yeşil' olarak pazarlanan birçok temizlik ürünü, geleneksel temizlik ürünleriyle aynı miktarda tehlikeli kimyasal madde yayıyor. Temizlik ürünlerinin ne kadar güvenli olduğu konusunda tüketicilere daha iyi düzenlemeler ve daha fazla rehberlik sağlanması gerektiğini söyleyen uzmanların çalışması oldukça ilgi çekici.

Kraliyet Kimya Derneği'nin Environmental Science: Processes & Impact dergisinde yayımlanan araştırma, kokulu temizlik ürünlerinin insanların evlerindeki hava kalitesine potansiyel olarak zararlı olabileceğini ortaya koydu. Temizlik ürünleri, tehlikeli olan veya zararlı ikincil kirleticiler üretmek için kimyasal dönüşümlere uğrayabilen çok

Gece uykunuzu alamadıysanız ve gün içinde dinlenmek için hiç zamanınız yoksa yalnızca 10 dakikada tüm uyku sorunuzu kökten çözebilirsiniz! Nasıl mı? Şimdilerde çok popüler olan 'SEAL' yöntemi size yalnızca 10 dakika içinde dinlenebilmeyi vadediyor. Pandemi sonrası tüm dünyayı saran uykusuzluk problemine savaş açmak için hadi bu tekniğin detaylarına daha yakından bakalım.

Çok uykusuzsunuz ve dinlenmek için yalnızca birkaç dakikanız varsa bu sizi korkutmasın. Çünkü sadece 10 dakika içinde tüm uykusuzluğunuzu giderebilirsiniz. Önce yakınlarınızda bir yatak veya kanepe varsa kenarına oturun ve bacaklarınızı 90 derecelik bir açıyla yukarı kaldırarak baldırlarınızı kanepe, koltuk ya da yatağa uzatın. Sonrasında gözlerinizi kapatarak ellerinizi göğüslerinizin üzerinde kavuşturun. Bu pozisyonda 10 dakika yatmak size iki şey sağlayacak. Birincisi, bacaklarınızdaki şişliği azaltacak, kan akışınızı güçlendirecek ve bu da vücudunuzu gevşetecek. İkincisi, dinlenme sürenizi 10 dakikayla sınırlamak,

Güçlü bir bağışıklık yılın her vaktinde önemlidir. Ancak özellikle kış aylarında dışarıdan gelecek mikroplarla savaşmak için daha güçlü olmaya ihtiyacımız var. Peki, bağışıklığımızı nasıl daha güçlü hale getirebiliriz? Gelin hep birlikte bakalım.

Bağışıklık sisteminizi güçlendiren alışkanlıklar olduğu gibi, onu zayıflatabilecek alışkanlıklar da vardır. Tütün ürünü kullanımı, alkol tüketimi, hareketsiz bir yaşam tarzı gibi zararlı alışkanlıklar enflamasyona yol açarak bağışıklığın düşmesine, gücünü kaybetmesine sebep olurlar. Özellikle C vitamini, D vitamini ve çinko gibi temel vitamin ve minerallerden yoksun diyetler bağışıklığın işleyişini bozabilir. Kronik uykusuzluk ve yüksek stres seviyeleri de bunların üzerine eklenince bağışıklığın tepkilerini baskılayan kortizol hormonu artışa geçer. Çağımızın vebası uykusuzluk ise enfeksiyonla savaşmaya yardımcı olan proteinler olan sitokinlerin üretimini azaltır. İşte tam bu noktada 'Ne yapmalıyım?' diyorsanız bazı değişiklikleri hayat geçirmek için

Güne tam anlamıyla yeni bir başlangıç ​​yapmak için sabahın erken saatlerinde mi yoksa yoğun bir günün ardından rahatlamanıza yardımcı olması için akşam mı duş almalısınız? Bunun cevabını vermeden önce gelin önce banyonun tarihine bir bakış atalım. Tarihi antik çağlara kadar uzanan banyolar, suyun temizleyici gücünden faydalanmak amacıyla doğal su kaynaklarının etrafında kurulmuştu. Tarihsel geçmiş incelendiğinde, banyo yapma ritüellerinin çevredeki doğal kaynakları kullanarak gerçekleştirildiğine rastlanılıyor. Mezopotamya ve Mısır gibi erken uygarlıklarda, nehirler ve göletler banyo yapmak için kullanılıyordu. Antik Yunan ve Roma'da ise banyolar daha sofistike hale geldi. Özel olarak inşa edilmiş banyolar ve kamu hamamları, suyun ısıtılması ve dağıtılması için gelişmiş sistemlere sahipti.

RUHSAL ARINMANIN MERKEZİYDİ

Roma hamamları, banyo yapmanın ötesinde sosyal merkezler olarak işlev gördü. İnsanlar burada sadece yıkanmakla kalmaz, aynı zamanda arkadaşlarıyla buluşur ve dinlenirlerdi. Ruhsal arınma ve tanrılara adak sunma ritüelleri için de

Mis gibi kahve kokusuyla güne başlamak... Türk hayat tarzındaki derin etkisiyle Türk kahvesi bir yana dursun latte'siyle, filtre kahvesiyle 'sabaha merhaba' diyenlerimiz de vardır. Her birinden farklı tatlar alır, farklı sohbetlere, düşüncelere dalarız. Ancak elinizde tuttuğunuz bir fincan kahvenin içine eklediğiniz sütün yaratacağı riskleri hiç düşündünüz mü? Cevabınız hayırsa bakın son araştırmalar neler söylüyor. BMC Medicine'de yayınlanan yeni bir makaleye göre, düzenli olarak inek sütü tüketmek, kalp krizlerine yol açabilen bir durum olan iskemik kalp hastalığı geliştirme riskinizi artırabilir. Araştırmacılar, süt içildikçe riskin de arttığını, özellikle kadınların risk grubu listesinin en başında yer aldığını açıklıyor.

İsveçli araştırmacılar, her gün ortalama aynı miktarda süt içen kadınlarda kalp hastalığına yakalanma riskinin arttığını ortaya koydu. Uppsala Üniversitesi'ndeki ekip, yaklaşık 60 bin kadın ve 40 bin erkeğin verilerine bakarak ulaştığı sonuçlarda günde 400 mililitre süt

Sabahları güne nasıl uyandığınız bütün gününüzün nasıl geçeceğini belirler. Dahası yaşam boyu uyguladığınız rutinler sağlıklı bir yaşamın da ayak sesleridir. Araştırmalar da sabah rutinlerimizin uzun yaşamakla bir bağlantısı olduğuna işaret ediyor. Peki, bu bağlantı nasıl yorumlanıyor? Gelin hep beraber bakalım...

Sabah rutinleri, sağlıklı hormon üretimi, metabolizma ve uyku-uyanıklık döngüleri de dahil olmak üzere vücudu zinde tutan sirkadiyen ritimlerimizi düzenlemede önemli bir role sahip. Yani bu uygulamalar sayesinde zamanla fiziksel ve ruhsal sağlığınız daha da iyileşmesini sağlayabilirsiniz. Peki , uzun yaşamın anahtarını önümüze koyan bu adımlar neler? İşte duyanlara 'Demek bu kadar kolaymış' dedirten o uygulamalar!

KAHVALTI MUCİZEVİ ETKİYE SAHİP

Bu uygulama listenin en başında uyanır uyanmaz su içmek yer alıyor. Sabahın ilk saatlerinde bir bardak su içmek sindirime yardımcı olur, metabolizmayı destekler ve toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Uyandıktan hemen sonra su içmenizi sağlamanın en kolay ise uyumadan önce yatağınızın yanında bir bardak su

Unutmanın, yaşlanmanın bir parçası olduğunu düşünenlerden misiniz? Oysa durum hiç de sandığınız gibi değil. Alzhemir, beta-amiloid ve tau proteinlerinin beyin hücrelerinde birikmesi sonucu sinir hücrelerinin ölmesiyle hafıza kaybı, bunama ve günlük faaliyetleri gerçekleştirememeyle sonuçlanan dejeneratif bir beyin hastalığıdır. Tüm dünyada sayısı giderek artan Alzheimer hastaları ise bilim insanlarını, hastalığın erken tespiti ve alternatif tedavi noktasında yeni yöntemler bulmaya yönlendirmiş durumda.

Son olarak Johns Hopkins Tıp Fakültesi'nde yapılan araştırma da bunlardan biri. Araştırmada kas kütlesi kaybının diğer adıyla sarkopeninin, demans riskini önemli ölçüde artırabileceğine dair veriler elde edildi. Ağzın işlevsel görevini yerine getirmeye yardımcı olan kasların da demansla ilgili mesaj verdiği ortaya çıktı.

Obezite, yüksek tansiyon, diyabet ve sigara kullanımı, bilişsel işlev kaybı olan bunama sorununun bilinen risk faktörleri arasında yer alıyor. Yapılan yeni çalışmalara göre daha az kas yoğunluğuna sahip olanların bunama