Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Siyaset sahnesinin ağabey-lerinden, özgül ağırlığı sebebiyle her dönemde kapısı çalınan isimlerin başında gelen TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Ak Parti’deki üç dönem kuralı nedeniyle hem milletvekilliğine hem de parlamento başkanlığına veda ediyor.
Bunca tecrübeden sonra aktif siyasete ara vermek Çiçek açısından ne kadar mümkün olabilir bunu zaman gösterecek.
Dün Milliyet ekibini konuk ettiği, yenilenen Meclis Başkanlığı konutundaki uzun sohbetimizde 8 Haziran sabahının birçok gündem başlığını konuştuk. Başlıklardan biri kaçınılmaz olarak başkanlık sistemiydi.
Sistem tartışmasının Türk siyasetini meşgul etmeye başladığı Özal’lı, Demirel’li yılları yakından bilen, bugünü iyi analiz edebilen Çiçek, “İstikrar için başkanlık sistemi şart mı?” sorumuzu yanıtlarken tecrübesinin sesiyle şunları söyledi:
‘Konuyu değil konuşanı tartışıyoruz’
“Başkanlık sistemini de parlamenter sistemi de tartışmıyoruz. Konunun kendisini değil, konuşanı tartışıyoruz. Bu konu Turgut Bey döneminde tartışılmaya başlandı. Ne zaman yüzde 21.75’e düştüğünde. Yani siyaseten zayıfladığı bir dönemde. ‘Özal kendine şunu arıyor, bunu arıyor’ gibi ifadeler kullanılmaya başlandı. Kimse, ‘Bu başkanlık sisteminin içinde ne var? Yasamanın, yürütmenin görevi ne olacak, yargı nerede olacak, hangi kurumlar anayasal olacak gibi bir tartışmayı o zaman yaşatmadı. Özal söyledi, Özal’a karşı olan kesim bu konu üzerinden Özal’ı tartıştı. Dolayısıyla o tartışma heba oldu gitti. Arkasından Sayın Demirel zamanında Demirel’i tartıştık. O yarı başkanlık ya da başkanlık dediğimiz dönemde yargının yönetimini tartıştık mı hiç? Her adli yılın açılışı Türkiye’de 1 Mayıs dehşeti kadar olaylar yaşandı. Bakalım Yargıtay Başkanı siyasetçiye ne jilet atacak, bakalım kafasını mı yaracak, gözünü mü şişirecek? Belli ki ortada bir problem var. Tartışılan sadece ne oldu; başkanlık, yarı başkanlık.”
Atların elini bağlayan taylar
Çiçek’in Demirel’li meydanlardan hatırlattıkları, bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yakınmalarının çok çok eski olduğunu bir kez daha ortaya koydu:
“Türkiye’de belli bir kesim de parlamenter sistemi istiyor. Ama nasıl bir parlamenter sistem? 50-60 arası mı? 60-71 arası mı? 71-80 arası mı? 1982’den sonraki gibi bir durum mu? Sayın Demirel, 1965’te milli bakiye sistemi ile tek başına iktidar oldu. Bas bas bağırıyordu, ‘Bu atlar koşacak ama taylar elini ayağını bağlıyor’ diye. Taylar dediği Danıştay, Sayıştay. At da o zamanki Adalet Partisi. ‘Ben 4 tane genel müdürü değiştiremiyorum, bu anayasayla bu ülke yönetilmez’ diyor. Peki sistemin adı ne? Sistemin adı parlamenter sistem. Yani biz bunları tartışıyor gibi göründük ama aslında hiçbir şey tartışmadık.”
‘Görmeden koyun pazarlığı’
Kişilere ve konjonktüre bağlı sistem tartışmalarının Türkiye’ye bir arpa boyu yol aldıramadığını anlatan cümleler bunlar.
Meclis Başkanı, soruyu kendisi sorarak yanıtını şöyle verdi:
“Peki, bu tartışmaları nasıl sonlandırmamız lazım? Benim tavsiyem; kim, neyi istiyorsa anayasa taslağını net olarak ortaya koymalı. Belki o zaman karanlığa kurşun sıkmak yerine başkanlık sistemi isteyen de, yarı başkanlık sistemi isteyen de parlamenter sistem isteyen de taslaklarını ortaya koyar, okuduğumuzda görürüz ki bak başkanlık sistemi diyor ama burada Meclis’in çok önemli yetkileri var. ‘Sanıldığı gibi başkan istediğini yapamazmış. Ama buna karşılık yargı ile ilgili getirilen modelde bir kısım sıkıntılar var, bu ileride dert açar başımıza’ dersiniz. Ya da parlamenter sistem. Bakarsınız dersiniz ki, ‘Tamam, Meclis var ama bir de bu Meclis’in içinden hükümet çıkacak. Hiçbir şey yapamazsa, kanun çıkaramazsa, bu ülkenin işini kim görecek’ deyip, görerek koyun pazarlığı yaparız. Biz, görmeden koyun pazarlığı yapıyoruz.”
‘Bugünkü en kötü hal’
“Bugünkü hal en kötü haldir. Bu sistemle Türkiye yoluna devam edemez” diyen Çiçek, “Sistemin kendisi çatışmaya yol açıyor. Yüzde 52 ile halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı var, 8 Haziran sabahı nasıl olacak” sorusunu yinelerken veda uyarısını şöyle yaptı:
“8 Haziran sabahı nasıl bir tablo olacağını bilemeyiz. Sistem tartışmaları mevsimlik tartışmalar değildir.”