Çağlayan Adliyesi’nde, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesiyle sonuçlanan terör saldırısının ardından adliye binalarının güvenliği konusu Türk usulü bir yöntemle tartışılıyor.
Saldırıdan hemen sonra avukatların üzerlerinin sıkı biçimde aranmak istenmesinden kaynaklı görüntüler, baro başkanlarının bile tartaklanmasıyla sonuçlanan tartışmalar da yöntemin yanlışlığını açık şekilde ortaya koyuyor.
Sadece avukatlara yönelik alınan arama kararları, buna karşılık avukatların nedenini net biçimde kamuoyuna anlatamadıkları aranmama talepleri, tartışmaları da mecrasından saptırıyor. Bir tarafta, “Hâkimler ve savcılar da aransın” diyen avukatlar ve baro yönetimleri, diğer tarafta, “Biz devletiz, bize bağlı polis bizi nasıl arar?” yaklaşımındaki yargı mensupları.
Ortada şehit bir savcı ve “Güvenlik istiyor musun, istemiyor musun” sorusuna verilen irrasyonel yanıtlar var.
Danıştay 2. Daire’ye yönelik saldırıyla başlayan, birçok adli olayla devam eden ve son olarak Çağlayan saldırısıyla bugüne uzanan olaylar, güvenlik zafiyetini ve bu zafiyetin lokal tedbirlerle giderilemeyeceğini ortaya koyuyor.
Güvenlik organizasyonu
Güvenlik; ister polisiniz, ister özel güvenliğiniz eliyle sağlansın tam kamu hizmetidir.
Bu hizmetin doğurduğu sonuçtan tüm toplum aynı şekilde yararlanır veya aynı şekilde zarar görür.
Güvenlikle ilgili ciddi bir sorunsalınız varsa devlet olarak aşama aşama yapmanız gerekenler belli.
Nedir bunlar?
1- Güvenlik risk değerlendirmesini yapacaksınız.
2- Bu değerlendirmenin sonunda kuralları belirleyeceksiniz. ‘Hangi kuralları uygularsam bu riski minimize ederim’ sorusunun yanıtlarını hatasız bulacaksınız.
3- Bu kuralları hayata geçirecek organizasyonu oluşturacaksınız. ‘Nasıl bir organizasyon yapmalıyım ki bu kuralları en doğru biçimde uygulayayım’a doğru yanıtları vereceksiniz.
4- Bu organizasyonun gerektirdiği insan kalitesini yakalayacaksınız. ‘Hangi eğitimden geçmiş, hangi personelle bu kuralları yüksek standartla uygulayabilirim’ sorusunu yanıtlayacaksınız.
5- Ve teknolojiden ne kadar yardım alacağınızı ve nerelerde kullanacağınızı hatasız belirleyeceksiniz.
Güvenlik istisnayla sağlanmaz
Bir başka deyişle, aradığımız güvenlikse, kitabı yeniden yazmamız lazım.
Oluşturulan güvenlik standardının herkes için eksiksiz uygulanması zorunlu.
Güvenlik, ancak bu çerçevede oluşturulacak kurallara herkesin uymasıyla mümkün.
Bir konunun bileşenlerinden bir bölümünün kuraldan muaf tutulması, bir bölümü için kuralın esnetilmesi, bir bölümü için katı uygulanmasıyla bu standartların yakalanması mümkün gözükmüyor.
Oluşturacağınız stratejik plana harfiyen uyulmasının temel kuralı da bu.
Mevcut Avukatlık Kanunu’nda yer alan, “suçüstü hali dışında avukatların aranmayacağı” düzenlemesi, bugüne kadar çok tartışma konusu oldu.
Devlet, bunun önleme araması denilen, adliye dahil binalara girişlerdeki aramaları kapsamayacağını savunurken, avukatlar, yasanın hem önleme hem adli aramaları kapsadığını ve üzerlerinin aranamayacağını savundu.
Yargı kararları, kimi zaman avukatları kimi zaman avukatları arayanları haklı buldu.
Hâkim ve savcılar ise aramalardan bütünüyle muaf tutuldu.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, dün avukatlara adliye girişlerindeki güvenlik açıklarını bildirmeleri için çağrı yaptı.
Çünkü avukatlar da yargı mensupları da yargı çalışanları da aslında güvenlik zafiyetlerinin ve bu zafiyetin sadece avukatların aranmasıyla bitmeyeceğinin farkında.
Türkiye gibi güvenlik riskleri çok yüksek, terör belasının kimi, nerede bulacağı belli olmayan bir ülkede, bugün kurban bir cumhuriyet savcısı oldu.
Yarın bir avukatın terör kurbanı olmayacağının garantisi var mı?
Ya da her gün adliyelerden gelen, kimi zaman öznesi yargıç veya savcılar bile olabilen adli olayların önüne nasıl geçilecek?
Adliyede güvenlik istiyorsak adliyeye giren herkes aranmalı.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025