Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye dün sıra dışı günlerinden birini yaşadı.
Abdullah Öcalan’ın, kurucusu olduğu PKK’ya, 40 yıla varan silahlı mücadeleyi bitirmesi için kongre çağrısında bulunduğu mektup Diyarbakır meydanındaki yüz binlere okunurken, Ankara’da 21 Mart Nevruz Bayramı’na denk getirilen MHP kurultayında “Vur de vuralım, öl de ölelim” sloganları atılıyordu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuşmasının bittiği dakikalarda, televizyonların canlı yayınları, mektup için Diyarbakır meydanına döndü.
Öcalan’ın, örgüt yönetimine yaptığı kongre çağrısının dumanı tüterken ise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, çözüm süreci izleme kuruluna karşı olduğunu açıklayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sert yanıtı son dakika olarak duyuruluyordu.
Dünkü bütün son dakikaların bileşkesi çözüm süreci ve geleceğine ilişkindi.
MHP’nin 11. Olağan Kurultayı’nın tamamı da öyle.
Hemen belirtmek gerekir ki Ankara Spor Salonu’ndaki kurultayda tansiyon yüksekti.
Bunun iki nedeni var.
Birincisi, bu yıl tarihi bir niteliğe bürünen 21 Mart Nevruz Bayramı’nı Diyarbakır’ın tekeline bırakmamak.
İkincisi ise 7 Haziran seçimlerine artık çok az bir süre kalması.
Bu gerekçeler dünkü kurultayı hem katılım düzeyi hem de coşku açısından geçmişteki MHP kurultaylarından farklı kılmıştı.
Dün 7. kez Genel Başkan seçilen Devlet Bahçeli’nin genel seçime, yenilenmiş, takviye edilmiş bir kadro ve vitrinle çıkma hedefi açısından da kritik öneme sahip olan kurultayda sürpriz yoktu.
Bahçeli’nin 1.5 saati bulan konuşmasını oturttuğu unsurlar ve kullandığı terminoloji açısından da kolayca, “Sürpriz yoktu” diyebiliriz.
Bahçeli’nin konuşmasının neredeyse tamamı çözüm süreci ve etrafında gerçekleşti.
Çözüm sürecini bir ölüm-kalım süreci olarak nitelendiren Bahçeli, “AKP-PKK koalisyonu, İmralı canisinin ihanet mektubu, Türkiye’nin bölünmesinin 10 maddelik yol haritası, PKK amigosu, Kandil’in oyuncağı hükümet” gibi ifadeler kullandığı bir konuşma yaptı.
Tamamen Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerine kurduğu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ismini sadece üç kez kullandığı konuşmasında, çözüm sürecinin hedefini, “Ver başkanlığı al özerkliği” olarak özetledi.
MHP liderinin konuşmasının dikkat edilmesi gereken bölümlerinden biri, “Bugüne kadar bağrımıza taş bastık, dişimizi sıktık ama artık bıçak kemiğe dayandı” ifadesiydi.
Genel Başkan seçildiği dönemden itibaren ülkücü gençleri sokaktan çekmeyi başaran, silah yerine kalem tutmalarını isteyen Bahçeli’nin bu ifadelerinden muradı sokağa davet olmasa da dikkatle not edilmesi gerekiyor.
Konuşmasının son bölümünde Ak Parti’nin muhafazakâr seçmenine seslenen Bahçeli, iktidar partisine oy verenleri haramın peşinden gitmemeye çağırdı.
Tek aday, blok liste ile gidilen kurultay, haliyle MHP liderinin konuşmasına endeksliydi.
Geçtiğimiz günlerde, AG kamuoyu araştırma şirketi sahibi Adil Gür’ün MHP için yaptığı bir değerlendirmenin altını çizmiştim.
Gür, “MHP’nin tehdit algısı dışında sığınacak bir liman partisi görüntüsünden uzaklaşıp, ülkenin temel meseleleriyle ilgili politika üreten ve kabul gören bir parti konumuna yükselmesi lazım. Yaş yükseldikçe MHP’ye oy verenlerin oranı gelecek kaygısı nedeniyle azalıyor. MHP tabanında partinin işsizlik, eğitim gibi temel konulardaki politikalarının tam olarak bilinmediği araştırmalarda ortaya çıkıyor” diyordu.
Dün, coşkulu bir konuşma yapan ve salondan istediği tepkiyi alan Bahçeli’yi dinlerken bu değerlendirme aklıma geldi.
Konuşmasının son bölümünde 7 Haziran’ın önemini anlatırken Türkiye’nin bölünmesi endişesi ve yolsuzluk eleştirilerinin yanına yoksulluk, işsizlik, açlık, çiftçi, köylü, memur ifadelerini koyan MHP liderinin; ekonomik darboğaz, geniş halk kitlelerinin geçim derdi, eğitim, sağlık, çevre gibi temel meselelerde bir program ortaya koymasını bekledim.
Bunu yapmadı.
Belki de kısa bir süre sonra açıklayacağı seçim beyannamesinin alevini şimdiden söndürmek istemedi.
Ancak, çözüm sürecinin evrildiği aşama ve yolsuzluk tartışmaları nedeniyle, hem Ak Parti’deki muhafazakâr oyların bir bölümüne hem de CHP’deki ulusalcı damarın oylarına talip olan Bahçeli’nin, tehdit algısı dışında Türkiye vizyonunu, geniş toplum kesimlerinin günlük sorunlarına dönük projelerini de anlatması gerekiyor.