Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Rahat bir çoğunlukla iktidar olacağız” diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu, muhalefetin birleşerek Ak Parti’yi iktidardan indirmeyi amaçladığını söyledi. Davutoğlu “Ak Parti’yi deviremedikleri noktada bir kriz oluşturmaya çalıştılar” dedi

7 Haziran seçiminde son 24 saate girilirken Başbakan Ahmet Davutoğlu ile 77. mitingi olan Kahramanmaraş mitingi öncesinde bir araya geldik.
Davutoğlu, dünkü Kahramanmaraş, Gaziantep ve Kilis ile bugün gerçekleştireceği Antalya ve Konya mitingleri ile 81 ilde miting yapmış olacak. Başbakan, sohbetimiz sırasında seçim kampanyasının 76 il itibarıyla fiziki bilançosunu verirken “114 saat yolculuk yapmışız, 4,5 gün havada, denizde yolculuk yapmışız, 58 bin 233 km yol kat etmişiz. 5 milyona yakın kişi mitinglere katıldı. Bütün konuşmalar 61 saat aralıksız. Sadece meydanlar bu...” dedi. Ardından da kampanya süreci ve sonrasına ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı:
Sare Hanım’ın kendisi ilaç
Seçim çalışmalarında sona geldiniz, yorgunluk var mı?
- İnsan bazen yorgunluk hissediyor ama meydanların coşkusu yorgunluğu unutturuyor...
Sare Hanım, hekim olarak size ilaç veriyordur mutlaka...
- Sare Hanım’ın seçim kampanyası sırasında biraz takviyeleri oldu tabii ama Sare Hanım’ın mevcudiyetinin bizatihi kendisi ilaç.
Son süreçteyiz artık, durumu nasıl görüyorsunuz?
- Dinamizm müthiş. 12 senelik iktidardan sonra hafif rehavet doğaldır. Bu rehavetin olmadığının ölçüsü bence gençliğin heyecanıdır. Rahata alıştıkça gençliğin heyecanı zayıflar. Biz varoşlarda olduğu düşünülen bir kitleyi merkeze taşıdık. Şehirleşme rehavet getirir. Ak Parti, tek parti döneminden beri kenarda olduğu düşünülen kitlelerin sözcüsü oldu. Ümraniye mesela, çöplükle anılan bir yerdi, şimdi neredeyse Bakırköy standardında bir altyapısı var. Metroların hepsi oradan geçecek. Şehirleştikçe başka bağlar kurulmaya başlanıyor. Üç iktidar sürecinde yavaş yavaş gençlerin rehavete kapıldığı, gençlerin idealizminin azaldığını düşündüğümüz dönemde gençlerin idealizmini koruduğunu görmek memnuniyet vericiydi.
‘İçselleştirdik’
Toynbee, ‘Türkler at terbiyeciliğini çok iyi bildiği için egemenlikleri altına aldıkları toplumları çok iyi terbiye ettiler’ der. Ben de, ‘bu son derece yanlış bir tezdir’ diye makale yazdım. Birincisi; içselleştirme kabiliyeti. İçselleştirdiğiniz zaman halkı, hem medenileşiyor hem de birlik ruhu artıyor. İkincisi; genellikle Avrasya imparatorlukları batıdan doğuya ya da doğudan batıya yayılmışlar. Osmanlı ise merkezden aynı anda doğuya, batıya, kuzeye, güneye yayılabilen tek devlet. Ak Parti’nin siyasetteki özgün konumlarından biri çok sağlam bir siyaset özünden çıkıp, kitlenin bütününü içselleştirebilecek bir nitelik kazanması. Dinamizmini koruyup, kendisine oy vermeyen kitleleri yavaş yavaş içselleştirdi. Siyasette kutuplaştırıcı dil kullandığımızı iddia edenlere baktığımızda bir Kürt’ün MHP’de önemli bir yere gelmesi mümkün mü? Damardan Türkmen birinin HDP’de çok iyi bir yere gelmesi mümkün mü? CHP’nin içselleştirme kabiliyeti yok. Yaşar Nuri öztürk’ü büyük bir iddia ile aldılar. Niye Diyarbakır’a gittim, içselleştirme kabiliyetimizi göstermek için. Ak Parti, bir yandan toplumun iliklerine kadar kendisinden bir hareket diğer yandan da her tarafa açılacak kadar ufku geniş bir hareket.
‘Bosna’ya dönüşür’
Ak Parti’yi siyasi denklemin dışına çıkarın, Türkiye, Irak veya Suriye veya Bosna siyasetine benzer bir hale dönüşür. Kimlik siyasetine dayalı hareketler devleti idare ederler ama parçalanır devlet. Irak’a baktığınızda KDP’de bir Arap yok, Şii bir partide Sünni yok, Sünni bir partide Şii yok. Bizde de beni ürküten MHP, CHP ve HDP’nin kimlik siyasetine doğru evrilmesi. Kimlik siyaseti yapanlar birbirinin düşmanı olarak görünürler ama kimliği aşan bir siyasete karşı birleşirler. MHP ile HDP’nin aynı çizgide buluşması da böyle. Bütün kimlikleri bünyesinde barındıran sadece Ak Parti.
‘Kavga sevmem’
‘Kampanya süresince gerekmedikçe polemiğe girmeyeceğim’ demiştiniz. Polemiğe girmek zorunda mı kaldınız bu süreçte?
- Ben üçe ayırıyordum konuşmayı. Bir o şehre dönük ifadeler, iki, Türkiye’yi nereden aldığımız, nereye götüreceğimiz. Son bölümde ülke gündemi. Mesela MİT TIR’ları haberi çıktı, Siirt’te genç kızlara saldırdılar, yanıt verilmesi lazım. Bu üç kategoriye ilişkin disiplini hiç bozmadım. Polemik üzerine kurduğum bir bütün konuşma yok. Bazen öyle sert saldırılarla karşılaştım ki istemediğim tarzda tartışmalara girdim. Kavgaya girmemeye özen gösterdim, ama kavgadan da kaçmadım. Kavga başlatmam ama başlayan kavgadan da kaçmam. Meydan okuma varsa onun hakkını vermek de başka bir şey. Kampanyanın şifresi nedir diye sordular? Yığınak dedim. Karşımızdaki partiler, iktidar olma çabasında değil. Cumhuriyet gibi bir gazete Kandil’e gidiyor. Herkes birbiriyle işbirliği yapıyor. Dün faşist dediklerine, dün bölücü dediklerine çiçek atıyorlar. Duruş muruş kalmadı bunlarda. Bir gün bakıyorsunuz çocukça Cumhurbaşkanımıza karşı tahrik etmeye çalışıyorlar. Diğer yandan hakkını vermedikleri parlamenter sistemi sözde savunuyorlar. Hepsinin, PKK, DHKP-C, CHP, MHP, HDP’nin aynı potada olduğu bir başka seçim görmedik. Küresel krizin etkileri bitip de içe daha fazla kaynak ayırdığımızda Ak Parti’yi 2053’e kadar durdurmak mümkün değil. Birilerinin yurtdışında mühendislik yaptığını biliyorum. Şöyle düşündüler; Ak Parti’nin önünde üç engel var, mahalli seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri, genel seçimler. Deviremedikleri noktada bir kriz oluşturmaya çalıştılar.
‘Kurnazlık’
Bir gazete, bugün ‘seçim sonrasında üç dönemlikler ayağa kalkıp Ak Parti içinde problem çıkaracaklar’ yazıyor. Ümitleri hiç bitmedi. İşte üç dönemlik Haluk Bey (İpek) (Ak Parti Ankara Milletvekili Haluk İpek’e dönerek; ‘siz o duyguda mısınız?’ diye sordu) ‘Esas darbeyi, genel başkan da değiştiği için genel seçimde vururuz’ dediler. Önce silkele. Paralelciler, mahalli seçimlerde, ‘Bu nasılsa genel seçim değil, uyarı için başka partiye verin, nasılsa Ak Parti gitmeyecek, belediye başkanı değişir sadece’ diye kampanya yaptı. Kurnazlık, tilkilik burada. Mühendislik, Cumhurbaşkanlığı seçiminde çatı aday meselesinde devam etti, tutmadı. Bu seçimde de Cumhurbaşkanı-Başbakan ilişkisini bozabilir miyim? Acaba bir akademisyen olarak Davutoğlu mitinglerde nasıl profesyonel performans sergiler? Tilkice. Uluslararası çevrelerle işbirliğine girdiler. Bu da tutmuyor, ‘HDP ile sonuç alabilir miyiz?’ diye düşünüyorlar.
‘Genç Parti senaryosu’
Bu aslında Genç Parti senaryosu. Tek farkı biz o zaman iktidar değildik. Baktılar bütün partiler itibar kaybetti, tek alternatif Ak Parti. Alternatif çıkaralım Ak Parti’yi zayıflatalım. Bumerang gibi kendilerini vurdu. 2011’de Kılıçdaroğlu’nu makyajladılar tutmadı. Ellerindeki bütün malzemeyi kullanarak seçimlere yığınak yaptılar. Şimdi de, Ak Parti içinden bir grubu, Kürt kimliği üzerinden çekebilir miyiz? ‘Bizler Meclis’e’ diyorlar? Biz dediğimizde 78 milyonu kastediyoruz. CHP ya da MHP-HDP ‘biz’ dediğinde grupları, etnik kesimleri... Kolektif kimlikler üzerinden oy talep etmek çok tehlikeli. Niye insanlar oy kabinine tek başına giriyor? HDP ile MHP birbirine muhtaç. Biri olmadığında diğeri olmuyor. Kutuplaşmaları engelleyen Ak Parti’yi kaldırdığında gerçek kutuplaşma o zaman başlar.
Ak Parti’de ‘asıl bizim oylarımıza müdahale edilecek’ endişesi mi var?
- Türkiye’de 1947 yılından beri seçimler konusunda şüphe olmamıştır. Şaibe var denilen seçim bir tek 12 Eylül’de oldu. Ama sayımda hiçbir tereddüt olmadı. Bir yerleşik kültür var. Bunu söyleyen parti zaafını ortaya koyar. Her sandıkta her partinin müşahidi var. Ya müşahit bulundurmuyorsun ya da müşahidine güvenmiyorsun. Ak Parti’nin her sandıkta müşahidi var. Toplam görevlimiz sandık müşahitleri dahil 750 bin kişi. Ben aynı saatte hepsine hitap edeceğim. Bu teknolojik imkânlarla herhangi bir şeyi saklamak mümkün değil. Ben endişe içinde değilim. Şeffaflığa nerede darbe vurulabilir? Seçim öncesinde küçük yerlerde HDP’nin yaptığı baskı. Gidiyor bir küçük köyde, ‘hepsi bize gelecek, yoksa şöyle yaparız’ diyor. İstanbul’dakini arıyor, ‘Ağrı’da şu kadar akraban var, şöyle böyle yaparız’ diyor. Daha da vahimi, muhtarlara baskı yapma cihetine gidiyorlar. Tedbir alıyoruz ama vatandaşlar da çekinmeye başlıyorlar. Doğuda ağır psikolojik koşulların ortamında giriyoruz. Kandil de bu tehdidi yapıyor. Siirt’te mitingi yapıyoruz, genç kızlara saldırıyorlar. Bitlis’te, belli tipler gelip kendi işaretlerini yapıyorlar. Van’da kameraya çektiler. Ak Parti’nin bunu yaptığına, yapacağına dair bir veri yok, zaten mümkün değil. Ona rağmen Ak Parti’ye yükleniyorlar. Türkiye’yi, ‘yarı demokrasinin olduğu’ bir ülke olarak yansıtmaya hazır bir yurtdışı çevre var.
HDP barajın altında kalır, biz de ciddi sonuç elde edersek bunun altyapısını hazırlamaya çalışıyorlar. Buna izin vermeyiz. Barajı biz koymadık. Barajı kaldırmak için 2013’te üç teklif koyduk. O zaman HDP, CHP, MHP buna destek vermedi. Baraja sığınma diye düşüncemiz olmadı. İlk fırsatta barajı değiştirmeye hazırız. Tereddüdümüz yok. Otururuz konuşuruz, barajı da kaldırırız. Seçim sistemi, siyasi partiler kanunu ve anayasa değişir. Bu kurallar belliyken HDP ikilem içindeydi. Kuralları belli olan bir oyuna giren oyuncu, kurallardan şikâyetçi olamaz. Tercih onlara ait. Eğer HDP barajı geçerse halkın tercihidir, tartışma konusu yapmayız. Ama aşamazsa, HDP’nin de tartışma konusu yapmaması lazım. Bunun üzerinden bir kaos çıkarmaya kalkarsa demokrasiye vurulan en büyük darbe olur. Mızıkçı çocuk gibi; ‘kötü giderse, misketi yanlış koydular, misketimi aldılar’.
‘Taviz vermeyiz’
Bunların paralelle irtibatları bizde mahfuzdur. Burada HDP, ‘barajı geçersek makbul, geçmezsek, kriz’ üzerinden Ak Parti’yi sallarız derse kamu düzeninden taviz vermeyiz. Ülke 6-7 Eylül dolayısıyla aşılı. HDP’nin ülkede işler iyi giderken 2007 ve 2011’de oynadığı Silvan ve Dağlıca saldırılarındaki senaryoyu tekrar oynayamayacağını görmesi lazım. Hangi uluslararası güçler tarafından yapıldığını biliyorum. Önümüzde 4 yıllık kesintisiz istikrar dönemi fırsatı vardır, buna herkesin sahip çıkması lazım.
Şeref üzerinde konuşulmaz
Polemikler için ne diyorsunuz?
- Seviye konusunda özellikle bizim kesime seviyemizin düşmemesi için konuşmalarımda ikazlarda bulundum. Olgun bir siyasi lider, başka bir liderin şerefi üzerinde konuşmaz. Şeref bir kişiliğin parçasıdır. Başkasının şerefine saygı göstermeyen kendi şerefini koruyamaz. Şahsi hayatında nezaketini bildiğim Sayın Bahçeli’nin böyle bir ağır hakaretle konuşmaya başlamasını yakıştıramadım. Bir panik hali var. Bir daha olmamasını arzu ettiğim polemiklerden biridir bu. Karşı tarafın onuru, şerefi, kimliğini dokuyan unsurlar üzerinden konuşmaya başladığınızda sonuç iyi olmaz. Ziraat odalarında Kılıçdaroğlu ile selamlaştık. Siyasetin tansiyonunu düşüren görüntüler oluşmasına özen gösterdim. Biz medeni insanlarız, birbirimizin yüzüne bakacağız. O köprüleri atarsak sorumluluklarımızı yerine getirmemiş oluruz. Bazı nahoş şeyler oldu. Cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili ağır hakaretler yakışmaz. Cumhurbaşkanlığı makamı herkesin saygı göstermesi gereken makam. Cumhurbaşkanımıza yöneltilen her saldırı bize yönelmiştir. Bu makama yönelik hakaretler de.
Rahatça iktidar olacağız
Sayın Cumhurbaşkanı, Kurtuluş Savaşı olarak nitelendirdi.
- Ben Balıkesir konuşmamda birkaç kere söyledim: Kuvayi Milliye diye bir tabir kullandım. Türkiye’de üç Kuvayi Milliye oldu. Milli Güçler demek Kuvayi Milliye. İstiklal Harbi ile birlikte sonuçlandı. 1950’de Adnan Menderes’in gerçekleştirdiği. Üçüncü Kuvayi Milliye ise Cumhuriyet’in restorasyonu anlamında, bu Ak Parti hareketi. 28 Şubat, 12 Eylül kalıntılarını tasfiye ederek buraya geldik. Şimdiye kadar negatif etkilerini ortadan kaldırdık.
Kötülüklerini yok etmeye çalıştık. Yeni Türkiye, yeni restorasyon dönemi. Bu anlamda bir İstiklal Savaşı. Her seçim kendi konteksti içinde mühimdir. Rahat bir çoğunlukla iktidar olacağımızdan hiç şüphem yok. Konya’yı kim geçerse 2019’da oradan aday olacağım. İstanbul ilçelerinde kim birinci olursa orada konuşma yapacağım.
Her sonuçta balkonda konuşacağım
Seçmenin vereceği mesaj ne olacak? Zaferle çıkarsanız balkon konuşması var mı?
- İlk açıklamayı yapmak boynumun borcudur. İktidar partisinin genel başkanı olarak sorumluluğu alır ve ilk açıklamayı yaparım. Ben sorumluluktan hiç kaçmadım, kaçmam. Her sonuçta yaparım konuşmayı. Diyarbakır’da açıkladığım 10 madde içinde olmak üzere temel mesajları veririm. Sağduyu mesajı olur. Seçim sonrasında kazanırsak muhatabım siyasi partilerin genel başkanlarıdır. İletişimi kesmem. Kamuoyuna mesajlarımı açık veririm. Bazı muhalefet liderleri belli olan mağlubiyetlerinden sonra kapanırlar. Önümüzdeki 4 yıl sorumluluk bizim üzerimizde olacak. Benim zihnimde ne konuşacağım açıktır. Hiçbir şeyi son dakikaya bırakmam. Ben zihnimde demlerim, demlemeden hiç konuşmadım. Halkın mesajı ne olursa olsun başımızın üzerindedir. Demokraside genel başkanlar ‘halk şöyle düşünmeli’ diye halkı şekillendirmeye başladığında halk onu şekillendirmeye başlar. Halk hoca, biz talebeyiz. Mesaj neyse onu takdirle karşılarız. Şu unutulmasın, halk mühendisliğe izin vermez.