Ergenekon soruştur-masının en hararetli zamanları.
Basın tarihinin önemli isimlerinden İlhan Selçuk da Ergenekon soruşturmasına dahil edilmiş.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, tam o günlerde İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak alışılmadık bir talepte bulunuyor.
Başsavcılık, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, “önleme-istihbari dinleme” olarak geçen düzenlemenin Selçuk için de uygulandığını vurguluyor.
Kanunda, istihbari dinlemelerin kanıt olarak kullanılamayacağı belirtilmesine rağmen savcılık, Selçuk için yapılan dinlemelerin kanıt olarak kullanılabilmesi için izin istiyor.
Selçuk’un gözaltına alındığı 22 Mart 2008’de yapılan başvurunun gerekçesinde, “Önleme dinlemesi sırasında suç unsuruna rastlanması üzerine adli dinlemeye geçildiği” anımsatılıyor.
Yazıda, TCK ve CMK’da yer alan, “Suç olgusuna ilişkin bilgilerin devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamayacağı”, “Savcının maddi gerçeği araştırması ve adli yargılamanın yapılması için tüm kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebileceği” gibi kurallar anımsatılıyor.
Mahkemeler kanunlarla bağlı.
Ancak mahkeme, kanunun epey dışına çıkarak savcılığın talebine onay veriyor.
Gerekçe, “Ergenekon örgütünün gizli ve katı hiyerarşik yapısının deşifresindeki zorluklar nedeniyle zanlıların sadece suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla kullanılabilen önleme (istihbari) dinlemesi ile dinlenmiş olması.”
Çok sonra Selçuk hakkında açılan davanın iddianamesinden ise hangi kanıtın istihbari, hangi kanıtın adli dinleme ile elde edildiğini anlamak mümkün değil.
Selçuk’un avukatları Uğur Alacakaptan, Fikret İlkiz ve Özgür Erbaş, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdikleri dilekçede, önleme dinlemesi kayıtlarının kendilerine de verilmesini istiyor.
Avukatlar, böylece Selçuk’la ilgili iddianamede ve dava dosyasında yer alan telefon kayıtlarının önleme dinlemesi ile elde edilip edilmediğini açığa çıkartmayı amaçlıyor.
Avukatlar, bir süre sonra dosyadaki dinlemelerin bir bölümünün istihbari yöntemle elde edildiğini ortaya çıkarıyor.
Ancak henüz yargılama sürerken Selçuk yaşamını kaybediyor.
2007’de Ergenekon’la başlayan, Askeri Casusluk, Balyoz gibi davalarla devam eden süreçte, benzer uygulamalara maruz kalan ve yargılama bitmeden yaşamını yitiren tek isim Selçuk değil.
Yaşamını sonlandıran Yarbay Ali Tatar, Albay Berk Erden, hayatını kaybeden Kuddusi Okkır, Türkan Saylan gibi isimlerin de yer aldığı uzun bir liste var.
2007’den 2016’ya kadar uzanan, her aşaması Türkiye’yi sarsan Ergenekon davalarına nokta koyan Yargıtay’ın kararına bakınca, o dönemde dile getirilen tüm bu itirazların haklılığı bir bir netleşiyor.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bozma kararında sıraladığı usule aykırılıkların her biri adalet kavramıyla yakından ilgili:
- Bir kısım sanık ifadelerinin kesintisiz, uzun süreli, gece ve sağlıksız koşulda alınması.
- Bir kısım sanıklar hakkında iddianamede bile olmayan suçlardan hüküm kurulması.
- Birçok davanın gereksiz birleştirilerek dosya hacminin bu hale getirilmesi ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi.
- Aramalarda ele geçirilen belgelerin tümünün kolluk görevlileri tarafından incelenmesi.
- Avukatlık büroları ile askeri mahallerdeki aramaların kanuna aykırı yapılması.
- Ele geçirilen dijital delillerin mahallinde imajı alınmaksızın emniyette incelenmesi ve bir kopyasının ilgilisine verilmemesi.
- Aramada ele geçirilen dijital delillere ekleme, çıkarma yapıldığı iddiasının araştırılmaması.
- Kuvvetli suç şüphesi olmadan bir kısım sanıkların dinlenmesi.
- Avukat ve müvekkili arasındaki görüşmelerin dinlenmesi ve hükme esas alınması.
- Tesadüfi elde edilen delillerin aynı dinlemeye devam edilerek yeni bir dinleme kararı alınmaksızın hükme esas alınması.
- CMK’daki bir kısım kanunun emredici hükümlerinin gerekçeli kararda eleştirisi yapılarak, “Ben bu hükümleri uygulamıyorum” denilmesi.
Karar, çok daha kapsamlı ve Ergenekon adlı örgütün varlığına yönelik kanıt olmadığına kadar uzuyor.
Yukarıda sıralanan usul eksiklikleri bile bunca yıldır yaşananların nedenlerini ortaya koyuyor.
Bu kararlara ve uygulamalara imza atanlar hakkındaki soruşturma süreçleri devam ediyor.
Yargıtay kararı bu soruşturmalar açısından da etkili.
Davanın sanıklarının bir bölümünün açtığı, kazandığı tazminat davaları da var.
Haklı çıkmanın, aklanmış olmanın yarattığı duygu hepsinden öte bir anlam taşıyor.
Dava sürecinde hayatını kaybedenlerin yaşayamadığı o duygu...