AKP tarafından başbakan konusu iki aşamalı olarak devreye sokulabilir.Birincisi, TBMMnin teammüllere uygun olarak çalışmasını esas alabilir. Seçim sonuçlarının ilanından sonraki hafta TBMM toplanır, organlarını seçer. Partiler grup başkanlarını seçerler. Bu yöntem içinde AKP grup başkanı başbakan adayı olarak açıklanır ve bunun için parti tüzük değişikliğine gerek kalmaz.İkincisi ise AKP çantasındaki, "4 Kasım gündemini" açar ve kurultayı toplar. Kurultay da, başbakan ve genel başkanın ayrı olmasını benimseyen "Alman modeli" benimsenir, tüzük değişikliği kararı alınır. Seçimden sonraki 15 gün içinde de genel kurul toplanır ve karar bağlanır... Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerin Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda özetle söylediği "Başbakanı ben atarım, hükümet kurma görevini de milletvekili olmayana vermem" cümlesi, 4 Kasım sabahının yalnız sandıkta değil, Çankayada da şekillendirmesine gebe olduğunun sinyalini verdi. Coşkun: Lüks olur AKPnin birinci parti çıkması durumuna göre geliştirilen senaryoların tehkilerine işaret eden AKP İstanbul milletvekili Adayı Ali Coşkun, "Cumhurbaşkanının görevlendirmesinden sonra 45 gün içinde başbakanın atanması ve hükümetin kurulması zorunluluğu var. Aksi halde 3 ay içinde yeniden seçime gidilir. Aralık ayında Kopenhang zirvesi toplanacak, kritik günler içinde hükümet kurulmasının geciktirilmesi çok büyük lüks" diyor. Sezer görevlendirme yaparken, TBMMden güvenoyu alacak bir başbakan atama hassasiyeti taşır mı, yoksa kendisini "Anayasaya uygunluk" ilkesi ile sınırlamakta sakınca görmez mi, bilemiyoruz. Türkiye için ne lüks? AKPnin birinci parti çıkması sonucunda diyelim ki, Merve Kavakçının hamisi Abdullah Gül başbakan; bu durum devleti rahatlatacak mı?Yine Cumhurbaşkanı resepsiyonundan başka sorular da akla gelmiyor değil.Cumhurbaşkanı Sezer, parti genel başkanlığını tanımayacağını söylediği Erdoğanı hangi sıfatla davet etti?Sonra Erdoğanın koruması resepsiyona nasıl girip, el sıkıştı? Genel başkanı yasaklı AKPnin birinci parti çıkması durumunda asıl lüks, çoğunluğun "Evet" demediği bir siyasal anlayışla yönetilmek olacak ya, neyse... Başbakan kimliği Dün Türkiye Genç İşadamları Derneğinde (TÜGİAD) konuşan CHP milletvekili adayı Kemal Derviş bu üslubun çarpıcı bir yorumunu yaptı:"Tayyip Erdoğan; New Yorkta, Londrada, Frankfurtta başka, Kayseride başka konuşuyor."Derviş, Erdoğanın IMFye "tam teslimiyet" sözü verdiğini de vurguluyor.Dervişin bu yorumunun üzerine açıklanmayan başbakan adayı stratejisi de eklendiğinde, oy hesaplarının yanı sıra iktidar endişeleri de ortaya çıkıyor.AKP, Ankarada Vecdi Gönül ve Abdullah Gül ismini öne çıkarırken, Anadoluda Köksal Toptan ile alanlara iniyor, İstanbul çevrelerinde ise eski İçişleri Bakanı ve ANAP kökenli Abdülkadir Aksuyu vitrine koyuyor.Belli ki AKPdeki sıkıntı oy verenlerin kafasını karıştırmamak, yeni bir taraftar kitle yaratarak, küskünler cephesi açmamak noktasında açığa çıkıyor. AKPnin seçimden önce parti yetkili kurullarını çalıştırıp, başbakan adayını belirlememekteki ısrarı, siyaset üslubu ile örtüşüyor. Gündem, Erdoğan krizi Aksu, AKP için "emanetçi" vasıfları taşıyor. Aksu, Erdoğanın başbakan olması için gereken her şeyi yapacaklarının sözünü vererek de,"güven" telkin ediyor.Bu demek oluyor ki, AKPli Meclisin birinci maddesi Erdoğan krizine kilitlenecek. syilmaz@milliyet.com.tr İzlenimim ibrenin Aksudan yana ağır bastığı yolunda. Geçtiğimiz günlerde İstanbulda ABD Büyükelçiliğinin verdiği ve ABD Başkanı Busha da yakınlığı ile bilinen üst düzey bir görevlinin yer aldığı davette, AKPden Aksunun çağrılı olması da önemsiz gelmedi. Hem de çok sınırlı sayıda milletvekili davetli arasında...