Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD ve Rusyanın iki kanatlı süper güç olarak dünya üzerinde soğuk savaş rüzgarlarını estirdikleri 20. yüzyılı atlamışken; dünyanın yeni dengeler aradığı, Hıristiyan - Müslüman uygarlığın yeniden ikiye bölünmesinin tartışıldığı bugünlerde kitabı anlamlı buldum. Rusya Federasyonu ile yakın ilişkileri olan olduğu bilinen Enka Grubu Başkanı Şarık Tara, SSCB Yüksek Sovyet Konseyi Başkanı, SSCB Merkez İstihbarat Servisi Direktörü görevlerinde bulunduktan sonra, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı, Rusya Federasyonu Başbakanı görevlerinde de bulunan ve Aralık 2001 tarihinden itibaren Rusya Federasyonu Ticaret ve Endüstri Oda Başkanı olan Yevgeniy Maksimovich Primakovun, Kara Kutu - Rusya kitabını gönderdi. Putini çözmek Primakov, Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putinin geçici olarak değil, iki başkanlık dönemi boyunca görevde kalacak bir lider olarak değerlendirilmesinin üzerinde duruyor ve devam ediyor:"Putini dünya istikrarını sağlama açısından Rus Amerikan ilişkilerine öncelik veren bir lider olarak değerlendirmek gerekir. Onun bu tutumu çok kutuplu bir dünyanın Rusya için olduğu gibi birçok ülkenin de en iyi seçeneği olduğu düşüncesinden geri çekilmek anlamına gelmez.... Çok kutuplu bir dünya yapısı içinde Birleşmiş Milletler ve bu teşkilatın uluslararası sahnede kuvvet kullanma hakkına sahip tek organı olan Güvenlik Konseyinin rolü artacaktır." Primakovun, Rusyanın yaşadığımız çoğrafyadaki şifrelerini çözmeye katkısı olmasını amaçladığı kitabında yaptığı, "Sırrına erişilemeyen gerçeğin siyaseti de yanlış olur" saptaması, toplum ve siyaset mühendislerinin üzerinde durmaktan kendilerini alamayacakları bir ev ödevini de hatırlatıyor. Terörizmin özerkliği "11 Eylül olaylarının gösterdiği gibi, uluslararası terörizm tehlikesi arttı ve kendi kendine yeten bir özerk terörizm yapısına kavuştu. Uluslararası çatışmalar siyasi ve ideolojik nedenlerden kurtuldu ama etnik ve dini nedenleri eskiye kıyasla önemli derecede arttı. Bu çatışmaların çözümü, sorunların büyük çoğunluğunun devletlerin kendi içinde bulunmasından diğer taraftan da Ayrılıkçı İslam Hareketleri gibi uluslararası bir sorun olduğundan dolayı güçleşti."ABD ve Rusyanın süper devlet olarak, diğer devletlere komuta ettikleri, kendi iradelerin kabul ettirdikleri dönemin kapandığına değinen Primakov, iki senoryadan söz ediyor. Primakov, evrensel düzeyde gerçek bir çatışma tehlikesinin kalktığına işaret ettiği kitabında, uluslararası alanda güvenliğin sağlanmadığı gerçeğine de işaret ediyor ve ABDden dünyaya atılan 11 Eylül terör bombasını özetle şöyle irdeliyor: Rusya sertleşir Birinci senaryo: Avrupada, belki daha da genişlemiş bir şekilde, Avrupaya yakın Asya bölgelerinde Nato Merkezi ağır basacak. Eskiye kıyasla daha büyük bir bağımsızlığa kavuşmuş olmasına rağmen, Avrupa ABDnin çaldığı türküye göre oynayacak ve aslına bakılırsa kendisine uygun olmayan rejimleri ve durumları ortadan kaldırmak için kuvvet kullanma kararlarını ABDye bırakacak. Bu durumda BM de öteki uluslararası örgütler gibi göstermelik olacak ve böyle bir siyaset Rusyayı uzaklaştırıp, yalnızlaştıracak. Sonuç olarak Rusyanın iç ve dış siyasetinin sertleşmesi kaçınılmaz hale gelecek. Bu durum objektif olarak Rusya, Çin ve Hindistanı birbirine yakınlaştıracak. Nihayet dünya tekrar parçalanacak. Savaşsız geçiş Bu gelişmeler savaşsız ya da çatışmasız olarak gerçekleşecek; uluslararası sahnenin başrol oyuncuları dünya istikrarını sağlamak için ortak bir siyaset belirleyecekler.Primakov, 11 Eylüle dayanarak ikinci senaryoya şans tanıyor. Dünyanın Hıristiyan ve Müslüman uygarlığı olarak ikiye bölünmesinin zararlı olacağının anlaşıldığını vurgulayan yazar - siyaset adamı; Rusya faktörünün önemine işaret ederek sözünü tamamlıyor.Bize uzak durumlardan söz edilmiyor kitaptan. Irak, Kıbrıs, AB, etnik sorunlar ve hatta AKP meselesine biraz da buradan bakabiliriz. syilmaz@milliyet.com.tr İkinci senaryo: Uluslararası terörizmle savaşmak, bölgesel çatışmaları çözüme ulaştırmak, kitle imha silahlarının yayılmasının önüne geçmek, ekolojik güvenliği sağlamak gibi örtüşen çıkar alanlarında buluşmalar olacak. Dünya çok önemli gelişmelere sahne olurken, çok merkezli bir yapı ortaya çıkacak. Küreselleşmenin yanı sıra ekonomik gelişmedeki eşitsizlik yeni yüzyılda hız kazanacak ve devletlerarası bölgesel yakınlaşmalara olanak sağlanacak. Bu gelişmelerle birlikte demokrafik gelişmelerde sadece eşitsizlik değil, önemli insan gruplarınının bir ülkeden başka ülkeye hatta kıtaya göç etemesine tanık olunacak.