Altı ayda 1.5 milyar lira, yanında da 8 - 10 çocuk, GAP gerçeği bu. Güney Anadolu Projesine 15 milyar dolar akıtıldı; baraj yapıldı elektrik geldi, su gelemedi. Plana göre projenin bitimi için 10 yıl var. Yılda 2.5 milyar dolar eder, bu para yok. Dün Diyarbakırdan aynı durumu yazmıştım, GAP arazisinin yüzde 50sini il sınırlarında barındıran Şanlıurfadan naklediyorum. Pazar yerindeyim, yanıma işsiz bir genç adam yanaşıyor, "Masraflar bize ait olmak üzere, pamuğun yüzde 30unu veriyorlar, para ağalara gidiyor" diye yakınıyor, Milliyet TIRında aynı sözler koro haline dönüşüyor. Halk pamuktan sağlanan gelirin istihdam yerine, ağalarının lüks yaşamına gittiğine inanıyor. Rehber sokak çocukları Sokak satıcısı çocuklar gözüme çarpıyor, emniyet yetkililerinden öğreniyorum ki, yılda 30 bin göç alan Urfada bu önemli bir sorun. Saat 23.00 ile 01.00 arasında uykuya dalmış, en az 10 - 15 çocuğu sokaktan evlerine taşıdıklarını söylüyorlar. Çukurovaya gitmek yerine, Harran Ovasında geçimini arayanların mücadelesi çetin geçiyor.GAP ve bölgenin turizm dokusu nedeniyle Balıklı Gölün ziyaretçileri malum... Emniyet son aylarda sokaklardaki 20 çocuğu rehber olarak eğitmiş, eğitim bursu veriyor; halkla kaynaşma penceresi açtığını göstermek için.Meydanlarda basın açıklaması yapmak bundan üç - beş ay önce suçmuş, şimdi serbest. AB uyum yasalarının çıkması, halk ile emniyet arasında bir iyi niyet köprüsü kurmuşa benziyor ve polis soruyor: "Son aylarda hiç cop gördünüz mü?""Gördük" diyen çıkmıyor.ABnin izine Diyarbakırda da rastlamıştım. Orada Girişimi Destekleme ve Yönlendirme Merkezi (GAP - GİDEM) adıyla 1997 yılında 5 ilde başlayan çalışmanın, önce BMnin sonra da ABnin katkılarıyla kadınlara ve işsizlere istihdam - iş olanakları geliştirildiğinden söz etmişlerdi. Vali Muzaffer Dilek, 270 işletmeden 120sinin fabrika ölçeğinde olduğunu ve bu yıl biri tekstil, öbürü süt ürünleri olmak üzere iki tane yeni yatırım yapıldığını vurguluyor, krizin durduğu yerden hafif de olsa kıpırdadığının işaretini veriyor. Kanıma dokundu... Çarşıdan Milliyet TIRına doğru yürüyorum, yanıma bir baba yanaşıyor: "Partililer doluşmuştur, orada söyleyemem ne olur yazar mısınız, Kızılay Kan Merkezini zarar ediyor gerekçesi ile kapattılar, çocuğuma kan bulamadım, kaybettim." Kızılayın Manisa ve Rizede yeni iki kan merkezi açacağını da öğrenmişler; bu durum kanıma dokundu açıkcası. Paraları hortumlarken zararı düşünen yok! Vali de devreye girmiş, kapattırmamaya çalışıyor. Urfa, bölgenin nüfus artış hızı en yüksek illerinin başında geliyor olabilir. Vali Dilek, konuya bölgenin niteliğine uygun çözümler getirme peşinde. Doğum kontrol hapının aptes bozduğuna inanan kadına doktor değil, müftü gönderiyor örneğin... Aydınlanmaya açlık diz boyu. Türküleri dinleyeceğim "Yolsuzluğa bulaşanlara oy yok" diyorlar, yeniyi istiyorlar. Yeninin içinde HADEP de var, AKP de... 1999 seçimlerinde MHP - DSP rüzgarının sinyalini, katıldığım bir "sıra gecesinde" almıştım. Gece boyunca sürekli istenen türkü; "Ölürem Türkiyem"di. Akşam da gideceğim sıra gecesine, bakalım bu kez dillerdeki türkü ne olacak? syilmaz@milliyet.com.tr Urfa öyle genç, öyle doymamış ki; ne verirsen alacak. Onlar bugüne kadar aşiretlerin gösterdiği yerlere oylarını vermişler, aldıklarını soruyorsun, bilen yok. Necmettin Cevheri ve Sedat Bucakın oylarıyla DYPye, Abdullah Öcalanın yakalanmasının yarattığı rüzgarla MHPye, bu dünyada gün yüzü görmemişlerin oylarıyla FPye ve "er geç biz de zengin oluruz" diyenlerin oylarıyla ANAPa yönelen Urfanın istikameti değişir mi?