"Hemşerimiz bize sahip çıkmadı, biz de ona çıkmayız" diyenlere rastlıyoruz, top Yılmaza... Tayyip Erdoğan önde gibi gözüküyor. Gençler modern yaşama geçmişler. Taksimdeki gençler nasıl yaşamak istiyorsa, Doğu Karadenizdeki genç de aynısını istiyor. Türkiyenin genç bir nüfus olduğu seçimlerde çok iyi gözükecek. İktidarı gençlerin oyları belirleyecek ve kaygılı gençlerin anne - babaları. "İşsizsen parkta gezerken bile mutlu olamıyorsun" diyor gençler. Liseyi bitirmişler, askerliklerini yapmışlar, açılan memur sınavlarına girmişler, bekliyorlar... Güneysu ve Çayeli 28 Temmuzda sel felaketine uğradı. 28 kişi öldü, 5i kayıp, 290 ev toprakla parçalandı... Rize o gün siyasi parti liderlerini sınavdan geçirdi. Güneysuda kendisine villa yapan hemşerileri AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan geldi, kravatlıydı, köy meydanından yukarı çıkmadı. Yukarılar çamurdu, acı yüklüydü. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz yıllarca umut bağladıkları, oy attıkları siyasetçiydi; geldi, gördü, yardım gönderdi ve gitti... Ama yukarı çıkmadı!.. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da geldi. Doğanın çağladığı toprağa vurdu kendini, kravatı da yoktu; onlardan biriydi. Rize bunu konuşuyor. Vefa ile umut, sosyal adalet ile büyüme arasında sıkışıp kalmış. ANAPa tepki var Milliyet TIRı, Gümüşhane hazırlığına koyulurken Sami Kohen ile sel bölgesine bakalım diyoruz. Bir güzel aile karşılıyor bizi çamur deryasının orta yerinde. Parkta yürüyorum... Kadınların yanına gidiyorum. Birinin eşi Çaykurda çalışıyor, öbürününki serbest muhasebeci. Siyaset dendi mi, konuşmak bile gelmiyor içlerinden, sık duyduğumuz bir sözle özetliyorlar durumlarını: "Ne değişecek ki? Ne vaat ettiler, ne yaptılar? Bu kadar partiye ne lüzum var?" Oyun kime gideceği ise şimdilik belli değil. İktidara geleceği garanti olan bir yeniyi bekliyorlar. Konuşmamızın sonunda öğreniyorum ki, aslında sözünü ettikleri "yenilenme" iki şıklı; ya sosyal liberal, ya AKP... ANAPın ise işi zor, buralarda AB çok da somut bir anlam taşımıyor. Çayın tonu 320 milyon Milliyet yazarları olduğumuzu söyleyince şaşırıyor evin erkeği, "25 yıllık gazetemin yazarları buraya kadar gelmiş" diyor. Karısı, kızı ile çay yerleştiriyor kamyona, Çaykura götürecek. Tonuna 320 milyon lira alacaklar. 14 dönüm ekili araziden 14 ton çay çıkacak, bunun üçte birini devlet alacak, kalanını özel sektöre satacak. Kızın gözlerindeki ışıktan etkileniyorum, çay denklerini yüklenirken sanki plaj çantası taşıyor. Meslek Lisesinde okuyormuş. Babası söze giriyor: "Biz Mısırdan gelen Karaosmanoğlu ailesinin koluyuz, bizden okumuş adam çıkar." Bu oylar boşa gitmez syilmaz@milliyet.com.tr İstanbul Sanayi Odası Başdanışmanı Atilla Karaosmanoğlunun sülalesindenler. Diyeceğim o ki, Samsundan Rizeye kadar geldim, Türkiyede olanları çözemeyen bir Allahın kuluna rastlamadım. Bu halk her şeyin farkında, kimse oyun boşa gideceğini düşünmesin, sandık sonucunun ne anlama geleceğine kafa yorsun, ayağını denk alsın! Hele hele gençleri hiç yabana atmasın. Bıraksın büyük şehirlerin tortusu lümpen takımını, Anadoluya baksın.