Bu platformun ilk toplantısı 5 Haziranda yapılmıştı ve amacı Meclise "uyum yasalarını çıkartın" demekti. İkinci kez dün biraraya gelen Türkiye Platformunun hedefi ise bu kez içerisi değil, dışarısı ve ABye sesleniyor. Bu nedenle bildirinin içeriğinin diplomatik hassasiyet yüklenmesi, sivil toplum kuruluşlarının tutumlarını sorgulama tepkisine yol açıyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB); ABye tam üyelik müzakerelerinin başlaması yönünde sürdürdüğü etkinliğin, ulusal bazda en somut ifadesi, İKV başkanlığında 200 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu "Türkiye Platformu" na yansıyor. Başlık tartışılıyor Sivil toplum kuruluşları AB sürecinin beklentilerini sonlandıran bir yaklaşımı deklare edebilirler mi? Sorum bu...Türkiye Platformunun katılımcılarından TESEVin Başkanı Can Paker, soruma açık bir yanıt veriyor:"Platformun mesajına katılmıyorum. Hukuken yüzde 100 haklı olduğuna inandığım halde, Türkiyenin en büyük partisinin genel başkanının yasaklı olduğu bir ortamda seçime gidilmesi, AB normlarına uygunluğumuzu tartışma konusu yapar. Anayasanın ilgili maddesinin değişmesi yönünde toplumsal bir irade ortaya koymalıyız."TESEV yöneticisi emekli Büyükelçi Özdem Sanberk ile de aynı konuyu tartışıyorum, O da Pakerin görüşlerini destekleyen bir açılım getiriyor:"ABnin Türkiyenin attığı adımları önemsemesi gerekir, aksi halde bunun alternatif bir maliyeti var. Ancak "Herşeyi yaptık" demek çok yanlış, yapılacak çok şey var. Sivil topluma düşen görev; Kopenhang Kriterlerinin temelinde yatan toplumsal uzlaşmanın sorumluluğunu aldıklarını samimiyetle ortaya koymaktır. Eksikliklerin belirtilmesi, hükümeti zor durumda bırakmaz, tam aksine bu yönde çabanın harcanacağını gösterir." Dün 220 sivil toplum örgütü katılımcısının katkılarıyla şekillenen ortak bildirinin başlığı, "Türkiye kararlığını gösterdi, sıra Avrupada" olarak benimsendi. Mesaj dışarıya dönük Dunanın toplantıda seslendirdiği tek itirazı, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin bildiriye yapmak istedikleri eklerle bütünselliğin bozulması yönünde olmuş. Duna bildiriyi bu kaygıyla biraz da uzun buluyor.Türkiye Platformunun, AB yolunda ilk irade beyanını 174 sivil toplum kuruluşu ile yaparken, aradan geçen 4.5 ay gibi bir zamanda bu sayıya, 46 sivil toplum kuruluşunu eklenmesi çok etkileyici.Ancak Türkiyede AB karşıtı (varsa) sivil toplum kuruluşlarının nicelikleri hakkında bilgimiz olmamasına karşılık; meydanlarda, hatta Mecliste AB karşıtı tutum takınan bir siyasi takım var.Öte yandan siyasi yasakları siyasetin ana konusu yapmaya hazırlanan bir partinin, Meclise yolculuğu da aşikar.Söylemek istediğim şu ki, gerçekten 220 sivil toplum kuruluşu demokratik bir yapılanma ile üyelerinin sesini dile getiriyorsa, (Ki öyle olduklarını umuyorum) ekonomik ve siyasi açılımlarda daha cesur, daha net, daha samimi davranma sorumluluğu taşıyorlar. syilmaz@milliyet.com.tr TÜSİAD adına Platforma katılan Cem Dunaya da aynı soruyu yöneltiyorum.