Tek tip insan, tek tip yapı!

25 Mart 2023

Bazı kişiler bilgi sahibi olmadıkları konularda fikir üretir ve kamunun gücünü kullanıp bu fikirlerini uygulamaya sokarak var olan bir estetik anlayışın yok olmasına sebep olurlar. Kamunun hakkını koruma adı altında yapılan “Tek tip insan, tek tip yapı!” düşüncesi en büyük yanlışımız değil mi?

16 Aralık 2022 günü bir grup arkadaşla daha önceden planlanmış bir İtalya gezisi yaptık. Sabah uçağıyla Bari’ye uçtuk ve havaalanından bizi alan araçla önce Sassi di Matera, daha sonra Alberobello ve son olarak da Locorotondo’yu gezdik.

Sassi di Matera

İlk durağımız olan Sassi di Matera’nın İtalya’daki ilk insan yerleşim alanlarından biri olduğu düşünülmekte olup bu yerleşimin geçmişinin MÖ 7.000 yıllarına kadar uzandığı tespit edilmiş. Dar bir vadi aralığına kurulmuş olan şehirde Kapadokya yerleşmesine benzer kayaların içine oyulmuş evler bulunmakta. Bu evlerin büyük bir bölümü restore edilerek kullanılmaya devam ediliyor. Bazıları ise avlular vasıtasıyla birleştirilerek küçük birer otele

Yazının Devamı

Türkiye’nin Maarif Davası

19 Mart 2023

7 Kasım 1909 günü İstanbul Süleymaniye’de doğan Nurettin Ahmet Topçu, Büyük Reşid Paşa Numune Mektebi’ni (1922) bitirdikten sonra öğrenimine Vefa İdadisi’nde devam eder. Daha sonra İstanbul Erkek Lisesi’ne geçerek bu okuldan 1928 yılında mezun olur. Sonrasında eğitimine Avrupa’da devam etme arzusuyla girdiği sınavları kazanarak Fransa’ya gider. Önce Bordeaux Lisesi’ne devam eder ve Fransızca öğrenir. Devamında Strasbourg Üniversitesi’ne geçerek felsefe öğrenimi görmeye başlar, bu dönem içinde ahlak felsefesi konusunda verilen  seminerleri  tamamlar ve sanat tarihi lisansı yapar. 

Eğitimi

Strasbourg Üniversitesi’nde ahlak felsefesiyle ilgili olarak hazırladığı “Conformisme et révolte / İsyan Ahlâkı” isimli bitirme tezini 2 Temmuz 1934 günü Sorbonne Üniversitesi’nde savunur ve üstün başarı kazanır. Bu arada, Nurettin Topçu’nun Sorbonne  Üniversitesi’nde felsefe doktorası yapan ilk Türk olduğunu belirtmek isterim. Ülkemize 

Yazının Devamı

Türkiye’yi yeniden aydınlatacak

18 Mart 2023

Patara Deniz Feneri’nin yeniden hayata kavuşturulması çalışmalarına büyük bir hızla devam ediliyor. Bu çalışmayla, tarihi fenerin Cumhuriyetimizin ilanının 100.yıl dönümünde Akdeniz ve Patara Limanı’nı aydınlatması amaçlanıyor.

Deniz, uçsuz bucaksız deniz, insanlara her zaman birçok duyguyu bir arada yaşatır; sonsuzluk, hayranlık, umut ve korku... Deniz, özellikle de açık deniz insanı alıştığının dışında bir başka dünya ile tanıştırır. Kıyıdan açıldıkça güven hissi azalır, birden çok aciz olduğumuzu, böylesi alışılmadık bir ortamda varlığımızı sürdürmek için bilgiye ihtiyacımız olduğunu düşünürüz. Bir dönem, gündüz güneş, gece ise yıldızlar yolumuzu belirlememize yardımcı olurdu. Ancak kıyıya doğru yaklaşıldığında, gelişmiş seyir aletlerimiz olmadığı için, detaylı bir harita bilgisine sahip olmamız gerekirdi. Adalar, burunlar, topuklar, suyun altına gizlenen kayalar bizi güvenli bir yolculuk yapmaktan alıkoyan engeller haline gelirdi.

Pharos veya İskenderiye Feneri

Denizcilere yol göstermek,

Yazının Devamı

Türkiye ve Polonya

12 Mart 2023

Dünkü yazımda sizlere “Polonezköy” ü tanıtmak isterken “Lehistan Elçisi”  hikâyesini anlatmıştım. İki yüz yılı aşkın bir süre sonra Polonya’nın hâlâ bu diplomatik jesti hatırladığından ve Avrupa Birliği’ne katılış töreninde dile getirdiğinden de bahsetmiştim. Bu arada aklıma bir başka olay daha geldi, bunu da sizlerle paylaşmak istedim.

Büyükelçiden anılar

Sevgili dostum emekli  Büyükelçi Ender Arat, “Türkiye-Macaristan Büyükelçi’den Anılar” isimli kitabında bir olaydan bahseder. Dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı rahmetli İsmail Cem biri resmi, diğeri NATO Dışişleri Bakanları toplantısı nedeniyle iki kez Macaristan’ı ziyaret eder. Dönemin Dışişleri Bakanı János Martonyi ile dayanışma içinde olurlar. Gerek bu dayanışmanın geliştirilmesi gerekse iade-i ziyaret için János Martonyi, 22-24 Ocak 2001 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret  etmek ister. Bu ziyarette, protokol kuralları gereğince her iki ülkenin büyükelçilerinin

Yazının Devamı

İstanbul’da kurulan Polonya köyü

11 Mart 2023

Kurulduğu 1842 yılından günümüze çok sayıda ünlü Polonezköy’ü ziyaret eder. 1847 yılında ünlü besteci Franz Liszt, 6 Aralık 1850 günü Gustave Flaubert, 1904 yılında Çek yazar Karel Droz köye gelirler. Leyla Gencer’in de Polonezköy’de dünyaya geldiğini söylemek isterim.

Hep merak ederim, acaba günümüz İstanbul’unda yaşayan kaç kişi Beykoz ilçesinde Polonya’dan gelenler tarafından kurulmuş bir köy olduğunun farkındadır. Türklerin Polonyalılar ile ilk karşılaşmaları, Hun ve Avarların V. ile IX. yüzyıllar arasında Avrupa’ya yaptıkları seferler sırasında olmuşsa da bu konudaki bilgilerimiz yetersizdir. Türk-Polonya ilişkilerinin başlaması XIV. yüzyıl kadar erken bir tarihe gider. Her ne kadar Osmanlı-Polonya orduları doğrudan bir savaşa girmese de 1389 I. Kosova Savaşı, 1396 Niğbolu Savaşı ve 1444 Varna Savaşı’nda karşılaştığımız Haçlı Ordusu’nda çok sayıda Polonyalı asker olduğu bilinmektedir. Polonya Ordusu’yla doğrudan doğruya karşılaşmamız, 1526 Mohaç Savaşı

Yazının Devamı

Asalet üzerine

5 Mart 2023

Arapça bir kökten türetilen ve isim olarak kullanılan “Asalet” kelimesi, “Asillik, soyluluk, asil bir soya mensup olma; Ruh ve mana bakımından üstün ve kibar olma, saygı uyandıracak şekilde davranma, safiyetini koruma, bir makamın asıl sahibi olma, bir işi kendi adına yürütme” anlamına gelmektedir. Bizim bu yazıda üzerinde durmak istediğimiz anlamı, “Kibar olma, saygı uyandıracak şekilde davranma, safiyetini koruma” olacak.

Giderek artan nüfusa bilgi aktarmak için yapılan öğretim çalışmaları konusunda bilgi sahibi olan insan sayısını artırırken, eğitim eksikliği gerek çevresine saygı duyan gerekse kendisine saygı duyulan insan sayımızın giderek azalmasına neden olmakta. 1970’li yılların sonuna doğru artan anarşik olayların yaşandığı bir dönemde, İstanbul Belediyesi Harita Müdürlüğü’nün başında, şimdi adını hatırlayamadığım muhterem bir kişi görev yapmaktaydı. Zaman zaman kendisini ziyaret eder, bazı haritaları inceler ve müsait olduğunda sohbet ederdik. Bir gün kendisine uğradığımda büyük bir telaş

Yazının Devamı

Öncü ve örnek bir yapı

4 Mart 2023

M. Kemal Sallı bir makalesinde Pantheon ile Orta Asya Kazak ve Kırgız çadırları arasındaki benzerliğe dikkat çekiyor. Günümüzde Vatikan Müzesi’nde bulunan, muhtemelen Etrükslere ait “Kayı Tamgalı Kül Kabı”nın ilginç görünümünü bize sunuyor

Roma’yı ziyaret eden hemen herkes bir fırsat bulup mutlaka Pantheon’u gezmiştir. Bu gezi turla yapılıyorsa, turun olmazsa olmazı Pantheon gezisidir. Defalarca gezmeme rağmen Roma’ya her gidişimde bir fırsat bulup onu tekrar ziyaret etmeyi vazife bilirim. Yaklaşık iki bin yıllık geçmişi olan bu yapının her mimar tarafından detaylı olarak incelenmesi gerektiğini, her ziyaretin farklı bir ders olduğunu düşünürüm.

Hadrianus’un inşa ettirdiği Pantheon, Roma’nın en iyi korunmuş antik yapısıdır.

Beşik çatılı

MS II. yüzyılın başlarında Suetonius; Augustus’un (Gaius Julius Caesar Octavianus MÖ 27-MS 14) “Roma’yı tuğladan yapılmış hâlde buldum; mermer giydirilmiş hâlde bırakıyorum” dediğini yazar. “Ulu kişi” unvanını alarak ilk Roma

Yazının Devamı

Cahil üzerine

26 Şubat 2023

Voltaire’in yazdığı “Cahil Filozof” isimli  kitabı tekrar okurken birden aklıma Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu’nun “Mütareke Yıllarında İstanbul” adlı kitabında geçen bir anısı geldi. Saraçoğlu çocukluk anılarından bahsederken; “Daha Rüştiye (ortaokul) mektebinde iken ‘İlm-i Ahlâk’ hocamız cahili tarif ederken;

-Efendiler derdi, cahil iki türlüdür: Basit cahil ve mürekkep (birleşik) cahil. Basit cahil bir şey bilmez, fakat bilmediğini bilir. Mürekkep cahil ise hem bir şey bilmez, dünyasının farkında değildir, hem de bilmediğini bilmez, cahilliğinin de farkında değildir. İşte tedavisi zor, hatta imkânsız olan bu cahil, mürekkep cahildir. Çünkü basit cahil, cahilliğini bildiği, hiçbir şey bilmediğinin farkında olduğu için, bir gün gelir çalışır, cahillikten kurtulur. Amma mürekkep cahil zavallılığının farkında olmadığı için kendini alim sanır, cahilliğini gidermeye rağbet etmez. İşte bu çeşit cahillerden korkmalı!”

Yarı cahil veya mürekkep cahil

Daha sonra, 20’li

Yazının Devamı