Değişen dünya üzerine

24 Nisan 2022

Birinci Dünya ülkeleri aydınlanma çağından sonra yakaladıkları yükseliş ivmesini sanayi devrimiyle noktalamışlardır. Bu değişim 3. Dünya ülkeleriyle aralarında 1/10 oranında Gayri Safi Milli Hasıla oluşmasına neden olur. Aradaki bu fark da I. Dünya ülkelerinde yaşayanları büyük bir refaha kavuşturur. Fakat sadece zengin olmak, yaşamı güvence altına almaya yetmez. Başkalarının zenginliğinizde gözünün olmaması için malik olduklarınızın bir bölümünü onlarla paylaşmanız gerekir. 3. Dünya ülkeleri coğrafi yapıları ve içe kapalı kültürleri nedeniyle aydınlanma ve sanayi devrimlerini gerçekleştirememiş olabilirler. Ancak bu durum, onların daha iyi bir yaşamı haketmediği anlamına gelmez. Bilakis I. Dünya ülkelerinin daha zengin ve mutlu yaşaması için 3. Dünya ülkelerini kalkındırmaları ve onların dünya gelirinden daha çok pay almalarını sağlamaları gerekmektedir. Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı üyeleri ile Çin, Kuzey Kore 2. Dünya ülkeleri, bağlantısızlar adı

Yazının Devamı

Göğe yazılan yazı

23 Nisan 2022

Tümüyle İstanbul’a ait olan bu aydınlatma düzeni, iki minareli camilerin bulunduğu Bursa, Edirne, Manisa gibi şehirlerde yapılsa da hiçbir zaman için İstanbul’da yarattığı etkiyi, geceleri şehri şenlendiren görüntüyü sağlayamamıştır.

“Mahya” genel olarak, “Ramazan ve dini bayram gecelerinde, iki minare arasına gerilen ipler üzerine asılan yağ kandilleriyle yapılan yazı veya resim.” olarak tarif edilmektedir. Farsça “mâh/ay” kelimesinden türetilen bir sözcük olarak dilimizde yüz yıllardır kendine yer bulmuştur. Tümüyle İstanbul’a ait olan bu aydınlatma düzeni, iki minareli camilerin bulunduğu Bursa, Edirne, Manisa gibi şehirlerde yapılsa da hiçbir zaman için İstanbul’da yarattığı etkiyi, geceleri şehri şenlendiren görüntüyü sağlayamamıştır.

Sultan I. Ahmed Dönemi

Mahya üzerine yapılan araştırmaların hemen hepsinde, camilerde mahya kurulumunun Sultan I. Ahmed (1603-1617) döneminde başladığı belirtilmektedir. Bir rivayete göre Fatih Camii müezzinlerinden “Hattat

Yazının Devamı

'Adl' üzerine

17 Nisan 2022

“Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu,

Gelir de adl-i ilâhî sorar Ömer’den onu.”

Mehmet Akif Ersoy

Geçen günlerde bir kitabı okurken karşıma “Adl” sözcüğü çıktı. Uzun zamandır kullanılmayan bu sözcüğü acaba hatırlayan kaldı mı, diye düşündüm. “Adl” Arapça’dan dilimize geçen bir sözcük... “Adalet, hakkaniyet, doğruluk, tarafsızlık” anlamında kullanılır. Adalet sözcüğü; “Hakka riayetkârlık, hak tanırlık, haklılık, doğruluk” anlamına gelir. Dilimizde Arapça ve Farsça tamlamalar ile çokça kullanılmıştır.

Adalet-kâr; adil, adaletli, adalet-kârâne; adaletlicesine, adalet-kâri; adillik, adalet-penâh; adaletli bunlardan bazılarıdır. Bir de “Adalet emri” denilen bir tabir vardır. Bir dönemin sadrazamlarının valilere dönük olarak yayınladığı “Ahâliye zulüm ve taaddî (örf, adet ve kanun sınırları dışında hareket) edilmemesi” hakkındaki yazılara verilen isimdir. Benzer

Yazının Devamı

Dillerini korumayı başarmış Türk soyundan bir halk

16 Nisan 2022

Moldova’nın güneyinde Bucak adıyla anılan bölgede uzun yıllardır yaşayan Gagavuzlar, dillerini korumayı başarmış Türk soyundan bir halktır. Gagavuzlar Avrupa’da yaşayan, Türkiye Türkçesine yakın bir Türkçe konuşan tek Hristiyan Türk topluluğudur

Mihail Gorbaçov, 1985 yılında Sovyetler Birliği genel sekreteri seçilir. Kısa bir süre sonra “Perestroyka / Yeniden Yapılandırma” ve “Glastnost / Açıklık” politikalarını uygulamaya başlar. Ancak devletin elindeki veriler ile gerçek birbirinden çok farklıdır. Kısa bir süre sonra bu çalışmaların istenen sonuca ulaşmasının mümkün olmadığı görülür ama artık çok geçtir ve bu yolun geriye dönüşü yoktur. Sovyetler Birliği, 29 Aralık 1991 günü dağılır, Birliği oluşturan 15 sosyalist cumhuriyet bağımsızlıklarını ilan ederek Rusya Federasyonu’nu oluştururlar. 

Moldova’nın başkenti Kişinev. 

Gagavuzya Cumhuriyeti 

Türkiye Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan eden bu devletleri kendisinden toprak talep eden Ermenistan hariç

Yazının Devamı

Zadig (ya da Yazgı)

10 Nisan 2022

Geçmişte yazdığım yazılardan biri Voltaire’in “Safdil” isimli kitabı üzerineydi. Bu kez size onun bir başka öyküsünden söz etmek istiyorum. Voltaire’in 1747 yılında yayımladığı bu romanının kahramanı eski Babil’de yaşayan Zerdüşt bir filozof olan Zadig’tir. Voltaire, romanın kurgusunu 18 Şevval 837 (28 Mayıs 1434) tarihinde Sadi tarafından Sultan Sheraa’ya yazılan ithaf mektubu üzerine kurar. Burada söz konusu olan Sadi’nin, Şeyh Sadi-i Şirazi (1210-1292) olduğu kabul edilmektedir. Voltaire’in bu romanı yazmasından yüz yılı aşkın bir süre önce 1634’de André du Ryer, Sadi’nin Gülistan’ını Fransızca’ya tercüme eder. 1704 yılında ise d’Alègre tarafından hem Gülistan hem de Şeyh Sadi-i Şirazi’nin hayatını içeren yeni bir tercüme yapılır.

Gösterdiğinden çok şey söyleyen kitap

Sadi’nin yazdığı mektup, sultana övgülerle başlar ve devamında; “Hiçbir şey yapmadan yaşama mutluluğuna eriştiğinden, Zadig’in öyküsünü yazarak eğlenmiş,

Yazının Devamı

İstanbul’un hasbahçeleri -1- Tokat Kasrı ve Bahçesi

9 Nisan 2022

Fetih sonrası İstanbul çevresinde düzenlenen ilk bahçenin Beykoz Vadisi içlerindeki “Tokat Bahçesi” olduğu kabul edilmektedir. Fatih Sultan Mehmed tarafından tesis edildiğini bildiğimiz bu bahçe XX. yüzyılın başlarına kadar varlığını sürdürmüştür. Evliya Çelebi’nin anlatısına göre; “Fatih Sultan Mehmed, Beykoz civarında avlanırken Mahmud Paşa’nın Tokat’ı fethettiği haberini alır ve hemen buraya bir bahçe yapın, adı da ‘Tokat’ olsun” der.

Fetih öncesi Konstantinopolis’te saraya ait bazı bahçe ve parklar bulunduğu dönemin metinlerinden anlaşılmaktadır. Bunlar içinde, “Philopation” ve “Aretai” sık sık adı geçen banliyö bahçeleridir. Bu bahçelerde imparator ve yakın çevresi zaman zaman avlanmakta ve atla gezintiler yapmaktadır. Adı geçen diğer iki bahçe ise sur içinde, günümüz Sultanahmet bölgesinde bulunan Büyük Saray ve Sur-u Sultani içinde yer alan Mangana Sarayı çevresindeki bahçelerdir.

Yazının Devamı

Kabusnâme

3 Nisan 2022

“Kişinin ululuğu akıl ve edepledir, soyla sopla değil.”

 Keykâvus

İslâm tarihinde daha çok Ziyârîler olarak bilinen Ziyâroğulları Devleti (928-1077) adını kurucusu Merdâvic’in babası Ziyâr b. Verdânşah’tan alır. Merkezleri Hazar Denizi’nin güney kıyılarına yakın Cürcan (Gürğan) olan Ziyâd Hanedanı’nın kuruluş tarihi olarak 928 veya 932 kabul edilir. Merdâvic’den sonra tahta kardeşi Veşmgîr geçer. Bu dönemde Sasanilere bağlı olarak varlığını sürdüren devletin sınırları Hazar Denizi’nin güney kıyısı boyunca uzanan Taberistan ve çevresine yayılır. Veşmgîr’in ölümü üzerine, 1049 tarihinde tahta Keykâvus b. İskender b. Kâbûs (1049-1087) geçer. Keykâvus’un 1082 tarihinde oğlu Giylânşah’a yazdığı nasihatnâme “Kabusnâme” adıyla bilinir. İslam öncesi Fars kültüründe hükümdar ve yöneticilere devlet yönetiminde yol göstermek amacıyla yazılan bu gibi kitaplar “Enderzn&ac

Yazının Devamı

Örnek alınması gereken bir yapı: Beykoz Kasrı

2 Nisan 2022

Muhtemelen II. yüzyıl ortalarında yazdığı “Boğaziçi’nde Bir Gezinti” isimli kitabında Dionysios Byzantios, Aietou Rhynkhos’u (Selviburnu) takiben güneye doğru Amykos (Beykoz) adıyla anılan bir koyun geldiğinden söz eder. Amykos koyunun gerisinde büyük bir düz ova Gronykhia yer almaktadır. 1500’lü yıllarda İstanbul’da araştırmalar yapan Petrus Gyllius, bu tarihlerde burada bulunan yerleşimin Türkler tarafından “Beykoz”, Rumlar tarafından “Amaea” olarak adlandırıldığını anlatır.

Ernest Edouard de Caranza tarafından çekilen 1854 tarihli fotoğraf. 

Eskinin Beykoz’u

1600’lü yılların ortalarında İstanbul’un semtlerinden söz eden Evliya Çelebi, Beykoz’dan; “Büyük bir limanın kıyısında 800 haneli, bağ ve bahçeli, mamur ve süslü kasabadır. Camisi, mescidi, hamamı, sübyan mektebi ve çarşısı vardır” diyerek bahseder. Osmanlı döneminde Beykoz’un İstanbul semtleri içinde özel bir yeri vardır. Her ne kadar Üsküdar’a bağlı kabul edilirse de Osmanlı

Yazının Devamı