Sinan Genim

Sinan Genim

sinan@sinangenim.com

Tüm Yazıları

Sultaniye Kasrı’nın yeniden inşası düşünülebilir, ancak bunun için arşivlere dayalı detaylı bir araştırma yapılması gerekir

Bağçe-i Sultaniye adıyla anılan has bahçenin sahil bölümünde denizin içinde oluşturulan küçük bir ada üzerine inşa edilen Sultaniye Kasrı’nın, Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde inşa edildiği söylenir. Bir diğer rivayet ise Sultan II. Bayezid (1481-1512) döneminde yapıldığı yönünde. Bu has bahçenin kurulduğu tarihten itibaren önemli bir rağbet gördüğü ve önemini uzun yıllar boyunca devam ettirdiği anlaşılır. Evliya Çelebi, bu bahçe için, “Bayezid-ı Veli yapısı güllük bir cennet bağıdır. Sultan III. Murad (1574-1595) döneminde Özdemiroğlu Osman Paşa, Gence ve Tebriz’i harap ettiğinde orada bulunan bir köşkün kubbesini, kapısını, penceresini, camlarını ve pencere kapaklarını padişaha göndermiştir. Onlar da bu ibret verici, usta işi zayi olmasın diye Sultaniye Bahçesi’nin deniz kenarına bir İrem Köşkü yapmışlar ki bugüne kadar bütün süsleme ustaları, gelip seyrettiklerinde hayran kalır” diye yazar. Bu durumda her ne kadar Sultaniye Bahçesi’nin daha önceki tarihlerde yapıldığı kabul edilse bile, Sultaniye Kasrı’nın 1585 ve 1586 yılları içinde inşa edildiğini kabul etmek gerekir.  

Haberin Devamı

Boğaziçi’nin mücevherleri: Sultaniye  Kasrı ve diğerleri

1544-1547 tarihinde, bölgeyi gezen Petrus Gyllius, burasının bir dönem bataklık olduğunu Kanuni Sultan Süleyman’ın bataklıkları doldurarak burada görkemli bir bahçe, deniz kıyısında çardak ve bazı yapılar yaptırdığından söz eder. 1573 yılında İstanbul’da bulunan Philippe du Fresne-Canaye, “Padişah avdan dönerken ya bahçenin üst yanındaki hamama gider ya da denizde, iri sütunlar üzerine yapılmış, içi bütünüyle değerli çinilerle, dışı eşsiz mermerlerle kaplanmış köşkte dinlenir. Pencereleri ve kapıları İran tarzı boyanmış; Sultan Süleyman bunları Tebriz’den getirtmiş. Burada bir bina ve çok güzel sütunları olan bir revak bulunuyor” açıklamasını yapar. 

Kasrın ilk görseli 

Anlaşılan Evliya Çelebi’nin yaptığı açıklama bir yakıştırma olup, buradaki yapının inşasında Yavuz Sultan Selim’in 6 Eylül 1516 günü fethettiği Tebriz’den getirilen sanatkârlar kullanılmış veya 6 Ağustos 1534 günü İbrahim Paşa’nın Tebriz’i yeniden fethi sonrası getirilen yapı elemanlarıyla 1534 sonrası inşa edilmiş olmalıdır. 

Haberin Devamı

Sultaniye Kasrı ile ilgili olarak elimize ulaşan tek görsel belge 1710-1711 tarihleri arasında Cornelius Loos tarafından yapılan iki çizimdir. Biri bölgenin genel görünüşünü, diğeri ise kasrın karaya bakan cephesini aksettiren bu çizimleri değerlendiren Sedad Hakkı Eldem söz konusu köşk için bir restitüsyon denemesi yapar. 

Sultaniye Kasrı benzeri deniz üzerinde oluşturulan bir alanda yapılmış başka bir yapı olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak, gerek Topkapı Sarayı gerekse saray dışındaki bazı alanlarda oluşturulan havuzlar içinde benzer anıtsal yapılar olduğu bilinmektedir. Topkapı Sarayı III. Avlusu içinde yere alan ve günümüze erişmeyen, Sultan II. Selim dönemine ait Havuzlu Köşkü ile Siyavuş Paşa çiftliğinde bulunan Siyavuş Paşa Köşkü benzer yapı örnekleridir. 

Boğaziçi’nin mücevherleri: Sultaniye  Kasrı ve diğerleri

Yeniden inşa edilmeli mi? 

Haberin Devamı

Sultaniye Kasrı’nın yeniden inşası düşünülebilir, ancak bunun için arşivlere dayalı detaylı bir araştırma yapılması gerekir. Sultaniye Köşkü’nün geleneksel yapı malzemesi ile yapılmasının yeteri kadar uyandırılamayacağını düşünmekteyim. Döneminde övgüyle bahsedilen çiniler, kapı ve pencere kepenklerinde bulunduğu açıklanan resimleri yapmak kötü birer kopyanın ortaya çıkmasına yol açar. Bunun yerine, çağdaş malzemelerle kasrın üç boyutlu inşası düşünülmeli, yoğun bir çalışma yapılmalıdır. 16. yüzyıla ait bir yapıyı kütle ve gabari olarak yansıtacak böylesi bir çalışma tüm dünyada yankı uyandıracaktır.

Boğaziçi’nin mücevherleri: Sultaniye  Kasrı ve diğerleri

 

Şerefabad Kasrı 

Boğaziçi’nde geçmişin görkemini yansıtmak için yapılacak benzer çalışmalara bir örnek olarak Üsküdar’da bulunduğunu bildiğimiz ve çeşitli görselleri günümüze ulaşan Şerefabad Kasrı da yeniden toplumun beğenisine sunulabilir. 

Bence yapılması gereken en önemli düzenleme, İstanbul’daki ilk yapımız olan Anadoluhisarı ile 1452 yazında inşa edilen Rumelihisarı’nı eski günlerdeki görkemine ulaştırmak için yapılacak çalışmalardır. 1953 sonrası yapılan uygulamalarla kalenin içinde yer alan 18. yüzyıla ait tepe pencereli evleri kaldırılan, gravürde kule ve burçlarını üzerinde kurşun külahlar olduğu bildiğimiz Rumelihisarı ile içinden yol geçen Anadoluhisarı bugünkü durumlarından kurtarılıp, yeniden hayata kavuşturulmalıdır. Her iki kale de 1850’li yıllarda çekilen fotoğraflarında da gördüğümüz gibi her yıl badana ile boyanmalı ve haşmetli bir görünüşe kavuşturulmalıdır.