Vergi üzerine

20 Temmuz 2024

Bir mimar olarak projelendirdiğim yapıların her zaman basit çözümler içermesine dikkat etmişimdir. Mimarlık bir anlamda bağlama ve birleştirme tekniklerinin başarı ile uygulanmasıdır. Yaptığım her işi ne kadar basit çözümlerle sonuca ulaştırabilirsem o kadar başarılı olduğumu gördüm. Vergi konusunda da aynı düşünceleri taşıyorum.,

Son günlerde muhalif, muvafık hemen her konuda geçim sıkıntısı çeken insanımızı biraz olsun rahatlatmak ve devletin gelirlerini artırmak amacıyla yeni vergiler konulması gündeme gelmekte. “Vergi” sözcüğü sözlüklerde; “Kamu giderlerini karşılamak üzere yasalara uygun olarak halktan toplanan para” olarak belirtilmekte.

Vergi veya devletin gelirleri açısından ülkemizdeki sorun tahakkuk eden ile tahsil edilen gelirler arasındaki büyük farktır. Devlet ve Yerel Yönetimler kanunlarda belirlenen gelirlerini tahsil etmekte zorlanmaktadırlar. Çoğunlukla istenen vatandaşın beyan ettiği gelir veya işlem üzerinden tahakkuk eden verginin devlete eksiksiz ödenmesidir ki bunda da

Yazının Devamı

Hayat bir salıncaktır

13 Temmuz 2024

Wilhelm Schmid, hayatın bir salıncak olduğunu söylemekte. Kâh sükûnete kavuşuruz, kâh müthiş bir kaos içinde kalırız. Bazı anlar her şey hâkimiyetimiz altında görülürken, bir anda her şeyimizi kaybetmiş gibi oluruz. İşte size bir başka salınma, insan kısa bir an içinde oradan oraya savrulabilir. Salınma ile barışık olmak gerekir, bu hayatın ön koşuludur.

"Karac’aoğlan der ki: Salınıp gezme,

Gören âşıkların bağrını ezme.”

Karacaoğlan

Elime küçük bir kitap geçti. Wilhelm Schmid yazmış; “Salınmak, Hayattan Sevinç Duyma Sanatı”nı. Küçük kızının doğum gününde bir gezintiye çıkarlar ve parkta birdenbire karşılarına bir hatta iki salıncak çıkar. Wilhelm Schmid salıncağı insanın içinde “Heyecan patlamaları” doğuran alet olarak nitelemektedir.

Salıncak insana ister istemez bir ivme verir, ister biri sizi sallasın ister siz sallanmaya başlayın. Salıncağa oturan insan sallanmak ister, eğer biri sizi sallamıyorsa, siz kendi kendinizi ivmelendirip sallanmaya başlarsınız. Hayatta aynı değil midir?

Yazının Devamı

Reşit Saffet Atabinen ve Türk mimarisinin ana unsurları

6 Temmuz 2024

Reşit Saffet Atabinen’in, “Türk Mimarisinin Ana Unsurları” adlı kitabının “Kültür ve mimari” ile ilgilenen herkes tarafından okunması gerekir. Yüz yıla yakın bir süre önce ileri sürülen bazı konuların aradan geçen bunca zamana rağmen yeteri kadar araştırılmamış olması “Acaba bazı gerçeklerin üstü örtülmeye mi çalışılıyor?” sorusunu gündeme getirmektedir.

Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, Cumhuriyetimizin ilanından sekiz gün sonra, 6 Kasım 1923 günü “Türk Seyyahin Cemiyeti” adıyla Cumhur Reisimiz Mustafa Kemal Paşa’nın himayeleriyle Reşit Saffet Bey’in öncülüğünde kurulmuştur. 2023 yılında hem Cumhuriyetimizin hem de Turing’in kuruluşunun 100. yılını kutlamak amacıyla, Reşit Saffet Atabinen’in bir kitabının tekrar yayımlanması kararlaştırıldı. Çok sayıda kitabı arasından günümüzde de tartışmalara konu olan “Türk Tarihi”nin ana kaynakları konusuna değinen ve 1938 yılında Paris’te yayımlanmış olan Fransızca kitabının basımına

Yazının Devamı

Naziliğin içyüzü

29 Haziran 2024

AB ve onun lideri konumundaki Almanya’nın bir kez daha yaşayacağı sonu anlamak için Ahmet Emin Yalman’ın “Naziliğin İçyüzü” isimli kitabını okumak gerekir. İkinci Dünya Savaşı sırasında yazılan bu kitap aynı zamanda günümüz politikalarını da anlamak açısından faydalı olacaktır…

Ahmet Emin Yalman 1945 yılında “Naziliğin İçyüzü” adında bir kitap yayımlar. Bu kitabının önsözünde; “Tarihin en büyük kasırgası sonuna gelmek üzeredir. Naziliğin çökeceği gün yakındır” dediğine göre henüz savaş bitmemiş, ama sonuna gelinmiştir. Yalman, dünyanın başına bunca felaket getiren, milyonlarca insanın ölmesine neden olan savaşın içyüzünü anlamanın, bir daha tekrarlanmaması için çalışmanın her aklı başında insanın vazifesi olduğunu belirtir. Vatan Gazetesi’nde bir yazı dizisine başlar, ama gazetenin süresiz olarak kapatılması üzerine bu girişimi yarım kalır. Bunun üzerine daha fazla beklememek için muhtemelen 1945 yılı başlarında kaleme aldığı bu

Yazının Devamı

Gümüş balığı

22 Haziran 2024

Gümüş balığı bünyesinde barındırdığı iyot nedeniyle özellikle çocuklar ve hamileler için yenmesi tavsiye edilen bir balıktır. Kalsiyum deposu olduğu ve kemikleri güçlendirdiği bilinmektedir. A, B ve D vitaminleri açısından oldukça zengin bir balıktır

Geçmişte yazdığım  bir yazıda, çocukluğumda Kuzguncuk’taki Üryanizade Ahmed Esat Efendi Camii avlusundan avlanan “Gümüş balığı” macerasından bahsetmiştim. O gün bugün “Ha yazdım ha yazacağım” dediğim “Gümüş balığı” yazısının mevsimi geldi de geçti bile, ancak şimdi yazmak kısmet oldu. Günümüzde muhtemelen İstanbul’da gümüş balığını hatırlayan ve onu yemek isteyen insan sayısı birkaç yüzü geçmez. Yıllar önce gittiğim ünlü bir balık lokantasında gümüş balığı istediğimde, cipse benzer kızartılmış şeylerin olduğu bir tabak geldi. “Bu nedir?” diye sorduğumda “Ayıkladık ve iyice kızarttık” dediler. “Böyle gümüş balığı mı olur?” deyince de “Müş

Yazının Devamı

Perinthos veya Marmaraereğlisi

15 Haziran 2024

Roma coğrafyasında özellikle de Anadolu’da adı “Herakleia” olan çok sayıda kent bulunmaktadır. Bir Dor kahramanı olan “Herakles” adına kurulan bu şehirler, “Herakles Yurdu” anlamına gelmektedir. Ancak günümüz Marmaraereğlisi’ne “Herakleia” adının Roma İmparatoru Herakleios’a (610-641) atfen verildiği ileri sürülmektedir.

Kapadokya doğumlu Herakleios, Roma’nın Afrika Eyaleti valisinin oğludur. Babası tarafından devleti İmparator Phokas’ın terör ve beceriksiz yönetiminden kurtarmak amacıyla donattığı ordunun başında 610 yılı başlarında Konstantinopolis’e gelir. İmparator Phokas’ın öldürülmesiyle 5 Ekim 610 günü imparator ilan edilir. Uzun bir süredir iç çekişmeler yüzünden hasar gören imparatorluk yönetimine çekidüzen verir. Güneyde Persler, Trakya’da ise Avarlar imparatorluğu tehdit eden akınlar yapmakta bazı bölgeleri işgal etmektedirler. 617 veya 619 yılında İmparator Heraklios, Perinthos şehrinde onlarla buluşur, kendisini esir almak isteyen

Yazının Devamı

‘Baharistan’ın bahçelerinde dolaşmak

8 Haziran 2024

Molla Câmî’nin belirttiği gibi “Baharistan”ın bahçelerinde dolaşmak, her çiçeğin kokusunu duymak gerekir. Geçmişte bu tür kitaplar öncelikle eğitim ve yöneticilerin gerçeklerin farkına varması için yazılırdı. Küçük yaşta bu hikâyelerle eğitilen insanların hayat boyu ahlaklı ve adil olması sağlanmaya çalışılırdı

Danışukcun yoğ ise iy âkil Çıkarup tâcını müşâvere kıl.

Yoksa şahım danışacak kimsen, Tacını çıkar da ona danış sen.

7 Kasım 1414 günü Horasan’ın Câm şehrinin Harcird kasabasında dünyaya gelen Ahmed b. Muhammed Râzî, daha çok Molla Câmî ünvanıyla tanınır. Molla Câmî ilk eğitimine babasının yanında başlar. Babası Herat’a gidip Nizâmiye Medresesi’nde Hoca olunca da eğitimini bu medresede sürdürür. Arap dili edebiyatına ait temel eserler üzerinde yoğunlaşır. Daha sonra Semerkant’a giderek dokuz yıl boyunca Kadızâde-i Rûmî’nin matematik derslerine katılır. Genç yaşında

Yazının Devamı

Dionisos ve Anadolu köylüsü

1 Haziran 2024

Mustafa Kemal Atatürk bir konuşmasında, yaşadığımız topraklar üzerinde var olan kültürün gelecek oluşturmak üzere kullanılması, bunun için araştırma yapılması gerektiğinden söz eder. Toplumda var olan eski inançlar yok olmazlar, yeni inanca uygun bir şekilde değişikliğe uğrar, kimi zaman bir oyun, kimi zaman da bir hikâye olarak varlıklarını sürdürürler

"İlkçağda Yunan denilen varlıkla Akdeniz çevresindeki uygarlık topluluğuna bir yenilik gelmiş olduğu su götürmez bir gerçektir. Bu olaya XIX. yüzyılda bir ad da takıldı, Yunan mucizesi dendi. Mucize gibi gerçeküstü bir terim kullanılması, bu olayın nedenlerinin de kökenlerinin de o zamanlar pek aydınlanamamış olmasından, kısacası bilgi yoksulluğundan gelmekteydi. Yunandan kalma yapıtların, özellikle yazı anıtlarının çokluğu, bunların Batı uygarlığının bir başlangıcı diye karşımıza çıkması ve gerek doğa gerekse insan üstü düşüncenin o günden bugüne kesintisiz olarak süregelmesi bu olayın bir başlangıç sayılmasına yol açmış, bilimi bir

Yazının Devamı