Deutschland über Allah

21 Haziran 2025

“Deutschland über Allah” sadece bir söz oyunu değil, bir niyetin özeti…

Bir dönem İngiliz ve Alman istihbaratçıların fink attığı ülkemiz ve onun üzerine oynanan oyunlar hakkında son zamanlarda çok sayıda yayın yapılmakta. Geçmişte yazılmış, ancak pek çoğumuzun haberinin olmadığı kitaplar dilimize tercüme ediliyor. Bu yayınların yanı sıra, üzerindeki gizlilik kararı kısa süre önce kaldırılan çok sayıdaki istihbarat raporu, geçmişte neler olduğu hakkında bize bilgi vermekte. Gerek Birinci Dünya Savaşı öncesinde gerekse savaş sırasında Anadolu ve onun uzantısını oluşturan topraklar üzerine çok sayıda oyun oynanmaktadır.

İstanbul’un doğusu

Peter Hopkirk tarafından yazılan “On Secret Service East of Constantinople / İstanbul’un Doğusunda Bitmeyen Oyun” isimli kitap, ilk defa 1995 yılında dilimize çevrilir. Daha sonra, 2023 yılında yeniden yayımlanır. 1995 yılında yayımlanan kitabı okumamıştım; ama 2023 yılı baskısını okudum ve geçmişte neler yaşadığımızı, nasıl bir badireden kurtulduğumuzu bir kez daha anladım. Kitapta,

Yazının Devamı

ALMAN ÇEŞMESİ! Görkemli bir hediye mi, yoksa bir gövde gösterisi mi?

14 Haziran 2025

Sultanahmet Meydanı’ndaki Alman Çeşmesi, her ne kadar Sultan II. Abdülhamid’e bir şükran hediyesi olarak yaptırılmış gibi görünüyorsa da gerçekte Almanya’nın Müslümanlar üzerinde hamilik rolüne soyunmasının ve II. Wilhelm’in, bir imparator olarak spina üzerine anıt diktirmeye hakkı olduğunu düşündüğünün göstergesidir

İstanbul’un pek farkına varılmayan anıtsal yapılarından biri de Alman Çeşmesi’dir. Sultanahmet Meydanı’nda bulunan bu çeşmenin bilinçli olarak Hipodrom’un orijinal aksına yerleştirildiğini çok az insan bilmektedir. Hipodrom’un ortasında yer alan ve yarış arabalarının etrafında döndüğü yüksek duvara “Spina” denilir. Bir dönem spina duvarı üzerinde bulunan üç anıt günümüze erişir. Bunların en eski tarihlisi, Firavun III. Tutmosis (MÖ 1502-1488) adına, MÖ 1450 yılına doğru Karnak’taki Amon-Re Mabedi önüne yerleştirilen obelisktir. I. Constantinus (324-337) döneminde başlanan çalışmalar sonrası,

Yazının Devamı

Narmanlı Han’ın anlattıkları

7 Haziran 2025

Her yapı bir hikâye anlatır. Biraz kulak verirsek, şarkı söylediklerini bile duyabiliriz. Narmanlı Han da yeniden bir şeyler söylemeye çalışıyor. İsteyenler duyuyor ve hayatı doyasıya yaşıyor...

Bu yazıyı, son yıllarda restorasyonunu yaptığım bir yapının projelendirilme ve uygulama aşamalarında başıma gelenleri anlatmak için kaleme aldım. Çoğu kişi, İstanbul’a böylesi hoş bir mekân kazandırdığım için teşekkür ediyor; ama yine de bazı kişiler, yapılan düzenlemeyi eleştirmeye, karşı çıkmaya devam ediyor. “Narmanlı Han” veya “Narmanlı Yurdu” hakkında derinlemesine bir araştırma yapılmamış olup, günümüze ulaşan bilgilerin büyük bir kısmı kulaktan dolmadır. “Narmanlı Geçidi” adıyla andığı yapı hakkında Behzat Üsdiken: “Bu yapı 1924 yılına kadar Rus Konsolosluğu olarak kullanılırdı, bu tarihten sonra konsolosluk elçilik binasına taşınmış olup, yapıda yalnızca ‘Neft Syndicat’ bürosu kalmıştı. 1930 yılında o da taşındı ve sonrasında bina satıldı… Hâlen binanın dışında görülen

Yazının Devamı

Nemrut Kalderası

31 Mayıs 2025

Nemrut Gölü ve çevresi, doğal güzelliğiyle değil, ihmal ve ilgisizlikle gündeme geliyor. Koruma altındaki bir dünya mirası, ziyaretçilerine hayal kırıklığı yaşatıyor. UNESCO ve ICOMOS üyeliğiyle övündüğümüz bir ülkede, koruma adı altında gelişim engelleniyor; doğa harikaları kaderine terk ediliyor.

Bazı zamanlar havaalanlarında, bazı zamanlar da medyada Nemrut Gölü’ne ait fotoğraflarla karşılaşıyor ve “Bir gün bu muhteşem görüntüyü kendi gözlerimle de göreceğim” diyordum. İki yıl önce görmek nasip oldu ve Bitlis’ten hareketle Nemrut Kalderası’nı gezme imkânı buldum. Bitlis ili, Ahlat, Güroymak ve Tatvan ilçesi sınırları içinde kalan bu alanın Millî Park olup olmadığını araştırdım, erişebildiğim kaynaklarda böyle bir bilgi bulamadım. Nemrut Gölü’nün bulunduğu alan, Ramsar Sözleşmesi gereği sulak alan ve biyoçeşitliliğin korunması amacıyla 17 Nisan 2013 tarihinde “Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alan” olarak koruma altına alınmış.

Doğal ve

Yazının Devamı

Yaşadığımız şehri tanımak

24 Mayıs 2025

İstanbul’un geçmişi hâlâ toprak altında gizli; efsanelerle değil, kazılarla yüzleşme zamanı geldi de geçti bile. Yedikule’den Sarayburnu’na uzanan bu şehir, kendi tarihini anlatacak müzeyi bekliyor...

Yüzyıllardır dünyanın yoğun ilgisini çeken, ülkemizin büyük bir çoğunluğunun yaşadığı ve medyanın ağırlıklı olarak yer aldığı, içinde yaşadığımız “İstanbul” hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? Zaman zaman yazılı ve görsel medyada, son zamanlarda ise özellikle sosyal medyada karşılaştığım içinde yaşadığımız şehirle ilgili yorumlar beni büyük bir hayrete düşürüyor. İnsan, içinde yaşadığı şehir hakkında bu kadar mı cahil olur?

Megaralı Grekler

Benim kuşağıma, ilkokul, ortaokul ve lisede okutulan tarih kitaplarında, İstanbul’un MÖ 660-658 yılları arasında Sarayburnu bölgesinde karaya çıkan “Megaralı Grekler” tarafından kurulduğu öğretildi. Aradan geçen yaklaşık altmış yıl boyunca, “Acaba bu söylence ne kadar doğru?” diye merak edip araştırma yapan çok az kişi

Yazının Devamı

‘Daha güzel yaşama umuduyla’

17 Mayıs 2025

İlk Çağ’ın Homeros’tan sonra adı bilinen ilk ozanı Hesiodos’tur. Homeros’tan yaklaşık iki yüz yıl kadar sonra (MÖ 750-650) yaşadığı sanılan Hesiodos’un, Homeros’un “Silik bir kopyası; esini doğadan gürül gürül fışkıran büyük ozanın yaya yürüyen bir çömezi” olduğu söylenmektedir

Sakız Adası veya İzmir doğumlu olan Homeros, İyonya kültürü içinde yetişmiştir. Boiotia (Korint Körfezi’nin kuzeyi) doğumlu Hesiodos ise, dönemin pek de bilinmeyen Yunan kültürünün bir temsilcisi olarak kabul edilmektedir. Sabahattin Eyüboğlu ile Azra Erhat, bu durumu şöyle yorumlar: Homeros’un yurdu İyonya’nın, Hesiodos’un yurdu Yunanistan’a kıyasla uygarlık, düşünce ve sanat alanlarındaki üstünlüğü, bu karşılaştırmaya kanıt oluşturmaktadır. Hesiodos’un eseri yontulmamış bir öyküdür; bir köylü yapıtı, taşra yazımına örnektir. Homeros ile Hesiodos arasında yaptıkları bu kıyaslama, ardı sıra birçok hüküm

Yazının Devamı

İnsanın içini açan, ferahlık veren bir selam: Merhaba

10 Mayıs 2025

Modern yaşamın yalnızlaştırdığı insanlara küçük ama güçlü bir selam: “Merhaba”. Cevat Şakir’in izinden giden bir gelenekle, toplumun yeniden yüz yüze bakmasını ve birlikte yaşama kültürünü hatırlatmanın tam zamanı…

Merhabâ ey cân-ı cânan, merhabâ

Merhabâ ey derde dermân, merhabâ

Süleyman Çelebi

“Merhaba”, sözlüklerde “Genişlik, bolluk” anlamına gelen “Ruhb” fiil kökünden türetilmiş olup, mecazi olarak “Rahatlık, ferahlık, huzur” gibi anlamlarda kullanılan Arapça bir kelimedir. “Merhaba”, bir insanla, hatta bir canlıyla karşılaştığımızda, “Allah sana bolluk ve rahatlık, huzur ve âfiyet versin, günaydın” anlamında bir selamlama ifadesi olarak kullanılır.

Merhabâ Günü

Beş yıl önce Bodrum Belediyesi, “Halikarnas Balıkçısı” adıyla tanınan Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın doğum günü olan 17 Nisan’ı, “Merhabâ Günü” olarak kutlamaya başlar. Bu vesileyle

Yazının Devamı