Sinan Genim

Sinan Genim

sinan@sinangenim.com

Tüm Yazıları

Tüm yapılar için kâğıt üzerinde var olduğunu sandığımız bu denetim, gerçekte ne yazık ki yok. Bu yöntem herkesin işine geliyor. Denetim metotları azaltılmalı!

BÜROKRASİDE KALİTE

Ülkemizde yapılan hemen hemen tüm yapılar merkezi veya yerel yönetimlerin denetim ve onayından geçmektedir. İmar Kanunu, yönetmelikler, yönergeler ve bir sürü kâğıtta kalan denetim önerileri. Peki, bu yoğunlukta bir denetim sonrası gerek kentsel ölçekte gerekse tek yapı ölçeğindeki bu kaos, içinde yaşadığımız bu gerçek nasıl oluyor da ortaya çıkıyor? Kişisel olarak, var olduğu sanılan bu denetimin gerçekte olmadığı kanısındayım. Kâğıt üzerinde var olduğunu sandığımız bu denetim, gerçekte ne yazık ki yok. Çünkü bu denetim metotları iyiye ve güzele ulaşmak için değil, başkaca amaçlara hizmet etmesi için kullanılıyor. Bu yöntem herkesin işine geliyor ve hiç kimse düzeltilmesi veya gerçek amacı için kullanılması konusunda çaba harcamıyor.

Haberin Devamı

Günümüzden yaklaşık dört yüz yıl önce Descartes; “Yasaların çok sayıda oluşu, çoğu zaman ahlak bozukluklarına özür teşkil eder; oysa sayıca pek az, ama sıkı sıkıya uygulanan yasalara sahip devletin yapısı daha düzenlidir.” demekte.
(René Descartes, Metot Üzerine Konuşma, İstanbul, 1984)

Günümüz mimarisinde kalite-2
Venedik’teki Santiago Calatrava Köprüsü’ndeki cam zemin, kayan ve düşen çok sayıda kişi olması nedeniyle taşla değiştirildi. Yapan firmaya da ceza kesildi.

Bu gerçek ortadayken meslek odamızı da zaman zaman bürokratik mekanizmalar yaratma çabasında görmek beni hayrete düşürüyor. Odaların uyguladığı vize işlemi sanki bir denetim değil, ücret almak için yapılıyor. Nereden biliyorsunuz derseniz? Yapılan vize sonucu onaylanan projelere bakalım acaba ne kadar kalite içeriyorlar? Statik, tesisat ve elektrik projeleri ile ne kadar uyum içindeler? Bu vize ve denetim işlemini yapan meslektaşlarımızın bilgi birikimleri ne boyutta? Ayrıca madem gerçek dedik, tüm gerçeği dile getirelim, odaya yakın mimarlar ile herhangi bir meslek mensubunun vize işlemi sırasında yaşadıklarına bakalım. Bazı projelere laf olsun diye, bazılarına ise karşı çıkma amacı ile vize uygulanıyor. ÇED uygulamasının farklılığı, büyük ölçekte siyasi ve şahsi görüş içermesinin, ülkemiz açısından faydalı olabilecekken bu uygulamanın ölü doğmasına yol açtığı bir gerçek değil mi?

Haberin Devamı

Ne yapmalıyız?

1. Denetim yol ve metotlarını azaltmalıyız, her şeyi ve herkesi toplumca denetlemeye değil, herkesin kendini denetlemesini sağlayacak bir ortama ulaşmak için çaba harcamalıyız.

2. Projeleri değil, yapıları denetlemeye çalışmalıyız. Proje aşamasında dört dörtlük olan tasarımların, uygulama aşamasında ne hale geldiğini hepimiz biliyoruz. Eğer proje aşamasındaki denetimler yeterli olsa idi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptırdığı yapıların dünyanın en mükemmel yapıları olması gerekmez miydi?

3. Denetimler ya odaca ya da yerel yönetimlerce yapılmalı ve denetim süresi en aza indirilmeli. Mimarların zaten az olan enerjileri denetim aşamasında tükeniyor ve yapıları herhangi birileri yapıyor. Denetim aşamasında kaybolan bu zaman ve enerji yapıların daha kaliteli yapılması için kullanılabilir.

Haberin Devamı

Günümüz mimarisinde kalite-2
Tokat Deveciler Hanı restorasyon sırasında çelik payanlarla güçlendirilmişti.

UYGULAMADA KALİTE

Az sayıdaki büyük yapılar hariç, uygulamalar genellikle mimar denetiminden uzak, birilerinin elinde ve birilerinin bildiği gibi yapılmaktadır. Projeden anlayan, proje okumasını bilen uygulamacı sayısı çok az. Özellikle usta, kalfa ve kalifiye işçinin yaygın olarak yetişmesine olanak sağlayan konut mimarimizin kalitesi ortada. Peki bu insanlar, uygulama için gereken işçiler nasıl yetişecek, uzaydan mı gelmelerini bekliyoruz? Bizler, meslek kuruluşları, mesleğimizi uygulayabilmek için gereken yapıları kimlere yaptırdığımızı hiç düşündük mü? Kürek kullanmasını bilmeyen ameleler, sıva yapmasını bilmeyen sıvacılar, “projeyi boş ver abi, sen bana bırak ben daha iyisini yaparım!” diyen tesisatçılar. Bu konuda çok kısa süre içinde radikal kararlar alınması gerekmektedir, uygulamayı denetleyen teknik adamdan, yapıyı fiilen inşa eden insanlara kadar uzanan bir kontrol mekanizması kurulmalı, ehliyet ve meslek içi denetim organizasyonları oluşturulmalıdır. Bu arada ülkemiz sathında yaygın olarak kullanılan “işsizlik var” sözleri bir aldatmaca mıdır? Eğer bu kadar yoğun işsizlik varsa niçin yeterli sayıda eleman bulamıyoruz? Niçin kişisel ölçekte de olsa yetiştirmeye çalıştığımız insanlar bu çabayı göstermekten kaçınıyorlar? Kolay yoldan, emek sarf etmeden geçinmeye mi çalışıyoruz?

1. Her mimarın tasarım yapması ve hayat boyu tasarımcı olması beklenemez, bir piramit şeklinde yapılanmaya ihtiyaç vardır. 1:1000 ölçekli tasarımdan, 1:1 ölçeğe, denetim aşamasından uygulamaya kadar bir insanın aynı mükemmellikte başarılı olması beklenemez. Mimarlık bir ekip işidir; tasarım yapan, bu tasarımı uygulama projesine dönüştüren, detaylarını çözen, bütün bu aşamalarda bilgi birikimi olan insanlara gerek vardır. Uygulamaya dönük çalışacak insan sayısını artırmalıyız. Projeye baktığı zaman ne olduğunu anlayacak ne yapılması konusunda karar verecek yeteri kadar eleman yetiştirmeliyiz. Mimarlık Fakülteleri’nin ikinci sınıfında 2r + b = 63 diyerek, nerede ise bir yarı yıl merdiven tasarımı yaptırılır. Gelin hep birlikte içinde yaşadığımız yapıların merdivenlerine bakıp, gerçeği görelim. Acaba nerede yanlış yapıyoruz? Bu gençlere merdiven tasarımı yaptırmak yerine, onları bir-iki merdivenden inip çıkarsak eminim daha faydalı olur.

2. Yapı yapan insanlarımızı gerek meslek içi gerekse meslek dışı sınıflandırmalıyız. Her önüne gelenin yapı yapmasına mâni olmalıyız. Millî Savunma Bakanlığı’na fasulye satana denetim getiriyoruz da ülke sathında yaygın olarak yapılan bu faaliyete niçin bir denetim getiremiyoruz (Bu konuşmamın yapıldığı tarihten sonra sözüm ona denetim büroları kuruldu ama, ne yaptıklarını, neyi denetlediklerini ne kendileri ne de işverenleri anlamış değil) Devletin ve meslek odalarımızın denetimi kâğıt üstünde değil, yapı üstünde olmalı, yapıldıktan sonra değil, yapılmadan önce uyarıda bulunmalı, çözüm önermelidirler.

Günümüz mimarisinde kalite-2

KULLANIMDA KALİTE

Yapılarımızın ve çevremizin çok kötü inşa edilmesinin yanı sıra çok kötü kullanılıyor olması da üzerinde önemle durulması gereken bir gerçektir. Onarım ve küçük ölçekli tamir anlayışı tümden unutulmuş gibi, bir yapı çökme veya kullanılamaz hale gelmeden onarıma alınmıyor. Küçük müdahalelerle, periyodik bakımlarla ömürleri uzatılabilecek yapılar bakımsızlık ve hor kullanım nedeni ile kaderine terk edilmiştir. Yapılarımızın yanı sıra şehirlerimizin en merkezi bölgeleri de çoğunlukla kullanılamaz haldedir. Yürürlükte bulunan İmar Kanunu ve yönetmelikleri bu durumu görmezden gelmekte, bir çözüm içermemektedir! Meslek kuruluşları olarak bu büyük ekonomik potansiyeli değerlendirecek çözümler üretmeliyiz. İnsanlarımıza şehirlerimizi ve yapılarımızı uygarca kullanma alışkanlığı kazandırmalı, bu konuda eğitici öneriler geliştirmeliyiz.

1. Yerel yönetimler yapıların periyodik bakımı için önlemler almalıdır. Belirli sürelerde bakımı yapılmayan yapılar ya zor altında yaptırılmalı ya da kamulaştırılmalıdır.

2. Şehir estetiğine aykırı yapıların denetimi artırılmalı, bu yapıların belirli bir plan çerçevesinde yenilenmesine gidilmelidir. Çevre düzeni ve çevre bakımı mecbur kılınmalı bunun için etkili tedbirler alınmalıdır.

Günümüz mimarisinde kalite-2
Bizden bir yaratıcılık örneği.

SONUÇ

Mimarlık mesleği bir yapı yapma ve onu kullanmayı öğretme sanatıdır. Laf üretme, bitmez tükenmez tartışmalar yaratma kavgası değil. Ülkemizin; sanatını seven, ciddi, çözüm üreten kişi ve kurumlara ihtiyacı var. Aldığımız ve vermeye çalıştığımız eğitimin sonucu şikâyet değil çözüm olmalıdır! Dedikodu, rant paylaşımlarından öyle veya böyle pay alma kavgaları bizleri bu içinden çıkılması zor duruma düşürdü. Amaç bir çözüm bulmak, inanıyorum ki biraz zor olsa da bugün ve gelecek için çözüm üretecek potansiyele sahibiz, yeter ki buna inanalım ve yeteri kadar çaba harcayalım. Ülkeyi düzeltme çabalarına lütfen biraz ara verip önce kendimize ve mesleğimize bir çeki düzen verelim, gerçeği görelim, buna şiddetle ihtiyacımız var. Önceliğimiz bu olmalı.

Haydi hepimize kolay gelsin. Artık yeni şeyler söylemenin ve yeni şeyler yapmanın zamanıdır. Hayat devam ediyor.