İlk yarının son maçı olan Antalyaspor karşılaşmasında, sarı- kırmızılı taraftarların özledikleri bir Galatasaray vardı sahada. Özellikle ilk yarıda o eski, bildiğimiz, tanığımız Galatasaray futbolunu izledik. Rakibe ileride basan, sürekli gol arayan, hırslı, istekli, iştahlı ve takım oyunu oynayan bir ekipti bu. Nitekim Galatasaray ruhunu geri kazanmış bu takım, daha ilk yarıda skoru 3-0’a getirmeyi başardı.
İkinci yarı gerek skor avantajı gerek sahanın ağırlaşması ve bunun getirdiği yorgunluk Galatasaray’ın temposunun düşmesine neden oldu. Tomas’ın ikinci yarıda sahaya sürdüğü Mukairu da Antalyaspor’un ikinci yarıda biraz daha efektif olmasında etkili oldu. Ama sahada ‘’ büyük takım ‘’ gibi, ‘’ şampiyon ‘’ gibi oynayan Galatasaray, rakibine şans vermediği gibi skoru da 5-0’a taşımasını bildi.
Tabii burada Antalyaspor’un Galatasaray’a göre oldukça zayıf bir takım olduğu düşünülebilir. Ancak iç sahadaki Ankaragücü maçının hala hafızalarda olduğu unutulmamalı.
Elbette Galatasaray’ın bu karşılaşmanın özellikle ilk yarısındaki etkili futbolu özelinde Fatih Terim’in bazı tercihleri üzerinde de konuşmak gerekiyor. Örneğin Taylan Antalyalı. Genç futbolcu doksan dakika boyunca
İki sarı- kırmızılı takımın karşılaşmasında kazanan daha çok isteyen, daha iyi mücadele eden, bir oyun planı olan ve sahaya ruhunu koyan Göztepe oldu.
Göz Göz’ün ilk oyun planı, kanatlardaki Serdar Gürler ve Halil Akbunar gibi süratli oyuncularla hızlı çıkmak ve rakip defansın arkasına atılan toplarla tehlikeler yaratmaktı. Nitekim bu şekilde pozisyonlar bulmayı başaran Göztepe’nin Halil Akbunar’la bulduğu ikinci gol de yine böyle bir pozisyon sonucunda geldi.
Göztepe bunun dışında takım olarak yapılan düzenli hücumlarda da kanatları etkin kullandı. Bu tür hücumlarda özellikle sağ bek Gassama’nın katkısı çok fazla oldu. Zaten Göz Göz maç boyunca bu kanadı daha etkili kullandı.
Göztepe diğer taraftan, öne geçtiği her iki seferde de takım halinde savunma yaparak rakibinin kalabalık savunma arasında pozisyon bulmasını engellemeyi amaçladı. Kazandığı toplarda da ilk oyun planını, yani kanatlardaki Serdar Gürler ve Halil Akbunar ile yapılacak hızlı çıkışları devreye sokarak farkı arttırmayı amaçladı. Esasen gerek 1-0’dan gerekse de 2-1’den sonra bu pozisyonları buldu. Ama özellikle uzun toplardaki kötü paslar ve son tercihlerde yapılan hatalardan dolayı farkı arttıramadı.
Kıs
Üç büyükler olarak adlandırılan Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş haftayı hüsranla kapattılar. Galatasaray, ligde son sırada bulunan ve on kişi kalmış Ankaragücü karşısında 88.dakikaya 2-0 önde girmesine rağmen arka arkaya yediği gollerle karşılaşmadan 2- 2 beraberlikle ayrıldı. Cumartesi gecesi oynanan mücadelenin kırılma anı ise Marcao’nun yaptığı anlamsız penaltıydı. Adeta bir Amerikan güreşçisi gibi rakibine müdahale eden Marcao’nun neden olduğu penaltı, skorun 2-1’e gelmesine ve Ankaragücü’nün direnç kazanarak maça ortak olmasına neden oldu. Galatasaraylı futbolcular ise panik havasına girdiler. Nitekim bu ortam, kısa bir süre sonra beraberlik golünün gelmesine sebep oldu.
On kişi kalmalarına rağmen inançla mücadele eden, oyunu bırakmayan ve Galatasaray gibi bir rakibe karşı deplasmanda skoru 2-0’dan 2-2’ye getiren Ankaragücü takımını tebrik etmek gerekiyor. Çok büyük bir iş başardılar. Galatasaray ise müsait pozisyonlarda atamadığı gollere yandı. Ama ne olursa olsun Galatasaray gibi bir takımın böyle bir duruma düşmemesi gerekirdi.
Dün ise gündüz seansında Fenerbahçe, deplasmanda Demir Grup Sivasspor’a 3-1 mağlup olmaktan kurtulamadı. Esasen, ilk 12 dakika
Arka arkaya aldığı galibiyetlerle bir ivme yakalayan Beşiktaş, bu maçlardaki enerjisini ve etkinliğini Kasımpaşa karşılaşmasında gösteremedi. Dengede giden karşılaşmanın 15. dakikasında Kasımpaşa’nın on kişi kalması Beşiktaş için önemli bir avantajdı. Ancak siyah- beyazlılar bu avantajı kullanamadılar. Hatta maçın son bölümüne kadar Kasımpaşa’nın bir kişi eksik oynadığı hissedilemedi. Nitekim ilk golü atıp öne geçmeyi başaran da on kişi oynayan Kasımpaşa oldu.
İleride çoğalamayan ve geri dönüşlerde de büyük sıkıntılar yaşayan Beşiktaş’ın etkisiz oyununa rağmen Caner Erkin ile beraberliği yakalaması, siyah- beyazlılar için ikinci bir şans oldu. Bu anlamda Abdullah Avcı’nın ikinci yarıya çıkarken bu şansı değerlendirmesi ve gerek oyun gerekse de skor üstünlüğünü eline geçirebilmek için değişiklikler yapması gerekirdi. Esasen Abdullah Avcı’nın ikinci yarıya Rebocho’nun yerine Lens’i oyuna alarak başlaması ve Caner Erkin’i sol beke çekmesi doğru bir tercih olurdu. Aynı şekilde Umut Nayir de ikinci yarının başında oyuna dahil edilmeliydi. Ancak Abdullah Avcı, Umut Nayir’i skor 2-1 olduktan sonra dakika 60’da sahaya sürerken Rebocho- Lens değişikliğini ise ancak skor 2-2 olduktan
Fenerbahçe- Gençlerbirliği karşılaşması iyi bir futbola, birbirinden güzel gollere, başarılı ve gelecek adına umut veren bir hakem performansına sahne oldu.
Maça hızlı başlayan ev sahibi Fenerbahçe olmasına rağmen golü bulan Gençlerbirliği oldu. Ancak Fenerbahçe ortaya koyduğu iştah, hırs ve kazanma arzusuyla önce beraberliği yakaladı ardından da farkı arttırdı.
Sarı- lacivertliler özellikle ilk yarıda müthiş bir tempo ve iyi bir futbol ortaya koydular. Sadık Çiftpınar, özellikle çıkışlarda ve oyun kurmada başarılıydı. Nitekim Fenerbahçe’nin beraberlik golü öncesinde Isla’yı uzun topla çok güzel bir şekilde buluşturan Sadık’tı. Isla da Ozan Tufan’ın çok etkili olamadığı ilk yarıda sağ kanadı başarılı bir şekilde kullandı ve beraberlik golünün asistini yaptı. Diğer bek Hasan Ali Kaldırım ise başarılı performansıyla ön plana çıkan isimlerden oldu. Soldan gelen hücumlarda başrolde genellikle Hasan Ali vardı. Onun önünde oynayan Rodrigues tükenmez bir iştah ve istek ortaya koydu. Son vuruşlardaki başarısızlıklar onun golle buluşmasını engelledi. Ama beşinci golde kendisi vurmak yerine Kruse’ye asist yapması takdir edilecek bir hareketti. Attığı golle moral bulan Kruse de hırsı
Bu sezon, Galatasaray taraftarları için adeta zulüm oldu. Ligde ve Avrupa’da istediği başarıyı yakalayamayan sarı- kırmızılılar, Türkiye Kupası’nda da kendi sahalarında İkinci Lig temsilcisi Tuzlaspor’a 2-0 mağlup oldular.
Çoğu ligde süre alamayan tecrübelilerle gençlerden kurulu kadro, Tuzlaspor karşısında oyunun hiçbir bölümünde tam anlamıyla bir üstünlük kuramadı. Sarı- kırmızılılardaki tek pozitif olay, genç Emin Bayram’ın ümit vaat eden performansıydı. Bunun dışında kalan ise koca bir hiçti!
Ligde forma şansı bulamayan kaptan Selçuk İnan, Tuzlaspor karşısında hiçbir varlık gösteremedi. Selçuk, böyle bir karşılaşmada da bir şey yapamayacaksa ne zaman yapacak?
Emre Mor deseniz resmen ümitsiz vaka. 42.dakikada attığı şut dışında yine ayağına aldığı her topu ezdi. Takım için değil kendisi için oynamaya çalıştı ama onu da beceremedi.
Genç Yunus bir türlü kendisinden beklenilen eşiğe ulaşamıyor. Jimmy Durmaz da yerinde saymaya devam ediyor.
Belhanda’da da değişen bir şey yok. İkinci yarıda Fatih Terim tarafından kurtarıcı olarak sahaya sürülen oyuncular arasında yer alan Faslı futbolcu da hiçbir varlık gösteremedi.
Esasen bu yenilgi, Galatasaray’ın kadro yapısının
Sakatlıklarla boğuşan iki takımın karşılaşmasında ilk yarının futbol adına çok doyurucu olduğunu söyleyemeyiz. Futboldan çok mücadelenin ön plana çıktığı dengede bir ilk yarıya şahit oldu futbolseverler.
İkinci yarının başında gelen Trabzonspor golünden sonra oyun da hızlandı. Mağlubiyeti kabul etmeyen Galatasaray önemli bir reaksiyon gösterdi. Sarı- kırmızılıların beraberlik golü için yoğun çabaları, Trabzonspor’un ileride boş alanlar bulmasına neden oldu. Ancak bordo- mavililer yakaladıkları bu fırsatları gole çeviremediler. Bu da Galatasaray’ın son ana kadar oyunda kalmasına neden oldu. Nitekim Nagatomo, 90. dakikada attığı golle sarı- kırmızılıları hayata geri döndürdü.
Bu andan sonra dikkat çeken, Galatasaray’ın beraberlikle yetinmeyip galibiyet golünün peşine düşmesiydi. Bu durum, sarı- kırmızılıların uzatma bölümünde de kalelerinde tehlikeler yaşamalarına neden olduysa da, 1-0’dan sonraki duruşun kararlı bir devamı olarak takdiri de hak etti.
Gerçekten de Galatasaray, 1-0’dan sonra önemli bir reaksiyon ve duruş sergiledi. Elbette bunda baş aktör Fatih Terim’di. Saha içerisinde de Belhanda ve Feghouli dışındaki futbolcular ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Ama
Bu sezon gerek Avrupa’da gerekse de Türkiye Ligi’nde kötü bir görüntü sergileyen Galatasaray, kendisi için hayati önem taşıyan Club Brugge karşılaşmasında geçmişten tanıdığımız baskılı, coşkulu pozitif futbolundan esintiler sundu. Yani bir anlamda aslına döndü. Özellikle ilk 20, 25 dakikadaki baskı ve coşku muhteşemdi. Nitekim sarı- kırmızılılar bu bölümde öne geçmeyi de başardılar.
Bu bölümden sonra Club Brugge oyunda dengeyi kurdu ve hücum üstünlüğünü eline geçirdi. Özellikle 35. dakikaya kadar oyun tek taraflı olarak Club Brugge lehine sürdü. Bu kısımda ileri çıkmakta sorunlar yaşayan Galatasaray, 35’den sonra yeniden rakip kale önünde yer almayı başardı.
İkinci yarı da Club Brugge’ün oyun anlamında üstünlüğü ve baskısıyla başladı. Fakat üstün bir mücadele örneği sergileyen Galatasaraylı futbolcular rakiplerine fırsat vermediler. Özellikle Muslera, yaptığı pek çok kritik müdahale ile Galatasaray’ı oyunda tutan isim oldu. Ancak 90+2’deki bir anlık konsantrasyon kaybı, Club Brugge’ün beraberlik golünü bulmasına neden oldu.
Galatasaray’a gerçekten çok yazık oldu. Sarı- kırmızılı futbolcularda bugüne kadar göremediğimiz hırs, mücadele, kazanma isteği gibi özellikler Club