Kısa ve öz konuşmak gerekirse, iki teknik direktörün tercihleri derbiyi gölgede bıraktı. Hatta maçın önüne geçme anlamında Cüneyt Çakır’ı bile solladılar.
Önce Igor Tudor’dan başlayalım. Hırvat teknik direktör sürpriz yapmayı ve kendisinden söz ettirmeyi çok seviyor. Fenerbahçe derbisine de 3-4-2-1 dizilişiyle çıktı. Oysa daha önce bu sistemi denediği maçlarda ve en son Atiker Konyaspor karşılaşmasında çok sıkıntı yaşamıştı. Buna rağmen inatla derbiye de bu sistemle çıktı.
Ancak Tudor, 20.dakikada Serdar Aziz’in sakatlanması üzerine oyuna Latovlevici’yi aldı ve 4-2-3-1’e döndü. Galatasaray’ın çok kaliteli bir kadrosu var. Sarı- kırmızılılar sezon başında oynadıkları tempolu futbolla da ligi domine etmeyi başardılar. Ancak Tudor’un bu anlamsız denemeleri Cim Bom’un hızını kesiyor ve ortaya kötü futbol çıkıyor. Elindeki kaliteli kadroyu en verimli şekilde kullanmak varken bu anlamsız denemeler neden?
Nitekim derbide izlediğimiz Galatasaray, bildiğimiz halinden çok uzaktı. Bunda sistemsel faktörler kadar, Tudor’un oyuncularını derbiye mental olarak da hazırlayamaması etkiliydi. Elbette bir diğer faktör de, Fenerbahçe’nin disiplinli ve dirençli futboluydu.
Sarı-
Öncelikle müthiş mücadelelerinden dolayı hem Alanyasporlu hem de Göztepeli futbolcuları tebrik etmek gerekiyor. İzleyenlere tempo, heyecan ve mücadele dolu bir futbol ziyafeti sundular.
Maça iyi başlayan Göztepe, oyunu kanatlara yaymak yerine rakibini ortadan delmeye çalıştı. Ancak bütün çabalar kalabalık Alanyaspor defansı arasında eridi. Oysa Jahovic gibi hava toplarında da etkili olabilen bir golcüye sahip Göztepe, kanatları daha çok kullanabilirdi. Nitekim Göztepe’nin ilk golü, kornerden gelen topa Jahovic’nin vurduğu kafa ile geldi.
İkinci yarı ise roller değişti. Göztepe oyunu kendi yarı sahasında kabul ederken Alanyaspor gol için sarı- kırmızılıyı kaleye yüklendi. Bu anlamsız geriye yaslanma sonucu Alanyaspor beraberliği yakaladı.
1-1’den sonra yeniden rakip kaleye gitmeyi hatırlayan Göztepe, arka arkaya bulduğu iki golle oldukça rahatladı. Ancak sarı- kırmızılılar yine büyük hatalar yaptılar.
İki değişiklik hakkını sakatlıktan dolayı kullanmak zorunda kalan Tamer Tuna, üçüncü golden sonra Tayfur Bingöl’ün yerine Halil Akbunar’ı sahaya sürdü. Tayfur yorulmuştu. Halil de iyi bir kanat oyuncusu. Ancak Halil, beklenen performansı gösteremedi. Böyle olunca Göztepe
Şenol Güneş, Monaco maçına çok doğru iki rotasyonla çıktı. Orta sahada Oğuzhan’a göre daha formda olan Tolgay’ın, sağ bekte ise Adriano’nun tercih edilmesi Beşiktaş’ın oyununa pozitif olarak yansıdı. Tolgay, mükemmel bir performans sergilerken Adriano da tam anlamıyla tecrübesini konuşturdu.
Esasen Kara Kartal, önemli rakibi karşısında her anlamda üstündü. Türkiye liginde sıkıntılar yaşayan Beşiktaş, Avrupa’da farklı oynuyor. Siyah- beyazlılar, Monaco karşısına da kazanmak için çıktılar ve kendi futbollarını oynamaktan çekinmediler. Beşiktaş’ın henüz maçın başında Babel ile bulduğu nizami gol, büyük bir yardımcı hakem hatasıyla geçerli sayılmadı. Eğer o gol geçerli olsaydı maçın hikayesi daha en baştan farklılaşabilirdi.
Tarihi zafer gecesinde biraz daha ön plana çıkan oyuncular oldu. Quaresma, sadece futbol düşününce ne kadar etkili bir silah olduğunu bir kez daha gösterdi. Keza Babel de benzer etkiler yaşattı. Ancak Cenk Tosun’a çok daha farklı değinmek gerekiyor. Cenk Tosun, herkese örnek olacak azmiyle Avrupa’nın önemli golcülerinin arasına doğru hızlı bir şekilde ilerliyor. Cenk Tosun’un önümüzdeki sezon dudak ısırtacak bir fiyata Avrupa’nın önemli liglerinden birine,
Igor Tudor’da ‘’ milli maç sonrası ‘’ takıntısı var. Hırvat Hoca, daha önce milli maç dönüşü oynadığı Antalyaspor maçında sistem değişikliğine gitmiş ve sarı- kırmızılılar iki puan kaybetmişlerdi. Tudor, yine milli maç sonrasına denk gelen Atiker Konyaspor karşılaşmasında da sistemde değişiklik yaptı. Bu durum, Galatasaray’ın Konyaspor karşısında zorlanmasına neden oldu.
Galatasaray’da Fernando, alıştığımız şekilde stoperlerin arasına girdi ve geride üçlü gibi kaldılar. Fakat bu sefer ileride Rodrigues ve Feghouli, Gomis’in arkasında yer aldılar. Böyle olunca kanatlar sadece Mariano ile Latovlevici’ye kaldı. Latovlevici, elinden geldiğince sol kanatta bir şeyler yapmaya çalıştı ama sağ kanat, özellikle ilk yarıda hiç kullanılamadı. Öte yandan santrafor arkasında oynatılan Rodrigues ve Feghouli de üretkenlikten çok uzak kaldılar.
Nitekim önceki haftalarda izlediğimiz Galatasaray’dan eser yoktu. Sarı- kırmızılılar tempo yapamadıkları gibi, topu üçüncü bölgeye aktaramadılar. Oyun olaraksa çok durgun ve kötüydüler.
Tudor, Rodrigues’in sakatlanması üzerine tercihini Selçuk İnan’dan yana kullandı. Lakin ilerideki takım dizişlini değiştirmedi. Bu sefer de Belhanda, Feghouli ile
Şenol Güneş, milli maç dönüşü Quaresma ve Babel rotasyonuyla takımını sahaya sürdü. Ancak tecrübeli teknik adam, ilk yarıda beklediğini bulamadı.
Gerçekten de rotasyonda yer bulan Lens ve Negredo tam bir hayal kırıklığı yarattılar. Esasen Cenk Tosun dışındaki futbolcuların da Lens ve Negredo’dan farkları yoktu. Siyah- beyazlılar çok kötü bir oyun sergilediler ve nerdeyse pozisyonsuz bir şekilde ilk yarıyı tamamladılar.
Şenol Güneş, ikinci yarıya Quaresma ve Babel hamlesiyle başladı. Ancak Babel’in 48.dakikada gördüğü kırmızı kart, Şenol Güneş’in bütün planlarını alt üst etti.
Babel gibi bir futbolcuya böyle bir kırmızı kart yakışmadı. Quaresma’nın Beşiktaş’ın futbolunu tek başına nasıl yönlendirdiğini ve bir gole etki ettiğini düşündüğümüzde, Babel’in gördüğü kırmızı kartın anlamı daha çok kendisini gösteriyor.
Yukarıda da belirttiğim gibi Beşiktaş’ta sadece Cenk Tosun ve ikinci yarıda oyuna dahil olan Quaresma pozitif anlamda göze battılar. Bu ikilinin dışında hiçbir futbolcu Kara Kartal’a katkı sağlayamadı. Aslında bu düşüş yeni bir şey değil. Beşiktaş, son üç maçında sekiz puan kaybetti. Bu durum, gelecek adına tehlike sinyalleri veriyor.
Şenol Güneş, çok tecrübeli
Galatasaray ile Karabük arasındaki karşılaşma mükemmel bir mücadeleye sahne oldu. İki takımın futbolcularını, ama özellikle bu maçta Karabük’ün başında sahaya çıkan alt yapı sorumlusu Levent Açıkgöz’ü tebrik etmek gerekiyor.
Karabük, Galatasaray’a önde bastı ve sarı- kırmızılıların top yapmalarına engel oldu. Ancak yüksek bir kadro kalitesine sahip olan Galatasaray, 22 dakikada iki gol bulmayı başardı.
Gelgelelim sarı- kırmızılılar pek de günlerinde değillerdi. Elbette Karabük’ün önde yaptığı baskı ve hücuma dönük futbolu da Galatasaray’ı etkiledi. Ama Cim Bom’un sıkıntılarının en büyük nedeni bu değildi. Galatasaraylı futbolcular maç boyunca çok pas hatası yaptılar, çok top kaybettiler ve son vuruşlarda çok kötüydüler. Yüksek tempoda ve baskılı oynamalarına rağmen yaptıkları acemice hatalar, pek çok atağın tehlikeye dönüşemeden sönmesine neden oldu.
Kısacası Antalyaspor maçından sonraki en kötü Galatasaray sahadaydı. Aynı şeyi Gomis için de söyleyebilirim. Onu en son Östersunds maçında böyle kötü görmüştüm. Fakat kaliteli futbolcu bir şekilde oyuna etki etmeyi başarıyor. Gomis de, Galatasaray’ın üçüncü golü öncesi ayakta kalmayı, topu sahada tutmayı ve arkadaşına
Derbi galibiyeti, Fenerbahçe’deki taktiksel hataların üstünü örtmüştü. Ancak Akhisar maçı, halının altındaki tozları yeniden gün ışığına çıkarttı ve Fenerbahçe mağlup oldu.
Fenerbahçe, Akhisar maçına da yanlış bir dizilişle çıktı. Ortada Mehmet Topal, onun önünde Ozan Tufan ve Mehmet Ekici. Böylece Fenerbahçe, bir kişilik oyuncu kontenjanını boşa kullanıyor. Ama en can alıcı hata, Giuliano’nun sağ kanatta oynatılıp etkisizleştirilmesi.
Esasen bütün bu hatalar, birbirini tamamlayıp daha büyük sıkıntılara yol açıyor. Mehmet Topal ve Ozan Tufan’dan birinin tercih edilmemesi ve Giuliano’nun yanlış yerde oynatılması, Fenerbahçe’yi hem ofansif hem de defansif anlamda olumsuz etkiliyor.
Giuliano, ancak asıl yeri olan forvet arkasında oynarsa Fenerbahçe’ye faydalı olabilir. O zaman sarı- lacivertliler daha çok pozisyona gireceklerdir.
Nitekim Akhisar karşısındaki Fenerbahçe, maçı neredeyse pozisyonsuz tamamladı. Giuliano’nun sol çaprazdan dışarı giden vuruşu dışında ilk yarıda aklımızda kalan bir şey var mı? Üstelik Fenerbahçe’nin kaleyi bulan ilk şutu da ancak 56.dakikada geldi.
Yani Fenerbahçe oyun anlamında hiçbir şey üretemedi. Bir tek Valbuena bir şeyler yapmak için
Her başarının altında, doğru bir psikolojik yaklaşım ve doğru motivasyon yatar. İşte Fenerbahçe’nin kazanıp Beşiktaş’ın kaybetmesine neden olan temel faktör de doğru motivasyondu.
Futbolcuları maça her açıdan hazırlamakla görevli Beşiktaş kenar yönetiminin bırakın futbolcuları, kendisini bile maça psikolojik açıdan hazırlayamadığını trajik bir şekilde izledik. Bu durum, daha maç başlamadan seremoni sırasında futbolcuların ve Şenol Güneş’in yüzünden açıkça belli oluyordu. Nitekim Beşiktaş’ta hem Şenol Güneş, hem de iki futbolcu doksan dakikayı sahada tamamlayamadılar. Lakin burada ikinci kırmızı kartı gören Atiba’yı ayırmak gerekir. Çünkü o pozisyondaki penaltı ve kırmızı kart açık bir hakem hatasıydı.
Öte yandan bu yanlış motivasyon ve gerginlik, Beşiktaş’ın oyununa da yansıdı. Siyah- beyazlılar çok tutuktular. Özellikle de Beşiktaş’ı bu güne kadar skora taşıyan Quaresma, Babel, Talisca ve Caner gibi isimler beklentilerin çok altında kaldılar. Bilhassa Caner, maçın gerginliğinin üzerine bir de tribünlerin tepkileri eklenince, o bilinen bitirici ortalarını yapamadı.
Bununla birlikte maç birçok defa Beşiktaş’ın lehine döndü. Ama siyah- beyazlılar gerginlikle baş etmeyi