Öncelikle İstanbul’daki hain saldırıda hayatını kaybedenlere Tanrı’dan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Böyle zamanlarda futbol yazmak çok zor geliyor. Zaten bu maçın konusu olan Galatasaray- Gaziantepspor maçı da dahil olmak üzere bütün maçlara bu burukluk yansıdı.
Gerçekten de Galatasaray- Gaziantepspor maçına damga vuran, hain saldırının acısıydı. İki takım futbolcularının güvenlik görevlilerine karanfil vermeleri, iki takımın ele tribünlere gitmeleri, kaptan Selçuk’un bir polis memurunu tribünlere götürmesi, Yasin’in ilk golünden sonra kale arkasındaki polisleri kucaklaması maçın önüne geçen ve maçtan daha da önemli olan olaylardı.
Gaziantepspor ligde zor günler geçiren bir takım. Buna rağmen Galatasaray karşısında açık futbolu tercih ettiler ve özellikle ilk yarıda sarı- kırmızılı kalede birçok pozisyon yakaladılar.
İşte bu nedenle Galatasaray’ın 3-1’lik skora rağmen ciddi anlamda düşünmesi gereken konular var. Hiç kimse skora bakıp sarı- kırmızılıların rahat bir maç kazandıklarını sanmasın. Galatasaray, on kişi kalan rakibi karşısında 90+5’e kadar 2-1’lik üstünlükle istim üzerindeydi.
Öncelikle, Galatasaray defansı bu maçta da S.O.S. vermeye devam etti.
Önce Osmanlıspor’un, ardından da Fenerbahçe’nin UEFA Avrupa Ligi’nde gruplarından lider olarak çıkmaları Türk futboluna Avrupa’da bir zafer gecesi yaşattı.
Hollanda’ya çok avantajlı bir şekilde giden Fenerbahçe, Feyenoord karşısında sahadan yine galip ayrılmayı başardı.
Dick Advocaat maça çok doğru bir kadroyla çıktı. Sarı- lacivertliler de karşılaşmaya iyi başladılar. Lens’e yapılan net penaltı verilmemesine rağmen Sow’un yine röveşata ile attığı gol, Fenerbahçe’ye tur ve liderlik kapısını sonuna kadar açtı.
Fenerbahçe bu golden sonra nedense geriye yaslandı. Bu nedenle de kalesinde bazı tehlikeler yaşadı. Özellikle Elia’nın Feyenoord’un sol kanadını çok rahat bir şekilde kullanması engellenemedi. Açıkçası Şener, Elia karşısında çok zorlandı. Fakat ev sahibi takımın bu baskısı gol bulmasına yetmedi.
Fenerbahçe, ikinci yarıda Elia’yı durdurmayı başardı. Oyuna bu devrede giren Bilal Başacıkoğlu göze batan bir futbol sergilese de sonucu değiştiremedi.
Fenerbahçe ise çıkarken kaptırdığı toplar ve rakip yarı sahada son paslarda yaptığı hatalar yüzünden rahatlıkla ulaşabileceği ikinci gole kavuşamadı.
Gerek Osmanlıspor’da, gerekse de Fenerbahçe’de bu zaferlerde emeği
Başakşehir, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin puan kaybettiği haftada Kasımpaşa’yı deplasmanda 2-1 mağlup eden Galatasaray, şampiyonluk yarışı yolunda haftayı en karlı kapatan takım oldu.
Esasen Galatasaraylı futbolcular da bunun farkında olduklarından maça çok hızlı başladılar ve henüz 5.dakikada Podolski’nin güzel golüyle de 1-0 öne geçmeyi başardılar. Fakat sarı- kırmızılılar, Bursaspor maçında Yasin’in attığı golü hatırlatan bu gol sonrasında anlamsız bir şekilde yine eski maçlardaki hüviyetlerine büründüler ve daha çok kendi yarı sahalarında pas yapmaya başladılar. Böyle olunca da Kasımpaşalı futbolcular orta saha ve Galatasaray yarı sahasında oldukça boş alan buldular.
Nitekim Kasımpaşa, ikinci yarının başlarında böyle bir pozisyonda beraberlik golünü buldu. Aslında gerek bu gol, gerekse de ev sahibi takımın skor 2-1 iken bulduğu penaltı pozisyonunu Galatasaray teknik yönetimi çok iyi irdelemeli. Galatasaray gibi bir takım, rakip kaleciden gelen bir topa stoperinin kendi kalesine doğru vurması ve sağ bekinin de müsait durumda olmasına rağmen rakip oyuncuya müdahale edememesi yüzünden gol yiyor. Üstelik ilk pozisyonda topu Muslera kurtardığı halde, Kasımpaşalı Eduok topla
Açık konuşmak gerekirse Bursaspor karşısındaki Galatasaray bu sezonki en iyi futbolunu sergiledi. Elbette bunda bir takım faktörler etkili oldu. Herhalde bunlardan ilki Fenerbahçe maçı sonrasında Galatasaraylı futbolcular ve teknik yönetim hakkında yapılan ağır eleştirilerdi. Bundan dolayı Galatasaraylı futbolcular Bursaspor maçını bir anlamda kendilerini ispatlama maçı olarak gördüler. Bu, futbolcuların sahadaki her hallerinden belli oluyordu.
Sarı- kırmızılıların eleştirilen teknik direktörü Riekerink’in kadroda yaptığı üç değişiklik de galibiyetin kazanılmasında etkili oldu. Özellikle Yasin hamlesi çok önemliydi. Sezon başından beri sürekli altını çiziyorum, Yasin bu takımda mutlaka ilk on birde oynamalı. Sinan da iyi futbolcu. Ama şu andaki form durumları itibariyle öncelik daima Yasin’in olmalı ve bu futbolcu olabildiğince oyunda tutulmalı. Nitekim Yasin, Bursaspor maçında takımının ilk golünü attı, üçüncü golün de mimarı oldu.
Diğer taraftan Eren Derdiyok yerine santraforda tercih edilen Podolski de iyi bir maç çıkarttı. Podolski bir santrafor olmamasına rağmen rakip kale sahasını çok karıştırdı. Sarı- kırmızılıların ilk golünde de ciddi anlamda etkili oldu.
Eleştiri
Fenerbahçe, Zorya karşısında maça iyi başlamadı. Orta saha üstünlüğü tamamen Zorya’ya kaptırıldı. Konuk ekip özellikle Fenerbahçe’nin sağ kanadından çok fazla ve kolay geldi.
Elbette Fenerbahçe’nin bu kötü oyununda Galatasaray maçının verdiği mental yorgunluk da vardı. Yani kafalar hala Galatasaray zaferindeydi.
Buna rağmen Emenike faktörünü de es geçemeyiz. Maça sağda başlayan Emenike, burada başarılı olamaması üzerine Sow’la yer değiştirdi ve santrafora geçti. Fakat Nijeryalı futbolcu burada da başarılı olamadı. Yeteri kadar hareketli değildi. Bulduğu tek pozisyonu çok saçma bir şekilde harcadı. Açık konuşmak gerekirse Van Persie’yi de oldukça arattı.
Advocaat’ın ikinci yarıya Emenike yerine Stoch ile başlaması ve Fenerbahçeli futbolcuların tempoyu yükseltmeleri maçın gidişatını sarı- lacivertliler lehine değiştirdi. Gerçekten de ikinci yarının başlamasıyla maçın tek hakimi olan Fenerbahçe, önce Stoch’un mükemmel golüyle 1-0 öne geçti, ardından da Kjaer’in güzel kafa golüyle galibiyeti perçinledi.
Bu galibiyet ile Fenerbahçe ligdeki Galatasaray galibiyetini Avrupa zaferi ile taçlandırmış oldu. Bu anlamda Fenerbahçe Teknik Direktörü Dick Advocaat’ın da hakkını teslim
Derbi bitti ama Galatasaray’da derbiyle ateşlenen tartışmalar pek biteceğe benzemiyor.
Sezon başından beri iyi futbol oynamayan sarı- kırmızılılarda Fenerbahçe maçı sonrasında artık Riekerink bile tartışma konusu oldu. ‘’ Riekerink bile ‘’ diyorum çünkü Hollandalı hoca yönetim, futbolcular ve taraftarlar tarafından çok seviliyordu.
Fakat önce futbolcular arasında sıkıntılar başladı. Yasin krizi buna örnek gösterilebilir. Yasin’i bir hafta kadro dışı bırakan Galatasaray, o hafta Başakşehir’e kendi sahasında mağlup oldu.
Fenerbahçe maçı sırasında ve sonrasında bu kez Selçuk İnan krizi çıktı. Fakat Yasin krizinden ağzı yanan yönetim, Bursaspor maçı öncesinde kaptanını affetti.
Bu arada Fenerbahçe derbisinin ardından taraftarlar da daha önce toz kondurmak istemedikleri Riekerink hakkında homurdanmaya başladılar.
Cuma akşamı Hamza Hamzaoğlu’nun Bursaspor’u karşısında alınacak olası bir mağlubiyet Galatasaray’daki krizi iyice tırmandırır.
Buna rağmen Levent Nazifoğlu, sanki kamuoyunu önceden hazırlarmış gibi Bursaspor maçının sonucu ne olursa olsun Riekerink ile yola devam edeceklerini açıkladı. Çünkü Nazifoğlu takımına güvenmiyor ve o da Bursaspor karşısında alınabilecek
Galatasaray’ın bir teknik direktörü olmadığını ve sarı- kırmızılıların ilerleyen haftalarda hüsran yaşama ihtimalinin büyük olduğunu defalarca yazdım. Nitekim Galatasaray, Fenerbahçe yenilgisiyle son iki haftada altı puan kaybederken, son dört maçın üçünü de mağlubiyetle bitirmiş oldu. Galatasaray açısından işin kötüsü bu periyodun devam edeceğe benziyor olması.
Riekerink, Kadıköy’e galibiyet planıyla gelmedi. Bütün hesapları bir puan üzerineydi. Bunu Riekerink’in gerek sahaya sürdüğü kadro, gerekse de kulübe tercihleri çok net bir şekilde ortaya koydu. Galatasaray’ın zaten defans problemi var. Riekerink bu problemin üzerine defans hattını değiştirerek bir problem daha kattı. Stoperlerden en formda olanı Semih yedek beklerken, Serdar Aziz ilk maçında Fenerbahçe karşısında sahaya sürüldü. Oysa stoper ikilisi futbolda en son bozulacak ikili. Serdar ve Hakan’ı sahaya sürüp uyum sağlamalarını beklemek ne safça bir hayal! Hakan Balta yine elinden geleni yaptı. Serdar da öyle. Ama sonuçta maç eksikliği ve tam olarak hazır olamama öyle basit bir penaltı yapılmasına neden oldu.
Orta sahada ise Tolga ve De Jong gibi iki defans ağırlıklı futbolcuyla maça başlandı. Böyle olunca da Galatasaray
Kadro tartışmasının gölgesinde Kosova karşısına çıkan Türk Milli Takımı, beklediğimiz iyi futbolu ortaya koyamasa da maçtan 2-0 galip ayrılmayı başardı.
Gerçekten de özellikle ilk yarı Türk Milli Takımı adına tam bir felaketti. Fatih Terim sahaya çok hücumcu bir kadroyla çıkmıştı ama bu kadro Kosova zincirini kıramadı. Milliler birkaç pozisyona girdiler ama kendileri de pozisyon verdiler. Çünkü Kosova kendi sahasında topa sahip olduktan sonra orta sahayı çok hızlı geçti ve kalemize gelmekte zorlanmadı. Özellikle ilk yarının uzatma dakikalarında Kosova’nın direkten dönen topu yürekleri ağızlara getirdi.
Türk Milli Takımı’nın bir diğer hatası da sadece sağ kanadı kullanmasıydı. Volkan Şen gerçekten çok iyi bir maç çıkarttı. Fakat sol kanadın hiç kullanılmaması çok anlamsızdı. Nitekim Volkan Şen, aşırı yüklenmeden dolayı adale sakatlığı yaşadı ve maçı tamamlayamadı.
İkinci yarıya, ilk yarıda sahada gözükmeyen Oğuzhan’ın yerine Yunus Mallı ile başlanması Türk Milli Takımı’nın oyununda fark yarattı. Öyle ki, milliler dört dakikada iki gol buldular ve rahatladılar. Bence Yunus Mallı, bu takımda rahatlıkla ilk on birde oynayabilecek bir futbolcu.
2-0’dan sonra rahatlayan