Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tunca BENGİN

Deprem vergileriyle vatandaşın ciğerini söken devlet, depremzedeye vaat ettiği 6 milyarları ağırdan alıyor. Oysa, bölgeye giden hükümet üyeleri, 'para hazır' diyordu. Hatta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan bizim yaptığımız TV programında da aynı sözü yinelemişti...
Aradan geçti 4.5 ay. Ortada para mara yok. Daha hak sahipleri bile belli değil. Afet Bölgesi Koordinatör Valiliği, Tespit Komisyonu çalışmalarının sürdüğünü söylüyor. Dediklerine göre, sadece Sakarya'da Bayındırlık Bakanlığı'na bağlı 100'ün üzerinde görevli varmış. Yani sabır. Nereye kadar, taş olsa çatlar. Hani tereyağından kıl çeker gibi olacaktı? Dileyen devletin yaptığı konutu alacak ya da parayı (kent merkezinde 6, köylerde 3.5 milyar lira) tercih edecekti? Cek, cek, cak...

Almak kolay mı?

Üstelik depremzedeye ahretlik sorular yöneltilip, zorluk da çıkarılıyormuş. Bu konuda Erdal - Fulya Çoşkun çifti şöyle diyor:
"Otuz yıllık evli, 14 yaşında kızları olan küçük bir aileyiz. Ben 19 yıl tekstil piyasasında, türlü zorluklarla, nihayet ikramiye olarak diyabet hastalığı kazanıp emekli oldum. Eşim Erdal ise 56 yaşında ilaç piyasasında aynı koşullarda hala mücadele veriyor. 1995 yılında Adapazarı'nda kooperatife girdik. 6 Temmuz 1999'da kuralar çekildi. Ancak borcu olanlara anahtar teslim edilmiyordu. Dostumuzdan 3 bin dolar borç alarak eksiğimizi tamamladık. Tam taşınmayı planlarken, deprem oldu. Bizim gibi üç bloktaki 60 komşum da aynı şeyi yaşadı. Bugüne kadar sabrettik, çünkü bizden kötüleri vardı. Sonra Yaşar Okuyan'ın afet bölgesinde başka evi olmayan ve yıkım kararı alınmış çok hasarlı ev sahiplerine 6 milyar lira ödeneceği müjdesiyle umutlandık."
Buraya kadar bildik şeyler. Böyle binlerce örnek var. Fulya Hanım devam ediyor:
"Ya bir evi alıp tapusunu getirecektiniz (2 yıl ödemesiz düşük faizle 20 yıl ipotekli) ya da devletin iki yıl içinde söz verdiği kalıcı konutları bekleyecektiniz. Bir başka seçenek ise arsa alıp ev yapmaya başlayacaktınız. İyi de ucuz arsa, konut yok, nerede? Ortada para da yok. Bakanlarımız bunun farkında değiller mi? Talep edilen evrakları bir görseniz. Henüz oturamadığımız evlerin elektrik ve su, telefon faturaları isteniyor. Ahretlik sorular yöneltiliyor. Sanki bize; 'Ölseydin sevgili yurttaşım ya da sen bu işten vazgeç' diyorlar. Ne acı ki, sosyal demokratlığına güvendiğimiz politikacılardan da ses çıkmıyor..."
Siyasilerin dikkatine...

Milenyuma merhaba

Dünya yeni binyıla umutla giriyor. Ya biz? Hala enflasyonu tartışıyoruz, bankalar batıyor. Dalkavuklar - yalakalar köşe başlarını tutmuş, çeteler cirit atıyor. 28 yaşındaki okurumuz Zafer Başoğul'un duygularını aktarıyorum:
"Dünyada ne oluyor, Türkiye'de ne oluyor. Her gün umutla, bir şeylerin doğru gittiğini görmek istiyorum. Hakkımızın arandığını, benim vatandaş olarak saygı gördüğümün hazzını yaşayarak. Neredeyiz, ne yapıyoruz? Ne için ve kim için yapıyoruz? Sorular, sorular, sorular. Peki ne yapalım? Uç noktalara inip çıkıp illa sloganlar mı atalım. Belimize silah mı takalım? Geceleri birilerini mi soyalım? Daha fazla rant için kavgalar mı edelim? Yalakalıklar mı yapalım? Yoksa şu anda çok popüler olan TV dizilerinde olduğu gibi mafya - para - silah - güç - iktidar - infazlar - bozulan Türkçe - abartılan insanlar - kulak tırmalayan müzikler - küfürler - yobazlık - yalanlar - ihanetler - dedikodularla mı ilgilenelim..."

Öğrencinin sesi

"1999 bitmek üzere, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme Müdürlüğü'nce verilen harçlar ve aralık ayı bursunu hala alamadık. Her ay aynı sıkıntı yaşanıyor. Neden öğrenciler sürekli mağdur ediliyor? Üstelik gönderilen bursların bir kısmının da haksız kazanç sağladığı düşüncesindeyiz." Halil MUTLU



Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr