Katar bahane asıl hedef İran

8 Haziran 2017

Katar krizinde düğmeye Trump’ın bastığı herkesçe malum. Peki bu Riyad’daki “Kılıç dansı”nın coşkusuyla ipleri tamamen koparmaya yönelik bir hamle mi ve de amaç Katar’ı izole edip, yalnızlaştırmak mı yoksa İran’la yakınlaştığı gerekçesiyle bir hizaya çekme operasyonu mu?.. Çevresindeki ülkelerin sınırlarını ve hava sahalarını kapatmaları, dahası siyasi-ekonomik yaptırım kararları ilk seçeneği işaret ediyor. Ancak Katar yönetiminin herhangibir misillemeden ziyade tansiyonu düşürmeye yönelik komşularına yaptığı “uzlaşma ve diyaloğa hazırım” çağrısı ile Trump’un son dakika hamlesi ise ikinci seçeneği destekler nitelikte. Yani Cumhurbaşkanı’nın da vurguladığı gibi farklı bir oyun söz konusu. Katar odaklı bölgede yaşanan bu gelişmeleri ve olası etkilerini MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e sordum. Yanıtı şuydu:
“Ortadoğu’da ABD gücünü tahkim etmek istiyor. Farklı söylemleriyle biraz Ortadoğu’da bölgesel güç olmak isteyen ama potansiyeliyle, nüfusuyla bu mümkün olmayan Katar’ı Suudi cephesine, ABD cephesine tamamen çekmek istiyor olay bu. Sanıyorum ki Katar da bu gelişmeler karşısında biraz geri adım atarak o çizgiye girecektir. Zenginliğin dışındaki şartları böylesine

Yazının Devamı

Huu ABD silahlar nerede?

5 Haziran 2017

ABD ‘Rakka operasyo-nunda kara gücüm’ dediği terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG’ye ağır silah ve zırhlı araç desteğini resmileştirdi. Hem de Rakka’nın çatışmasız teslim alınmasına dönük DAEŞ’le pazarlık yapıldığı, hatta bir kaçış koridoru bırakıldığına dönük iddialar ayyuka çıkmışken. Yani ABD açısından Rakka makka hikaye gerçek niyet Suriye’nin kuzeyinde 100 bin kişilik düzenli PYD/YPG yani PKK ordusu kurmak. Tıpkı Kuzey Irak’ta oluşturduğu Peşmerge ordusu gibi. Sonrasında da ABD destekli bu silahlı güçlerin denetimindeki Irak ve Suriye topraklarını birleştirerek Birleşik Kürdistan’ın yolunu açmak. Nihai hedef de puzzle’nin İran ve Türkiye topraklarını da içine alan hayal üzerine... Dolayısıyla da ABD’nin şu an PYD/YPG’ye verilen silahların detaylarını Türkiye ile paylaşma ve amacı dışında kullanılmaması için takip etme sözleri de tam anlamıyla bir oyalama ya da yutturmaca taktiği. Aynen ‘YPG Menbiç’ten çıkacak, kesinlikle Fırat’ın doğusuna çekilecek’ masalında olduğu gibi. Niyesini Emekli Tuğgeneral, Dr. Naim Babüroğlu anlatıyor:

“ABD diyecek ki ben 100 tane roketatar, 3 tane zırhlı araç, üç tane tank verdim. Seri numaraları şunlardır, şu kişilere teslim ettim, şu birlikte

Yazının Devamı

Helikopterin tel kesme sistemi olsaydı

3 Haziran 2017

Kato kahramanlarını kalplerimize gömdük. Tıpkı daha nisan ayında Tunceli’de ya da önceki helikopter kazalarında yitirdiğimiz diğer evlatlarımız gibi... Ülke olarak yastayız, kahrolduk ama bu aynı zamanda olayların nedenlerini sorgulamamız gereken de bir durum. Çünkü helikopterlerin düşüş nedenleri genellikle kötü hava koşulları ya da hiç akla gelmeyecek pilotaj hataları denildi. Bu seferki neden ise yüksek gerilim hattı ve maalesef o da ilk değil. 1993 yılından bu yana benzer 9 kazada, 50 şehit verdik. Yani bu da oldukça sık rastlanan bir facia. Dahası, sadece terör bölgelerindeki koşullara bağlı zorunlu alçak irtifa uçuşlarından kaynaklanmadığı da bir gerçek. Örneğin Aralık 2013’te Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın da bulunduğu Oğulbey mevkiinde yüksek gerilim hattına takılıp düşen Sikorsky tipi askeri helikopterde pilot binbaşı, pilot üsteğmen ve iki teknisyen olmak üzere 4 asker şehit olmuştu. Açıkçası, asıl sorun teknik donanım (silah, ateşleme sistemleri dışı) yetersizliği. Evet, bu tür kazaları tamamıyla engellemek olası değil ama en aza indirmek için ivedilikle askeri helikopterlere teknik donanım takviyesi de şart. Bunların başında da şimdi

Yazının Devamı

‘Çatı’da FETÖ’nün tribün oyunu

1 Haziran 2017

15 Tem-muz’un beyin takımının yargılandığı “Genelkurmay Çatı Davası”nda şu ana kadar dinlenen sanıkların anlattıkları, o geceyi aydınlatmaktan ziyade, tek merkezden çıkmışçasına inkâr etme üzerine odaklı. Aralarında darbeye karıştığını söyleyenler oldu ama onlar da “FETÖ ile alakam yok” dedi. Evet, o geceye ait hâlâ flu noktalar var ve bunların da netleşmesi şart ancak bu, darbe sanıklarının işledikleri iddia edilen fiillerin hesabını vermeyecekleri anlamına gelmez, gelmemeli. Yani son günlerde sıkça dillendirilen FETÖ’nün yapmaya çalışacağı ya da çalıştığı bir algı operasyonuna karşı dikkatli olunmalı, izin verilmemeli. Çünkü dün konuştuğum Hava Kuvvetleri Komutanlığı eski Başsavcısı emekli Albay Ahmet Zeki Üçok’un sözleri de böyle bir operasyonun varlığını doğrular nitelikteydi:
“FETÖ taktiksel hamleler yapıyor. Birinci adım inkârdı. İkinci adım, daha doğrusu taktik, ‘Biz darbe yapmadık, komutanlardan aldığımız emri uyguladık.’ Yani artık bunu şu anda mevcut görevde olan komutanlarla ilişkilendirme süreci. Örneğin Akın Öztürk ne dedi? Benim oraya gittiğimden Genelkurmay Başkanı’nın bilgisi vardı, onun emriyle gittim. Hava Kuvvetleri Komutanı beni çağırdı. Sonra Özel

Yazının Devamı

Astsubaylara dönüş yolu sözde kaldı

29 Mayıs 2017

Kumpas ve disiplin kurulu kararlarıyla emekli edilen, ilişiği kesilen ya da istifaya zorlanan subay ve astsubayların yeniden göreve dönmelerinin Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) hem mağduriyetin hem de yetişmiş personel ihtiyacının giderilmesi açısından rahatlatacağını, ayrıca da kripto FETÖ’cülerle mücadeleyi kolaylaştıracağını defalarca yazdık. Nitekim bu yönde önemli adımlar da atıldı. Özellikle de sayıları kritik seviyeye düşen pilotlar açısından. Ancak aynısını teknik ve lojistik destek görevleri yürüten astsubaylar için söylemek olası değil. Evet onlara da “dönüş yolu açılıyor” gibisinden sözler edildi ama sonucu flu kaldı. Örneğin daha geçenlerde (15.05.2017) “Her astsubay iki kişilik görev yapıyor” başlıklı yazımızda bu konuya bir kez daha dikkat çektik. Hemen sonrasında gelen çok sayıda mail ve telefon da bunu pekiştiren nitelikteydi. Özetle şöyle diyorlardı:

“Ayrılanların geri dönmek isteyebileceğini kimse düşünmüyor. Bu kişiler en az 10 yıl orduda görev yapmış, tecrübeli, işini iyi bilen insanlar. Bir şekilde anlık bir kararla ya da herhangi bir sebeple görevi bırakmış ama geri dönmek istiyorlar. Ancak bu olağanüstü koşullara rağmen çağrı yapılmadı. Sicili temiz

Yazının Devamı

CIA-MI6 çatışması mı Trump uyumsuzluğu mu?

27 Mayıs 2017

Manchester’daki DAEŞ katliamıyla ilgili sızdırılan bilgiler nedeniyle İngiltere ile ABD arasında yaşanan istihbarat krizi aşıldı. Yani ABD’nin güvence vermesiyle Londra-Washington arasında duran istihbarat paylaşımı yeniden başladı ama bu Birleşik Krallık ve Birleşik Devletler’in iç içe geçmiş çıkarları söz konusu olduğunda her taşın altından çıkan dünyanın en profesyonel istihbarat teşkilatlarından CIA ile MI6’nın arasına kara kedi girdiği gerçeğini değiştirmiyor. Hem de daha geçen yıl İngiliz gazetelerinde yayımlanan MI6 ile CIA’nın Suriye’deki cihatçı gruplara nasıl askeri ve lojistik destek sağladığına yönelik analizler olmasına rağmen... Dolayısıyla da kafa karıştıran fazlasıyla nokta var:

Ezeli müttefik iki servis birbirinin ayağına nasıl, neden bastı? Bu servisler arası bir anlaşmazlık mı yoksa Rusya örneğinde olduğu gibi yine ABD kaynaklı bir “başkanlık kazası” mı? Ya da başka siyasi hesaplar mı var?..

Bu soruları dün MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e yönelttim. Yanıtı şuydu:

“MI6 ile CIA arasındaki ilişkiler stratejik bir boyutta ve bugüne kadar güvene dayanan çalışma içerisinde oldu. Ama bundan sonra nasıl olacağı konusu tartışılabilir. O ABD’nin gelişen

Yazının Devamı

CHP’deki ‘hatalı’ başkan yardımcıları...

25 Mayıs 2017

Siyasette yeni dönemde AKP’nin en önemli argümanlarından biri ne? Gençleşmek ya da Erdoğan’ın deyimiyle partiyi ve de devrimleri gençliğe emanet etmek. Benzerlerini, liderlik ve “A” kadrosu dahil, CHP de yıllardır söylüyor ama fiiliyatta bunu yansıtan bir görüntü yok ya da tek tük var ama o da göstermelikten öteye geçemedi. Yani bir Çipras ya da şimdilerde olduğu gibi Macron’un yanı sıra vitrinde yeni yüz arayışları hep sözde kaldı, kalıyor. Dolayısıyla, gençleşme ve yeni heyecanlar konusunda, daha önce de söylediğimiz gibi, CHP, koşu bandındaki sporcu benzeri, çok efor sarf ediyor ancak yol alamadı, alamıyor. Hem de bu yönde rekor(!) kırmasına rağmen...

Örneğin, Yalova Milletvekili Muharrem İnce son günlerdeki görsel ve yazılı medyada söyleşilerinde özellikle neyi vurguladı:

“Son 7 yılda partide genel başkan yardımcılıklarına 131 (kişi sayısı olarak 68) atama yapıldı. Parti sözcüsü de defalarca değişti.”

Bu ne demek? Kılıçdaroğlu hâlâ kadrosunu kuramadı... Bunlar olmadı, sıradakiler gelsin... Ya da atamalar “başarı” odaklıysa kendisinden başka herkes hatalı veya başarısız...

Bu durumu CHP’nin önde gelen bazı isimleriyle konuştum ve öncelikle “Bu çok yüksek bir rakam değil mi?” diye

Yazının Devamı

‘Siyasi düş’ün gerçekleştiği kongre

22 Mayıs 2017

Cumhur-başkanı Erdoğan 998 gün sonra kurucusu olduğu AKP’nin yeniden Genel Başkanı oldu. Herkes buna dönüş kongresi diyor ama aslında “siyasi düşün gerçekleştiği kongre” olarak değerlendirmek daha doğru. Çünkü bu daha önceleri de Turgut Özal ve Süleyman Demirel’in hayaliydi. Ancak buna anayasa ve yasalar olanak vermiyordu. 16 Nisan’daki anayasa değişikliği ve dünkü 3. olağanüstü kongreyle işte o siyasilerin düşü de gerçekleşmiş oldu. Tabii resmiyet kazanması açısından. Zira Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildiği günden bu tarafa farklı olacağını söylemişti. Bugüne kadarki bütün eylem, işlem ve bakanlar kurulunun çalışmasıyla bunu gösterdi de. AKP’deki gelişmelere de uzaktan da olsa hakimdi. Dolayısıyla parti işlerini, hükümet çalışmalarını hep kendisi götürdü. Kendisinin götüremediği ya da vekaletle yürüten kişinin götüremediği durumlarda da değişmesini istedi ve değiştirdi. Davutoğlu gitti, Yıldırım geldi. Açıkçası sistem zaten böyle işliyordu, şimdi bu fiili durumdan resmi duruma geçildi. Ve ilk kez Cumhurbaşkanlığı forsu taşıyan araç bir siyasi parti kongresine geldi. Bunun doğruluk, yanlışlığı ya da ana muhalefetin tepkisinin haklılık derecesini yaşadıkça ve uygulamalarla göreceğiz.

Yazının Devamı