Vali’nin yanıt vermediği soru

11 Temmuz 2013

Gezi Parkı’nda toplanma ve forum yapmaya asla izin vermeyeceklerini söyleyen İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, “Buyursunlar gelsinler bir yıl gelirler biz de bir yıl sokmayız” dedi.
Göstericilerin 40 gündür aynı konuda direnmelerine anlam veremediğini söyleyen Vali Mutlu,”Başka parklarda forum yapıyorlar, nedir bu Gezi Parkı ısrarı” diye sordu. Ben de “Sizce nedir” dedim. İşte yanıtı:
“İzinsiz her istediğim yerde toplantı yaparım demektir. Evet Anayasa ‘önceden hiç kimse izin almaksızın toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir’ diyor ama devamındaki cümle başkalarının özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabileceğini yazıyor. 2911 sayılı yasaya göre de meydanlarda ve parklarda yasak. Açık söylüyorum, istesem de parkta toplantı izni veremem.”
Vali Mutlu’ya “O zaman Cihangir, Maçka, Abbasoğlu, Yoğurtçu parklarında nasıl yapılıyor” diye bir başka soru daha yönelttim. Ama bir yanıt alamadım.


Toma’lı iftar!
Ramazan’ın ilk iftarında Taksim’de “duran” değil “oturan” insanlar vardı.

Yazının Devamı

Tatilini kes, ifadeye gel

8 Temmuz 2013

İstanbul’daki birçok okul yöneticisi ve öğretmen hakkında soruşturma var. Gerekçe; Gezi direnişine destek için öğretmen ve öğrencileri teşvik etmek. Okula siyah kıyafetle gelmek ve bir günlük greve katılmak. Eğitim-Sen 1 numaralı Şube Başkanı Barış Uluocak’ın verdiği bilgiye göre; soruşturma tatil de dinlemiyor. Telefon aracılığıyla ulaşılan öğretmenler en kısa sürede ifade vermek üzere okullarına çağrılıyor. Normalde böyle bir işlem için resmi tebliğ şart. Yani aranan gelmese de olur ama; böyle bir telefondan sonra insanda rahat, huzur kalır mı? Yediğinden içtiğinden zevk alır mı? Telefonu çalan çaresiz okul yolunu tutuyor.
Öğretmenlere yöneltilen sorular, “Greve katıldınız mı, Gezi direnişine destek verdiniz mi? Öğrencileri teşvik ettiniz mi? Siyah giydiniz mi?”
İstanbul’da Eğitim-Sen üyesi 16 bin öğretmenin ciddi baskı altında olduğunu belirten Uluocak, Gezi direnişi süresince okulların denetlendiğini, siyah giyen öğretmen ve öğrencilerin fişlendiğini söylüyor. Yaşananlar için “cadı avı” benzetmesi yapan Uluocak, “İfadeleri müfettişler ve muhakkik olarak atanan okul müdürleri alıyor. Öğrenciler için de tatil dönüşü sürpriz olabilir” diyor.

Su tabancası yasak pala

Yazının Devamı

Yedi kurbanın sorumlusu kim?

4 Temmuz 2013

Muğla’nın Milas İlçesi’ne bağlı Güllük Beldesi’ndeki Tepe - Akfen Su ve Kanalizasyon İşletmesi(TASK)’ne ait arıtma tesisinde yedi işçinin ölümüyle sonuçlanan facianın üzerinden iki hafta geçti. O günden bu yana yaşananlara bakalım; sel olup akmaya devam eden gözyaşları, suçluların cezalandırılmasını isteyen ailelere şikâyetçi olmamaları için önerilen tazminatlar, ihmal zincirinde hatayı birbirinin üstüne atan kurumlar. Ve yanıtsız kalan sorular...
Metan gazı mı öldürdü, yoksa hidrojen sülfür mü? Gaz kokusunu almadılar mı? Neden maske takmadılar? Havalandırma bacasını kim kapattı?
Bunlar her facia sonrası yaşadığımız tipik ülke klasiklerinden. Maalesef sonucu da değişmez. Gerçek sorumlular göz ardı edilir ve bir günah keçisi bulunur. Sonrasında da her şey unutulur.
Oysa birçoğunda olduğu gibi bu olayda da sorgulanacak o kadar çok şey var ki...
Öncelikle de tesisin durumuyla ilgili. Çünkü; ihmal ya da umursamazlık zinciri bir önceki AKP’li belediye döneminden başlıyor. O günlerde tartışılan, tesisin sakıncalı olduğu ve yeterli kontroller yapılmadan devreye sokulduğu. Tartışma işletme hakkının 35 yıllığına TASK’a devredilmesi ve 2009 seçimlerinden sonra kesin kabulün

Yazının Devamı

Hani istihbaratı gelmişti!..

1 Temmuz 2013

Başbakan, hükümet sözcüsü ve bakanlar, Gezi Parkı olaylarının planlı bir kalkışma hareketi olduğunu, bu konudaki duyumların, senaryoların üç ay öncesinden kendilerine ulaştığını sık sık yinelediler. Hatta AB Bakanı Egemen Bağış, zamanı daha da geri çekerek, “Bunun en az 6 ay öncesinden başlamış bir hazırlığı var. Buna dair elimizde belgeler mevcut” dedi.
Mesaj açık ve net. İstihbarat elemanlarımız bu olayları aylar öncesinden gördü, ilgili birimleri ve bizi uyardı...
Hafta sonunda yapılan ve ‘yaz dönemi tayinleri’ diyerek rutin bir olaymış gibi açıklanan emniyet teşkilatındaki değişikliklere bakıyoruz. Görevden alınanların başında İstanbul ve Ankara istihbarat şube müdürleri var. İzmir’in de içinde bulunduğu çok sayıda ilin istihbarat müdür ve amiri de başka görevlere kaydırılmış. Aralarında elbetteki terfisi gelip, kaçınılmaz olarak görev yeri değişenler mevcut. Ancak bu atamaların Gezi Parkı eylemlerinin faturası olduğu gerçeğini değiştirmez. Özellikle de İstanbul ve Ankara istihbarat müdürleri için. O nedenle burada da mesaj açık ve net:
Gezi Parkı istihbaratını önceden alamadılar. Ya da eksik bilgiyle yanılttılar. Bir üçüncü şık da üç ay öncesinden kendilerine

Yazının Devamı

Meşru müdafaa ne kadar meşru!

27 Haziran 2013

Ethem Sarısülük’ü başından vurarak ölümüne neden olan polisin serbest kalması, kamuoyu vicdanını rahatsız etti. Kararı protesto eden binlerce insan yine sokağa döküldü. Bu kez öfkenin özü;
Göstericilere ve özellikle sosyal medya üzerinden haberleşenlere yönelik soruşturmalardaki isteğin, polise yönelik soruşturmalarda gösterilmemesi. Yani yargıda da ötekileştirilmek iddiası.
Dün konuştuğum hukukçular da bu rahatsızlığı dile getirdi. Ve polisin kahraman ilan edilmesinden hemen sonra böyle bir karar çıkmasının kuşkuları artırdığını söyledi.
Gelelim meşru müdafaa nedir, hangi şartlarda geçerlidir tartışmasına. Bu konuda hukukçuların görüşleri şöyle:
Av. Metin Feyzioğlu (Türkiye Barolar Birliği Başkanı): Polis göstericilerden birini yere yıkıp yaralamak ya da öldürmek kastıyla tekmeliyorsa ya da başkaları böyle algılıyorsa, o polise yönelik bir fiziki müdahale polisin değil, canına kastettiği kişiyi kurtarmak amaçlı meşru müdafaadır. Bu meşru müdafaanın koruduğu hak da yerde yatanındır.. Polisin kendisine müdahale edenlere ateş etmesi,’meşru savunmaya karşı meşru savunma olmaz’ ilkesine göre hukuka aykıdır.
Üstelik polisin kaskı, zırhı var. Yerde yatanın yok. Taşa karşı

Yazının Devamı

Nerede kaldı Ali’nin yüksek yararı?..

24 Haziran 2013

Dokuz yaşındaki, zihinsel engelli Ali’yi ilk yazdığımda mart ayındaydık. Kız kardeşi Sıla(8) ile birlikte 6 yıldır anne-baba bildikleri İlknur - Murat Demir çiftinin yanından alınarak Balıkesir’den Bursa’daki bir yuvaya gönderilmişlerdi. Gerekçe bilgisayar tamircisi koruyucu baba hakkında dükkânındaki bir bilgisayarda bulunan müstehcen görüntüler nedeniyle açılan davaydı. Sahte mail ihbarında çocuk pornosu suçlaması da vardı ama; polis tutanağına göre boş çıkmıştı. Gözaltı ya da tutuklama da olmamıştı. O gün, “Aklanana kadar eve uğramam. Hatta başka kente giderim. Yeter ki çocukları almayın” diyen Murat Demir, şimdi hukuka aykırı delillerle kendisine komplo kurulduğu iddiasıyla hak arayışını sürdürüyor. Haklı ya da haksız olduğu yakında ortaya çıkar. Daha önce de yazdığımız gibi bu konuda söz yargının.
Ya çocukların durumu? Özellikle de kimsesi olmayan Ali’nin. Çünkü; “Çocuğun yüksek yararı” denilerek 6 yıldır anne-baba dediği kişilerle görüşmesi dahi yasaklanan Ali, ayırıldığı günden bu yana Balıkesir’deki evine dönmek istiyor. Bu yüzden de Bursa’daki Sevgi Evi’nden üç kez kaçtı.
Ali, ilk denemesini 4 Haziran’da yaptı. Yuvadan arkadaşıyla birlikte çıkıp, otogara gitti.

Yazının Devamı

Hipokrat ayağa kalk!..

20 Haziran 2013

Gezi Parkı eylemlerinde gözaltına alınan doktorlara yöneltilen suçlama neydi; yapılan muayeneyi resmi mercilere bildirmemek. Bu konuda TCK’nın 280. maddesi şöyle diyor:
“Görevini yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen ya da bu hususta gecikme gösteren sağlık mensubu (doktor, eczacı, ebe, hemşire) bir yıla kadar hapisle cezalandırılır.”
İstanbul, Ankara, İzmir’deki olaylarda 10 bine yakın insan yaralandı. Bunların hepsini ambulansla hastaneye taşımak mümkün olmadığına göre; kim yardım edecek. Elbette ki gönüllü doktorlar. Şimdi herkese suçlu muamelesi yapmak, doktoru da yardımcı olmakla suçlamak doğru mu?
Dün Türk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan’la konuştum. Hayretler içindeydi. “Asıl doktor yardım etmeseydi suç olurdu” diyerek söze başladı ve TCK’nın ilgili maddesini eleştirdi:
“İki gün gözaltında kalan arkadaşlarımız için Vali’yle görüştüm. ‘Ama onlar da teröriste yardımcı oluyorlar’ dedi. Gaz yiyen binlerce insan terörist. Onu adli merciye bildirmeyen doktor da suçlu. İnanılır gibi değil. Biz bunu yapmayız, bir kere hastaların her türlü kişisel bilgileri bizim için

Yazının Devamı

Devlet korku salmaz

17 Haziran 2013

İstanbul Valisi,güvenlikle ilgili ilk uyarısını Gezi Parkı için anne, babalara yaptı:
“Park tehlikeli. Gelin çocuklarınıza sahip çıkın.”
Anne, babalar panikledi, parka koştu, gençlere siper oldu. Devletten güvence istedi. 19 gün boyunca da çadırların arasına düşen bir kaç gaz bombası dışında pek olay yaşanmadı.
Ama vali haklı çıktı! Huzuru sağlamak gerekçesiyle polis 1500 çadırın bulunduğu parka gece baskını yaptı. Copla, gazla, tazyikle suyla çadırları boşalttı, revirleri gazladı. Kaçanların peşinden sürek avı başlattı. Gazdan nasibini otel lobileri, hastaneler de aldı. Direnişçiye kapısını açan evlere ise baskın yapıldı. Sonuç yüzlerce yaralı ve gözaltı. Sürekli değiştiği için net rakam veremiyorum, Ayrıca yaralanıp korkudan hastaneye gidemeyenler de oldu.
Park güvenli hale geldi mi? Geldi çünkü; içerde insan kalmadı. Dün parkta sadece belediyenin temizlik işçileri vardı.
Ama şimdi de sokaklar güvenli olmaktan çıktı. Baskın sonrası çıkan protestolar sabaha dek sürdü. Hala da sürüyor.
Vali aynı uyarıyı bu kez tüm İstanbullulara yaparak Taksim’i işaret etti:

Yazının Devamı