Mobbing davası açan doçente sürgün

30 Mayıs 2013

Kırklareli Üniversitesi Lüleburgaz Meslek Yüksek Okulu’nda yaşadığı baskılara dayanamayarak mobbing davası açan Yrd. Doç. Dr. Süreyya Hancı Musalli, önce Kimya Bölüm Başkanlığı’ndan oldu, sonra da kimya dersi bile bulunmayan Vize Meslek Yüksek Okulu’nda görevlendirildi. (15 Mayıs 2013). ”Dönem ortası, Lüleburgaz’daki öğrencilere yazık” deyince de “Haftanın iki günü Vize’ye git, 3 gün Lüleburgaz’da ol”denildi.(16 Mayıs 2013)
Ev Lüleburgaz’da. Kendisi gibi akademisyen olan eşi her gün 60 kilometre yol kat edip Kırklareli’ne gidiyor. Görevlendirmenin yapıldığı Vize ise Lüleburgaz’a 55 kilometre uzaklıkta. Üstelik de ters istikamette. Bu da mobbingin aile boyu.
Aynı il kapsamındaki görevlendirme nedeniyle ertesi gün göreve başlamak zorunda kalan Musalli’nin karşılaştığı durum daha da vahim. Boş bir oda ve “Hocam buraya sürgün geldiniz, umarım diğer okuldaki davranışları burada göstermezsiniz” diye karşılayan bir müdür. Kimi kime şikayet edeceksin.

Okuldaki para makinesi
Mobbing ile Mücadele Derneği Genel Başkanı Hüseyin Gün’ün verdiği bilgiye göre sürgünle noktalanan süreç 2010 yılında başlıyor. Nedeni, idealist bölüm başkanının, çay, tost parası bulamayan öğrencilerden

Yazının Devamı

Adaletin ‘rütbesi’ olmaz

27 Mayıs 2013

CHP astsubayların intiharlarıyla ilgili Meclis araştırması istedi. Umarım bu kez, insanları canından bezdiren mobbing ve keyfi cezaların üzerine gidilir.
Disiplin TSK’nın olmazsa olmazı. Buna kimsenin itirazı yok. Sorun “ast’ın ve ve üst’ün hukukuna riayet” ilkesinde. Çünkü; ast hukuk dediğinde “emre itaatsizlik” suçlaması geliyor. Bunda rütbe de sökmüyor. Ast olman yeter. Sonrası malum, iki dudak arası ceza ve puanlama sistemiyle ordudan atılma. Mahkemeye itiraz hakkında yok.
Ya üst haksızsa...
***
Tnk.Yzb. S.S. 22 yıllık asker, bir süredir psikiyatrik tedavi görüyor. Son üç ayda aldığı 20’ye yakın disiplin cezasıyla, ordudan ihraç sınırında. Atılmazsa binbaşılığa terfi edecek. Hakkındaki suçlamalar; “Hastaneden rapor alarak hoşnutsuzluk yaratmak, içtimada komutanın arkasında durmamak, mesaiye geç gelmek. “Bunlar da diğerleri:
- Sorumluluğunuzdaki odanız, benim (Tugay komutan yardımcısı) tarafımdan bir heyet nezaretinde açılmıştır. Girdiğimde pantolonunuz masanın, eğitim elbiseniz ve parkeniz sandalyenin üzerinde dağınık bir vaziyette bırakılmış olarak durmakta idi (fotoğraf ektedir) Odanızı bu derece pis ve düzensiz bırakmanız asla kabul edilemez bir davranıştır.

Yazının Devamı

Gizli tanık çıkmazı

23 Mayıs 2013

Gizli tanık, hukuk literatüründe tanığın gizliliği anlamına gelse de bizde durum farklı. Ergenekon davalarında adı yanlışlıkla iddianameye giren ya da sonradan sıkılıp kimliğini açıklayan gizli tanıklar gördük. Aynı davadan sanık olup, gizli tanıklık yapanlar, deşifre olduklarında kimlikleriyle bizi şaşırtanlar da oldu. Dünyadaki örneklerin aksine, bizdeki gizli tanık çokluğu da bir başka gariplik
Yasanın yürürlüğe girdiği 2008’den bu yana davalardaki gizli tanık sayısı 150. Sadece Ergenekon davalarında dinlenen gizli tanık sayısı 30 civarında. Bunlar arasında sanıkların hasmı olduğu iddia edilenler bile var.
Uygulamanın büyük çoğunluğunun siyasi nitelikli davalarda görüldüğünü, tutuklamalara gerekçe gösterilen örneklerin yaşandığını belirten Türkiye Barolar Birliği (TBB), “gizli tanıklık” kurumunun kaldırılmasını istiyor. TBB, hazırladığı, 580 sayfalık İnsan Hakları Raporu’nun adil yargılamayla ilgili sorunlar bölümünde bu konuya değiniyor. Savunma hakkının gizli tanık eliyle yok edildiğine dikkat çeken İnsan Hakları Merkezi Başkanı av. Serhan Özbek, şöyle diyor:
“Dünyada var olan bir sistem ama bizdeki uygulaması yanlış. Üstelik bu kadar sık başvurulan bir yöntem değil.

Yazının Devamı

12 Eylül intiharlarını meclis araştırsın

20 Mayıs 2013

CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, 12 Eylül intiharları için meclis araştırması istedi.
Resmi rakamlara göre, 43 diye açıklanan, ancak daha fazla olduğu tartışılan 12 Eylül intiharlarıyla ilgili kuşku 30 yıldır giderilmedi. Meclis darbe komisyonu bile raporunda bu konuya dikkat çekti. Ama kimse çıkıp da, bu işin gerçeği nedir? Bu insanlar atladı mı, atıldı mı, canına mı kıydı, yoksa kıyıldı mı diye araştırmadı. Sorumluların üzerine gitmedi. Ya da gidemedi. “Sormadı” demiyorum, çünkü 30 yıldır ısrarla soranlar var.
Atıldılar mı ?
O nedenle Hacettepe Üniversitesi eski öğretim üyelerinden Doç. Dr. Temel Pamir’in 1983 yılında Yenimahalle Cumhuriyet Savcılığı kayıtlarında yaptığı intihar araştırması önemliydi. Pamir’in tespitlerine göre; 1979-82 yılları arasındaki 80 intiharın 16’sı Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün 5, 6 ve 7. katlarından (2. Şube ve siyasi şubenin bulunduğu bölüm) atlamaydı! Ama kayıtlarda diğerlerinin aksine, bu 16 olayla ilgili tek bir detay ve olay yeri fotoğrafı yoktu. Nasıl atladı, olay saat kaçta oldu, yanında kimse var mıydı, gören oldu mu? Dahası, ölüm raporları bile bulunmuyordu.
Pamir’in bu tespitlerinin var olan kuşkuları desteklediğini

Yazının Devamı

Aslında Reyhanlı’da hiçbir şey olmamış!

16 Mayıs 2013

Reyhanlı’daki olay yüreğimizi yaktı. Patlamalar, ölü sayısı (51) bakımından Türkiye tarihinin en büyük terör saldırısı olarak kayıtlara geçti. Yüzlerce yaralı hastanelerde tedavi altına alındı, kan anonsları yapıldı. Yerli-yabancı gazeteciler, bakanlar- siyasiler, yardım kuruluşları bölgeye akın etti. Türk vatandaşları ile Suriyeli sığınmacılar arasındaki gerginlik güçlükle yatıştırıldı. Medya gelişmeleri soluksuz yansıttı. Hatta “yeter” denilerek susturuldu.
Ama; Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Reyhanlı Kaymakamlığı ve Belediye Başkanlığı’nın resmi internet sitelerine bakarsanız, böyle bir olay yaşanmadı. Patlamaların olduğu 11 Mayıs Cumartesi gününden dün (15 Mayıs) dahil hemen her gün adını verdiğim siteleri izledim. Tek satır bilgi ya da acı- taziye mesajı görmedim. AFAD’ın sitesinde Suriyeli sığınmacılarla ilgili rapor ve kamplardaki toplam sayıyı yansıtan istatistik vardı. Son yenilemeyi de 14 Mayıs tarihinde istatistiklerle ilgili yaptı. Kaymakamlık ve belediyeye gelince;
Birinde (kaymakamlık) Reyhanlı Bahçelievler 12 derslik İmam Hatip Ortaokulu ihale ilanı, diğerinde başkanın Anneler Günü mesajı. Ve “Modern Reyhanlı hayaldi gerçek oldu”

Yazının Devamı

‘12 Eylül’ intiharları için müthiş iddia

13 Mayıs 2013

Ankara’da Konuşma Bozuklukları ve Psikolojik Tedavi Merkezi olan Doç.Dr. Temel Pamir ile Hava Üsteğmen Nazlıgül Daştanoğlu’nu intihara sürükleyen süreçle ilgili yazımız nedeniyle tanıştık.“Nazlıgül üsteğmeni zorla intihar ettirmişler” diyen Hacettepe Üniversitesi eski öğretim üyesi Pamir’in intiharlar üzerine bir çok araştırması vardı. Bunlardan biri de 12 Eylül 1980 döneminde Ankara Emniyet Müdürlüğü’ndeki intiharlarla! ilgiliydi. Daha doğrusu polisin intihar dediği, işkencede ölüm sonrası atılma iddialarına yönelikti. Aradan 30 yıl geçti, hâlâ bu konuda net bir bilgi yok. Bunları sorgulayan, hesabını soran da yok. O nedenle, Doç.Dr. Pamir’in 1983 tarihinde Yenimahalle Cumhuriyet Savcılığı (Ankara Emniyet Müdürlüğü yetki alanı) kayıtlarında yaptığı araştırma çok önemli. Korku nedeniyle araştırmayı yayımlayamadıklarını anlatan Pamir, şöyle diyor:
“1983’te Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim üyesiydim. Bir arkadaşımla 1979-82 arasında Yenimahalle bölgesindeki 80 intiharın savcılık kayıtlarını inceledik. 16’sı Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün 5,6 ve 7. katlarından (2. şube ve siyasi şube katları) atlayarak intihar ettiği söylenen kişilerle ilgiliydi. Garip olan şuydu; intihar eden

Yazının Devamı

İşte dört yıldızlı ‘Özel’ soruşturma

9 Mayıs 2013

Kayseri’de özel hayatına ilişkin dosyası nedeniyle ordudan atılan Hava Üsteğmen Nazlıgül Daştanoğlu öldüğüyle kaldı. Sivil savcıdan sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in talimatıyla Nazlıgül üsteğmenin intiharını soruşturan askeri savcı da “Kimsenin kusuru yok!” dedi. Ve “kovuşturmaya gerek yok” kararı verdi. Savcıya göre; Nazlıgül üsteğmen “ahlaksızlıkla” suçlandığı için değil, kendiliğinden bunalıma girdi. Silahının elinden alınmaması da kusur sayılamaz. Çünkü; “intihara karar veren kişi için, silahsız birçok intihar yöntemi mevcut. Üstelik silahı alınmayan başka askerler intihar etmedi.”
Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’nca yürütülen “iffetsizlik” sorgulamalarıyla, özel hayatları didik edilen yüzlerce asker ordudan atıldı. Nazlıgül üsteğmenin intiharı (7 Kasım 2012) bu sorguların kırılma noktasıydı. Sorgu odasında gördükleri psikolojik baskı nedeniyle intiharın eşiğinden dönen birçok asker dinledim. Hepsine yöneltilen tek bir ortak soru vardı;
“Kadın-erkek ilişkileri, eşini aldattın mı, bilmem kiminle yattın mı?” Kanıtlar da saçma sapan video görüntüleri ve isimsiz mail ihbarlarıydı. Konu hakkında TBMM İnsan Hakları ve Milli Savunma

Yazının Devamı

Geçici denilen Suriyeliler çoktan kalıcı oldular

6 Mayıs 2013

2011 Nisan ayında Suriye’den göç başladığında “kırmızı çizgimiz” yüz bindi. Bugün Türkiye’de 400 bini aşkın Suriye vatandaşı var. AFAD’a (Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) göre, 192 bin 770 kişi 8 ildeki “Geçici Kabul Merkezleri’nde, yani denetim altında. Ancak diğer 200 bin kişi (neredeyse Erzincan’ın nüfusu kadar) hakkında net bir veri yok. Ne yaparlar, nerelerde kalırlar, neyle geçinirler hepsi meçhul! İnsani- vicdani kaygıyı anladık da, güvenlik kaygısı ne olacak?
“Akrabamın yanında kalacağım diyerek” geçiçi ikametgahı kapan soluğu İstanbul’da almış, çoktan “kalıcı” olmuş. Artık git diyemezsin, kal diyemezsin. Aralarında dilencilik, çakma turist rehberliği yapan temizlik işinde çalışan ne ararsan var. İnanmayan gitsin baksın Eyüp Sultan Camii’ne ya da Sultanahmet’e.
Kamp dışında yaşayan Suriyeli sayısının 200 binin üzerinde tahmin edildiğini doğrulayan BM yetkilileri “Tam rakam maalesef belli değil. Bilinen, yüzde 75’inin kadın ve 18 yaş altı çocuk olduğu. Kamp dışında, şehirlerde yaşayanların ikametlerini resmi ve kesin olarak bildirmeleri için çağrı yapıldı, kayıtlar da hızlandırıldı”diyor.
AFAD resmi açıklamasında (3 Mayıs) bugüne kadar

Yazının Devamı